"Eğitim, zorunluluk değil, istekle yürütülen bir yolculuktur; uzun süreli yükler, öğrencinin adımını durdurur."
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, eğitim sisteminde önemli bir değişiklik yaratmış olsa da, beraberinde pek çok sorun ve disiplinsizlik getirmiştir. İlköğretimden sonra okula gelmek istemeyen öğrenciler ve eğitim sürecinin uzaması, eğitimdeki pozitif disiplini ciddi şekilde zayıflatmıştır. Bu durum, okula devam etmeyen öğrencilerin sayısındaki artışla kendini gösteriyor ve eğitim süreci artık sürdürülemez bir hale gelmiştir.
Pozitif disiplin, öğrencilerin sorumluluk almasını, kurallara saygı duymasını ve toplumsal normlara uygun davranmasını sağlamak amacıyla, rehberlik ve ödüllendirme gibi yöntemleri içeren bir yaklaşımdır. Ancak zorunlu eğitimin süresinin 12 yıla çıkarılması, öğrencilerin eğitimle olan bağlarını zayıflatmış ve birçoğunu okula karşı isteksiz hale getirmiştir. Bu süreç, öğrencilerin motivasyonunu düşürürken, öğretmenlerin ise sınıf içindeki disiplini sağlama konusunda büyük zorluklarla karşılaşmasına neden olmuştur. Öğrenciler, uzun yıllar süren eğitimden sıkılmakta ve okuldan uzaklaşmaya başlamaktadır.
12 yıl süren zorunlu eğitimle birlikte, okulda kalmak istemeyen öğrencilerin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir. İlkokul ve ortaokul düzeyinde, çocukların eğitime karşı ilgisi genellikle daha yüksektir, ancak eğitim sürecinin uzaması, bu ilgiyi kaybettirir. Öğrenciler, sürekli olarak derslere katılmak zorunda olduklarını hissettiklerinde, okula karşı bir isyan duygusu geliştirirler. Bu durum, okula devam etmeyen öğrencilerin sayısındaki artışa yol açmaktadır. Aynı zamanda, bu öğrenciler genellikle eğitim sistemine yabancılaşmakta ve okuldan erken ayrılmak istemektedirler.
Eğitimdeki disiplinsizlik yalnızca öğrencilerle sınırlı kalmamaktadır. Öğretmenler ve okul yöneticileri de bu sorunun etkisini doğrudan hissetmektedir. Öğrencilerin okula ilgisizliği, öğretmenlerin tükenmişlik sendromuna girmesine yol açmakta ve eğitim kalitesini ciddi şekilde düşürmektedir. Disiplinsizlik, sadece bireysel öğrencileri değil, tüm okul toplumunu etkileyen bir sorun haline gelmektedir. Uzun eğitim süresi, öğretmenlerin derslerini daha etkili şekilde işlemek yerine, disiplini sağlama çabalarına odaklanmalarına neden olmaktadır.
Zorunlu eğitimin süresi uzatıldıkça, eğitim sürecinin sürdürülebilirliği giderek zorlaşmaktadır. Her birey farklı hızlarda öğrenir ve farklı ilgi alanlarına sahiptir. Ancak 12 yıl boyunca tüm öğrenciler için standart bir eğitim yaklaşımı uygulanmaya çalışıldığında, öğrencilerin bireysel ihtiyaçları göz ardı edilebilir. Bu da öğrencilerin eğitim sürecine olan ilgisini azaltır ve eğitimdeki disiplini daha da kırar. Eğitimde sürdürülebilirlik, sadece öğrencilerin devamı sağlanarak değil, aynı zamanda onların motivasyonunu artırarak ve eğitimdeki çeşitliliği göz önünde bulundurarak mümkün olabilir.
12 yıl zorunlu eğitimin, eğitimdeki disiplini zayıflatması ve okula devam etmeme oranlarını artırması, bu eğitim politikasının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Eğitim süresi ve içerikleri, öğrencilerin bireysel gelişimlerine uygun şekilde düzenlenmeli, uzun eğitim süreci öğrencilerin öğrenme hızına göre uyarlanmalıdır. Eğitimin sadece süreyle değil, kaliteyle de ölçülmesi gerektiği bir gerçektir. Ayrıca, öğretmenlerin sınıf içindeki disiplini sağlamak için daha fazla destek alması, öğrencilerin eğitim sürecine aktif katılımını teşvik etmesi önemlidir.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasının eğitimdeki pozitif disiplini yerle bir ettiği ve okula devam etmeyen öğrencilerin sayısında artışa yol açtığı gerçeği, eğitim sisteminin sürdürülebilirliği için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Eğitimde daha esnek, öğrenci odaklı bir yaklaşım benimsenmeli ve zorunlu eğitim süresi gözden geçirilerek, öğrencilerin okula olan ilgisini artırmaya yönelik adımlar atılmalıdır. Bu adımlar, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda öğrencilerin kişisel gelişimlerini ve topluma uyumlarını da güçlendirecektir.
(AÖ/RT)