4 Mart 2011 tarihli Günlük Gazetesi'nde Ragıp Zarakolu'nun "Unutulan Adam" başlıklı yazısıyla tanıştım Sarkis Hatspanian'la.
Yazının altındaki adresi görünce de Hatspanian'a yazmaya karar verdim. Ve merakla Erivan Hapishanesi'ndeki Hatspanian'a mektubumun ulaşıp ulaşmadığını anlamak için gelecek yanıtı bekledim.
Birkaç gün önce yanıt geldi. Hatspanian'ın yazıları elime ulaştı. Heyecanla ve merakla okudum yazıları.
İçlerinden bazıları tıpkı Zarakolu'nun paylaştığı mektuptaki eleştiri gibi etkileyiciydi, çarpıcıydı.
Mektupta: 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra idam edilen devrimcilerin adlarının verdiği listede; 29 Ocak 1983 günü Ankara'da idam edilen Ermeni devrimci Levon Emekçiyan'ın unutulmuş olması haklı olarak eleştirilmişti. Tıpkı idamlara ilişkin yazılan ve söylenenlerde 1915 Haziran'ında Beyazıt Meydanı'nda 20 Ermeni devrimci için kurulan darağaçlarının unutulması gibi.
O mektubu okuduğumda aklım da, yüreğim de aynı tepkiyi vermişti.
Bu coğrafyada baskıya, zulme, yok edilmeye, haksızlıklara uğrayan ilericiler, demokratlar, yurtseverler, devrimciler ve sosyalistler, bir başka halka, devrimci evlatlarına nasıl da böyle haksızlıklar yapmışız, yapıyoruz.
Hatspanian'ın yazılarını okudukça (ki Ermeni soykırımına dair yayımlanmış birçok kitabı okumuş olduğum halde) benzer duygular yaşadım. Devletin yaptıklarına dair var olan sorularıma "ya biz"le başlayan yeni sorular eklendi.
Hatspanian " Hayali Gönlümde Yadigâr Kaldı!" başlıklı yazısında; bizim Orhan Bakır ismiyle tanıdığımız, gerçekte Ermeni halkının yetiştirdiği saygın devrimci önderlerden Armenak Bakırcıyan'ı anlatmış. Tabi tarihsel bir haksızlığa da parmak basmış bu yazısında.
Yazıda; Armenak Bakırcıyan, Hrant Dink ve bir arkadaşlarının 12 Mart darbesi sonrasında, nasıl Orhan, Fırat ve Murat olduklarının öyküsü var.
Hatspanian'ın "12 Mart mirası" olarak değerlendirdiği bu isim değişikliği; o zaman sempatizanı oldukları TKP/ML'nin önerisiyle gerçekleşmiş.
Örgüt, bu üç devrimcinin siyasal faaliyetlerinden dolayı Ermeni cemaatinin başına bir şey gelmemesi için böyle bir karar almış. Her ne kadar bu ararda Ermeni cemaatini koruma anlayışı etkili olmuş olsa da, aslında bu kararla / öneriyle örgüt tarihsel bir haksızlığın altına imza atmış.
Nüfus cüzdanında Fırat yazdığı halde, biz O'nu hep Hrant olarak tanıdık. Hrant olarak bildik.
Katledildidiğinde, bir adının da Fırat olduğunu öğrendik. Ama hiçbirimiz bunu sorgulamadık, tartışmadık. Hatta bu ikinci isim birçoğumuza sempatik bile geldi. Tıpkı Rakel Dink'in Kürtçe bilmesi gibi. Görüntünün arkasındaki gerçekleden uzak durduk, uzak tuttuk kendimizi.
Nüfus cüzdanında Fırat yazsa da onun Hrant olarak kalmasını Hatspanian şöyle ifade ediyor:
"... Hırant yaşadığı yıllarda nüfus cüzdanında Fırat olarak kayıtlı olduğu halde, tek defalığına bile olsa Fırat değil, HIANT olarak yaşayabilmenin mücadelesini verdiği için böyle davranıyordu."
Sarkis Hatspanian, Armenak Bakırcıyan'la ilgili olarak da, Armenak'ın yoldaşlarından şöyle bir talepte bulunmuş;
"...Yiğidimiz Armenak'la ilgili herhangi bir anlatı söyleşi, şiir, yazı, kitap, ağıt, türkü yazıldığında, '12 Mart mirası' Orhan yerine bundan böyle onu sadece kendi adı Armenak olarak anmak ve yeni nesle de onu asıl adıyla, gerçekte olduğu gibi tanıtmak gerektiğinin çok daha doğru olduğuna inanıyor, duyarlı Ermeni yüreklerine dert olan bu acının hafifletilmesi için bu yönde belirgin adımlar atılmasını arzuluyorum."
Doğrusu Hatspanian'ın bu sözlerine, haklı talebine ne ekleyebilirim ki?
Bu coğrafya gerçekten halklar mozaiğidir. Ancak, tarihte halkımıza öyle acılar çektirilmiştir ki, bugün hala bu baskılar, zulüm ve asimilasyon politikaları sürmektedir.
Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak asimilasyon politikalarının temel unsuru olagelmiştir. Fırsatı doğduğundan Kürtleştirmek, Alevileştirmek, ..., de eklenmiştir bunlara.
Ve ne yazık ki; baskıya, sömürüye başkaldırarak eşit ve özgür bir düzen yaratma idealini hayata geçirme iddiasında olan çeşitli ulus, millet ve mezhepten bu coğrafyanın devrimcileri; dün olduğu gibi bugün de hala bazı sorunlarla "yok-muş gibi" ilişkileniyorlar. Bazılarımız ise, devletin bütün baskılarına, tarihsel haksızlıklara sadece kendileri maruz kalmış yanılsamasıyla yaklaşıyor. Böylece, el birliğiyle tarihsel haksızlıkların altına imza atılıyor. Ta ki, birileri uyanıp, bütün bu tarihsel haksızlıklara karşı sesini yükseltince, politik bir kuvvet oluncaya dek.
Hatspanian "unutulma" neden olan bilinçaltındaki nedenin "Ermenilerin söz konusu kesime ait olanlarca hep ama hep 'unutulmuş' konumda oluşları, gölgede bırakılışları, hasıraltı edilme hallerinin, onlara bu davranışı uygun bulanların 'bilinç altı' hanesindeki ittihatçı-Kemalist ulusçuluk..." olduğunu söylüyor.
Elbette bu tartışmayı derinleştirmek gerekiyor. Çünkü var olan bir sorunla "yok-muş gibi" ilişkilenmelerden bir tanesinin yanıtı bu. Dolayısıyla bütün yanıtların açığa çıkarılarak gerçek bir yüzleşme ve hesaplaşma şart.
Ancak ben şimdi bu yazıyı noktalayıp havalandırmaya çıkacağım.. Armenak Bakırcıyan için Hayali Gönlümde Yadigâr Kalan türküsünü söyleyeceğim.
Umarım 1980'de yitirdiğimiz ve kendi isteği üzerine yoldaşlarınca Medzgerd'e bağlı Faraç köyünde defnedilen Bakırcıyan'a ulaşır!
Tıpkı Sarkis Hatspanian'ın dileğinin ilgililere ulaşmasını dilediğim gibi. (FE/Lİ/ŞA)
* Kandıra, 2 Nolu Tipi Hapishanesi, 27 Mayıs, 2011