İki sabah üst üste Hollandalı gazetecilerin gözaltı haberiyle güne başlayınca, memlekette neler oluyor sorusu gündemime oturdu.
Önceki gün Diyarbakır’da Frederike Geerdink’in evi basılıp aranmış, sonra da gözaltına alınmıştı.
Geerdink’in attığı tweet buralara çabucak ulaşınca Hollanda Gazeteciler Sendikası (NVJ) ve Hollanda medyası gözaltı haberiyle yakından ilgilendi.
Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders’in gözaltıların olduğu iki gün boyunca Türkiye’de olması gözaltına alınan gazeteciler bakımından hem şanstı, hem de şanssızlıktı!
Şansları her iki gözaltında da, NVJ Genel Başkanı Thomas Bruning’in Bakan Koenders’le bir telefon görüşmesi yaparak durumu bildirmesi ve Koenders’in de durumu hemen meslektaşı Çavuşoğlu’na iletmesiydi.
Şanssızlıkları ise, “filler tepişir, çimenler ezilir” sözüne uygun bir durumun yaşanmasıydı.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’de tarihi boyunca hiç bir zaman basın özgür olmadı.
Her dönem muhalif, devrimci, sosyalist, Kürt gazetecilerin tepesinde anti-demokratik, gerici, faşist yasalarını Demokles’in kılıcı gibi sallayıp durdular.
Fakat, meslektaşı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından Büyükelçiler Konferansı’na davet edilen Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders Ankara’dayken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’de basının çok özgür olduğuna dair atıp tuttuğu saatlerde Hollandalı gazeteci Geerdnik’in Diyarbakır’da gözaltına alındı.
Hemen ertesinde de Hollanda Dışişleri Bakanı Koenders’in Türkiye programı devam ederken, Hollandalı gazeteci Mehmet Ülger’in Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınması bir tesadüf olmasa gerek!
Bildiğim kadarıyla Frederike Geerdink uzun yıllardır Türkiye’de serbest gazeteci olarak çalışıyor.
Geerdink’i attığı tweetlerden dolayı o gün gözaltına alındı.
2013 Eylül’ünde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmamı izlerken fotoğraf çektiği için heyet başkanı Ömer Diken’in müdahalesiyle gözaltına alınan gazeteci Mehmet Ülger, o tarihten sonra Türkiye’ye gidiş gelişlerinde hiç bir sorun yaşamadı. O gün Çağlayan Adliyesi’nde gözaltına alındığında ifadesinde Hollanda’daki adresini vermesine rağmen, hakkında dava açıldığına dair adresine hiç bir bildirimde bulunulmadı.
Yine 25 Aralık 2014 tarihinde Türkiye’ye girişte hakkında hiç bir işlem yapılmadı. Tam Hollanda’ya geri dönerken duruşmada fotoğraf çektiği için hakkında dava açıldığı ve ifade vermesi gerektiği gerekçesiyle gözaltına alınması hakikaten dikkat çekici bir durum!
Polis tabiki her iki gözaltıyla da, yerli ve yabancı gazetecilere bir mesaj verdi.
Ancak, bu iki gözaltıyla polis esas olarak, Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığını 14 Aralık’ta Gülen medyasına yönelik yapılan operasyonlar sonrasında; “Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığı” eleştirisini yapan Hollanda Dışişleri Bakanı’na “gördüğün gibi Türkiye’de basın özgürlüğü yok” mesajını vererek Erdoğan ve hükümetin Avrupa’ya karşı elini zayıflatmayı hedeflemiştir.
İktidarın açıklamalarından öğrendiğimize göre düne kadar bir çok konuda olduğu gibi basına yönelik saldırılarda AKP ve Cemaat birlikte haraket etmiş. Bugün birbirlerine düştükleri artık aşikar. Akla şu sorunun gelmesi gayet doğal; Hollanda Dışişleri Bakanı Türkiye'deyken iki Holladalı gazetecinin gözaltına alınması bu iki gücün hesaplaşmasının sonucu mu?
Dolayısıyla, iki Hollandalı meslektaşımızın gözaltına alınmasını önümüzdeki günlerde Türkiye’deki yabancı gazetecilere yönelik operasyonların artacağının bir işareti olarak görmek yanlış olmaz. (FE/HK)