"Gün olur alır başımı giderim, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim, yelkovan kuşlarının peşi sıra…"
Böyle anlatmış şair Orhan Veli yıllar önce.
Yelkovan kuşları deyince hemen gözünüzün önüne geldiler mi?
Genelde bu sorunun cevabı hayır. Oysa ki Boğaz’ın kenarından yürüyenler ya da vapur kullananların onları görmemesine imkan yok. Maalesef yelkovan kuşları İstanbul’un simgesi sayılan martıların gölgesinde kalmışlar, hatta martılarla karıştırılıyor.
Oysa yelkovan kuşlarını ayırt etmenin yolu basit. Kanatları suya değecek kadar yakın uçuyorlar. Genelde de sürüler halindeler. Ama martılar gibi öyle simidinizi falan yemiyor, genelde kendi hallerindeler, insanlarla çok münasebete girmiyorlar.
Onlar İstanbul Boğazı’nın değişmez sakinleri. Her ne kadar telaşla sürekli bir yere yetişiyorlarmış gibi uçsalar da her daim Boğaz’da kendilerine rastlamak mümkün. O kadar bu coğrafyaya aitler ki, latince isimleri bile puffinus yelkouan.
İşte bu kuşu yakından görmek, ne yer, ne içer, nasıl yaşadığını öğrenmek için Yelkovan Kuşları Projesi kuş gözlemcisi Dilek Şahin’e başvurduk.
Rumelihisarı’nda buluştuk. Boğaz’ın en dar noktası olduğu için kuşları en yakın buradan görebiliyorsunuz. Teleskopta acemi olduğumuz için yelkovanların hızına yetişmek oldukça zor oldu. Ama yine de yakından görmeyi başardık.
Kuş gözlemcisi nedir diye sorarsanız. Aslında kuşları doğal habitatlarında gözlemleyen herkes. Yani illa ki biyolog, ornitolog kısacası uzman olmanıza gerek yok, merak ve iki göz yetiyor.
Türkiye’de aktif 50 kuş gözlemcisi var. Dilek Şahin de onlardan biri. Tek derdi yelkovan kuşları. Aslen Biyolog. Doktorasını da yelkovanlar üzerine Boğaziçi Üniversitesi’nde yapıyor.
Dört yıl boyunca tek tek saydılar
2010’dan beri üç arkadaşı ve gönüllülerin desteğiyle dört yıl boyunca yelkovan kuşlarını saymışlar.
Evet, bildiğiniz saymışlar. İki haftada bir dört saat boyunca Rumelihisarı’nda teleskoplarının başında tek tek kuşları saymışlar. Öyle kameraları falan da yok. Bir kişi yorulduğunda diğeri bıraktığı yerden devam ediyormuş.
Düşünün ki bir gün Karadeniz’den Marmara’ya tam 90 bin yelkovan geçmiş. Üstelik yelkovan oldukça hızlı uçan bir kuş.
Dilek Şahin, nasıl yakalıyorsunuz kuşları sorumuza gülerek yanıt veriyor. Artık çok alışmış.
Peki neden kuşları saymaya başlamışlar? Çünkü bugüne kadar üreme yerleri bilinen İspanya, Fransa, Malta’da yelkovan kuşlarına dair birçok araştırma yapılmış. Ancak ismini bu topraklardan alan yelkovanla ilgili Türkiye’de yapılan hiçbir araştırma yok.
Biraz yakından tanıyalım.
Yelkovan kuşları Akdeniz havzasına özgü bir kuş, başka denizde rastlanmıyor. Tam bir deniz kuşu, hayatının neredeyse tamamını denizde geçiriyor.
Denize yakın uçuyor çünkü...
Dikkatle bakarsanız önce kanatlarını pır pır ederek birkaç kez çırpar ardından da süzülür. Kanadı denize değecek kadar yakın uçmasının nedeni yüzeydeki hava akımını alarak daha az kanat çırparak gücünü ekonomik kullanmak.
Gagasındaki iki tüp sayesinde fazla deniz suyunu dışarı atabiliyor. O yüzden tatlı suya ihtiyacı yok. Altı beyaz, üstü siyah renkte, bu sayede hem denizdeki balıklara görünmüyor hem de karadaki kuşlara.
Sadece üremek için ıssız adalarda karaya çıkıyor. Yılda sadece bir kere ürüyor. O yüzden yavrusu çok kıymetli, onu avcılardan korunmak için geceleri ziyaret ediyor. Yavaş bir hayatı var. Boşanma oranı en düşük kuşlardan biri. Üstelik yavrusu doğduktan sonra üç yıl üremiyor. Yani iyi korunması gereken bir tür.
Balıklar azalırsa, besinleri de yok olur
Hamsi ve sardalya gibi küçük balıklarla besleniyor. Bu yüzden balığın bol olduğu Marmara ve Karadeniz’e gidip geliyor. Genelde yunus ve kılıç balıklarıyla ortak hareket ediyor. Yani büyük balıklar küçük balık sürülerini yakaldı mı yelkovanlar da bundan nasipleniyor.
Dilek Şahin, yelkovanların geçiş güzergahı olan Boğaz’daki herhangi bir tehdidin, örneğin insanların hunharca tükettiği balıklar gibi yelokovanların yaşamını alt üst edeceğini söylüyor.
Dünyadaki popülasyonlarının 45 ila 90 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Ancak yukarıda da söylediğimiz gibi kuş gözlemcileri Boğaz’da bir günde 90 bin kuşu sayınca kafalarda soru işaretleri belirmiş. Acaba dünyadaki sayıları daha mı fazla, bu kuşlar hangi ülkenin kuşları vb. Henüz bu soruların net bir yanıtı yok. İtalya’dan çip takılan bazı kuşların Karadeniz’e geçtiği biliniyor, ancak bunu hepsi için söyleyemiyoruz.
Yelkovanı tanımayan kalmasın
Dilek Şahin, 4 yıllık sayımlarında yelkovan kuşlarının sayısının en yüksek seviyeye şubat ayında ulaştığını mayıstan sonra azaldığını ve aralıkta yeniden arttığını söylüyor. Türkiye’de nerede ürediği bilinmiyor, diğer ülkelerdeki gibi ıssız adalarda üredikleri tahmin ediliyor. Kısacası yelkovanların daha çok araştırılmaya ihtiyacı var. Ve tanıtılmaya.
Dilek Şahin ve arkadaşları yelokvanların en yoğun olduğu 1-7 Şubat arasını üç yıldır Yelkovan Maratonu olarak kutluyorlar. Aslında amaçları “Yelkovanı tanımayan kalmasın”.
Siz de Boğaz’dan geçerken yelkovanlara el sallayın. Onların martılardan ne eksiği var. (NV)
* Bu buluşmayı sağlayan Slow Food Fikir Sahibi Damaklar'a teşekkürler.
** Fotoğrafları trakus.org sitesinden aldık.
1.Fotoğraf: Kemal Kahraman, 2. Fotoğraf: Murat Çuhadaroğlu, 3. Fotoğraf: Ercan Üç, 4. Fotoğraf: Nükhet Barlas, 5. Fotoğraf: Emin Yoğurtçuoğlu