Doğu'da- Güney Doğu'da her evin içine onca yoksulluk ve yoksunluk hâkimken, dışarıdaki baskı, inkâr ve asimilasyondan bir nebze kurtulmanın ve korunmanın yolu uzun yıllardır küçük damlı bir eve sığınmakken, ortada sosyolojik ve travmatik bir vakıa söz konusuyken 'çanak anten' mevzusu da neyin nesi?
Doğan Grubu'na ait Posta gazetesinde 27 Ocak tarihinde yayınlanan Candaş Tolga Işık'ın "Güneydoğu'da çanak anten terörü" (*) adlı yazısı, ırkçılığın kaleme alınmış, bir gazete sayfasına dökülmüş halinden başka bir şey değil. Bu durum, Musa Anter'in 'Kürtçe ıslık çalma' mevzuundan daha vahim, daha dramatik ve elbet nihayet daha trajik-komiktir.
Seks Virüsü
Köşenin yazarı Işık, aylardır Doğu'yu ve Güneydoğu'yu gezdiğini söyleyerek yazısına başlıyor. Tüm bu 'turist' gezisinden çıkardığı sonuç şu: Evlerin yüzde doksanında yiyecek içecek yok, kitap yok, gazete yok, en az sekiz kişi bir eve tıkınmış öyle yaşıyor; ama evlerde eksik olmayan bir şey var o da 'çanak anten.'
Evet, aynı zamanda sosyolog köşe yazarının bölge ile ilgili nicel verileri bunlar. Ama asıl önemli olan bu çanak antendeki kanallar da değil -ROJ TV bahsi geçen kanal- ona göre. Ona göre bu çanak anten 'sex virüsü' yayıyor. Bu virüsün yol açtığı ensest ilişkiler ve tecavüzler de 'töre' ile örtülüyor.
Safsatanın Gerekliliği
Kürtler uzun yıllardır asimilasyon süreçlerinden geçiyorlar. Bu sürecin oldukça sancılı ilerlediği de aşikâr. Kürtler, Cumhuriyet tarihi boyunca ötekinin ötekisi kılınmak için 'Yahudi- Kürtleri Müslümanlığın dışına itmenin bir yolu olarak görülmüştü-,' 'ABD işbirlikçisi,' 'vatan haini,' vs. şeylerle yaftalanmışlardır. Tüm bunlar Kürtleri daha çirkin kılmak için verilen uğraşlardır. Kısacası 'safsatalar' ya da 'yalanlar' devletin bu asimilasyon sürecinde kullandığı en önemli 'silahtır.'
Bugün Işık'ın yazdığı yazının, devletin bu politik curcunasından farkı yoktur. Bir çanak anteni ensest ilişki ile ilişkilendiren, kötü bir şey olarak resmettiği 'seks' olgusunu bölge halkı ile bağlayan köşe yazarı, onları ötekinin ötekisi kılmak için yırtınmaktadır.
Bir Göz Evde 'Kürtçe'
Ben henüz bu yaz Bitlis'teydim. Dedem, nenem, dayılarım, teyzelerim orada yaşıyorlar.
Dedem 89 yaşında ve her gün frekansının ayarı bozulan 'çanak anteninden' ROJ TV'yi izliyor.
Evet, ev kalabalık, hele hele yazları daha da kalabalık oluyor, gelen giden çok oluyor. Evin bir damı var ve birkaç odası.
Evde 100 yıl önceden kalma kitaplar var; bazıları tasavvufi, bazıları da edebi.
Eve her gün olmasa da haftada en az iki üç kez gazete giriyor. Zaten 'çanak antenden' yayın yapan kanallar gazete işlevi görüyorlar; çünkü sadece haber var o kanalda, haber için bir sürü 'acı' malzeme var, zaten bu yüzden de haberin sürekliliği var bahsi geçen kanallarda.
Ve orda çoğu evde günlük yaşam böyle işliyor. Kimse kimseye tecavüz etmiyor; ensest yok; insanlar körkütük cahil değiller...
Işık 'özür dilemiş.' 'Düşündüğümüz gibi biri,' olmadığını söylemiş. 'Eğer rencide ettiysem özür diliyorum,' demiş ve bunu da köşesinden duyuracakmış.
Sanırım hükümetler de böyle yapıyor: Önce saçmalıyor; sonra özür dileyerek başarısızlığa uğramış saçmalığını örtmeye çalışıyor; sonra vazgeçiyor ve böyle sürüp gidiyor. Tüm bu gel gitlerin arasından olan aradakine oluyor, yani şimdi olduğu gibi, Kürtlere.
Köşede pişen ırkçılık
Köşenin yazarı, köşesinde ırkçılık pişirmekte, kelime dağarcığındaki kıtlık, zihniyetindeki kıtlıkla boğuşurken, ırkçılığa bir de edebi bir rol biçmekte. Nerden baksan faşistçe! Hem bir topluma, hem okura, hem yazıya, hem kaleme, hem de tek tek kelimelere... Nerden bakarsan bak zarar ve ziyan. Faşizmin buram buram koktuğu pis bir köşe, ırkçılığın her zamanki gibi 'çiğ' kaldığı, diş gıcırdatan çirkin bir köşe ve köşesini kapmış 'yandaş' bir adam. (BA/EÖ)
____________________________________________________
* C. Tolga Işık'ın yazısı doğurduğu tepkiler dolayısıyla Posta gazetesinin internet sayfasından kaldırıldı. Bağlantıdan yazıyı iktibas eden sitelerden muhalfigazete.com'daki versiyonuna erişebilirsiniz.