2017 sonu verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 12 milyon kişi “şüpheli” sıfatı ile işlem gördü. Bu, nüfusu 80 milyona yakın olan Türkiye’de yetişkin nüfusun neredeyse yüzde 24’ünün devletin gözünde “şüpheli” olduğu anlamına geliyor.
Peki, rakamlar bize başka ne anlatıyor? Süleyman Arda Eminçe'nin ilk uzun metraj sinema filmi “Suç Unsuru” bizi aslında bu rakamların trajikomik hikayesine götürüyor, bir ‘polis devleti’nin içindeki yurttaşların sıradan hikayesine…
Hikayesini yaşanmış bir olaydan alan filmin yönetmeni ve senaristi Eminçe, ev arkadaşı ile beraber bu olayın bizzat tanığı ve mağduru.
“30 Eylül 2015’te sinemaya gittik. Özel bir gösterim vardı o zaman, Zeki Demirkubuz’un ‘Bulantı’sını izlemiştik. Filmden sonra ‘Hoca böyle film yapıyor, biz de yapalım. Uzun (metraj) bir film yapalım. Nasıl olacak?’ falan dedik aramızda. Benim yazdığım kısa bir polis hikayesi vardı, tinerci ile polis mevzusu üzerine. Bunu genişletelim ya da 4-5 hikaye daha ekleyelim diye düşündük. Bunun kararını verdik.”
O gecenin sabahında evlerine yapılacak baskından bihaber Eminçe, filmden döndükleri akşam yapıp ettiklerini böyle aktarıyor. O gece yaşananları, ev arkadaşıyla beraber birden bire nasıl “şüpheli” durumuna düştüklerini anlatırken ise hala şaşkın ve öfkeli.
“O gece evi polis bastı. Sabaha karşı bastılar. 2 saat boyunca ne aradıklarını söylemediler. Gerekçe şuymuş; ben silah kaçakçılığı yapmışım, üzerimde ihbar varmış. Birisi şikayet etmiş.
“Polisler eve geldiklerinde inanmadım. Kapıyı açtılar, tartakladılar. O dönem bir Alman dizisinde oynuyordum. Katil rolündeydim. Rol icabı hep polisten kaçıyordum. Ev basıldığında polisleri setten gönderdiler sandım, inanmadım. Setten gönderdiler, yapımcı alay ediyor falan diye düşündüm. 15 dakika boyunca tiye aldım. Sonra kendime geldim. O zaman da ayrı bir şoka girdim.
“Eve girdiklerinde kütüphane var, acaba dedim onları mı arayacaklar. DVD’ler mi suç unsuru. Siyasi bir şey olduğunu sanmıyordum…”
“Zorla solcu yaptılar bizi”
Olayın yaşandığı gün onun için milat olmuş aslında. Bunu, “Kendi halimizde apolitik adamlardık aslında. Zorla solcu yaptılar bizi” diye ifade ediyor. Olayın ardından filmi çekmeye karar verdiğini söylüyor.
“O zaman dedik komiğinden olalım, bir şey yapalım, bu film ortaya çıktı. Ben lümpen takılan bir oyuncuydum ama beni sorumluluk sahibi yaptılar. Tamam, film çekiyordum, bir derdim vardı ama ne çekiyordum; anamla babamla falan.”
“Bizden iki hafta sonra Dilek Doğan’ı öldürdüler”
Eline silah almamak için askere gitmediğini ama “silah kaçakçılığı” şüphesiyle evinin basıldığını belirten Eminçe, başlarına gelen olayın 18 Ekim 2015’te İstanbul Sarıyer’de sabaha karşı 04:30’da evine yapılan polis baskını sırasında göğsünden vurularak yaşamını yitiren Dilek Doğan’ın ölümünden önce gerçekleştiğine dikkat çekiyor.
“Bizim başımıza gelen olaydan 17 gün sonra Dilek Doğan’ın evini bastılar ve onu öldürdüler. Eğer önce Dilek Doğan olayı yaşansaydı ben belki evim basıldığında sesimi çıkarmayacaktım. Böyle bir durumun ölüme dönüşme ihtimalini hiç düşünmemiştim. Benim yaşadığım bu olayın üzerine Dilek Doğan’ın öldürülmesi beni çok etkiledi.”
Bunları söylerken sanki birden o zamana fırlıyor ve o anı bir kez daha yaşıyor Eminçe. Yaşanan bu duruma ne kadar kızdığını anlatmayı sürdürüyor.
“Evimdeyim, koca dünyada bana ait olan tek yere bile girdiler. Böyle bir şey var mı? Bana ait olan tek yerde beni darlıyorlar. Devlet her yerde var. Annen baban gelse seni kurtaramıyor, çok yalnızsın. Bir vatandaşsın ama birden seni kriminalize ediyorlar. Sorular soruyorlar ama cevap veremiyorsun, çünkü soruların muhatabı sen değilsin. Senin evine dayandıkları noktada sen suçlu oluyorsun. Kendini aklamaya çalışıyorsun. Sadece oturdum. Orada politik bir savaşta buldum kendimi.”
Mahkeme sonucu: 100’er TL ‘temizlik parası’
Hadisenin ardından bir mahkeme süreci olmuş. Eminçe ve ev arkadaşı mahkemeyi kazanmış. Manevi tazminata hak kazanmışlar. Ama ne kazanmak! 15000’er TL tazminat davası açmışlar, haklı da bulunmuşlar ancak işin sonunda ikisine 100’er TL verilmiş.
Eminçe, “Temizlik masrafı için verdiler bu parayı da. Şaka gibi” diye gülerek anlatıyor.
Bir kara mizah
Filme gelirsek. Aslında bu anlatılanların, tüm bu yaşananların kurguya dökülmüş hali. Eminçe hikayeye neredeyse hiç dokunmamış. Tam bir kara mizah olan film, tek mekanda geçiyor.
Komiser rolünde başarılı oyuncu Bülent Çolak var. Burak Sarımola onun yardımcısını oynamış. Koray Erkök ve Altug Elveriş ise Eminçe ve ev arkadaşını canlandıran başrollerdeki diğer isimler.
Filmde demagoji olmadığını, iktidar ilişkisinin sıkça yapıldığı gibi baba-oğul üzerinden işlenmediğini belirtiyor Eminçe.
“Film şimdimizi anlatıyor biraz, kentte yaşananlar üzerinden. Ben evimde yaşadığım mevzu üzerinden bunu anlattım. Bugün ne yaşıyorsak sebebi son 10 yıldır yaşananlar değil tabiİ ki. Çok daha geriye dayanıyor. 15 yıldır mı bizi dövüyorlar sanki? Eğer farklı bir şey söylüyorsan zaten hedeftin, şimdi de hedefsin.”
Filminin ne bir ‘festival filmi’ ne de ‘anaakım film’ olmadığını vurguluyor yönetmen. Zaten böyle bir niyeti olmadığını da ekliyor: “Farklı bir şey yapmak istedik, sıkı çalışılmış bir iş.”
Ancak “Suç Unsuru” kimi festivallerden ödülle döndü ve özel gösterimi yapıldı.
Üçüncüsü düzenlenen DenizBank İlk Senaryo İlk Film yarışmasında En İyi Film ödülünü aldı. Suç ve Ceza Film Festivali ve Malatya Film Festivallerinde de gösterim alarak olumlu tepkiler topladı. Hatta Eminçe’nin aktardığına göre “Neden bu film ana yarışmada yok” diye sinirlenen izleyiciler olmuş. Malatya’da.
“Sinema yapıyorsan eğer çok yalnızsın”
“Bütün paramızı, malımızı mülkümüzü filme yatırdık. O sürede hiçbir şey yapamadım. Çalışamadım. Şimdi bir dönüşü olsun diye bekliyoruz” diye anlatıyor film sürecinde çektikleri sıkıntıları Eminçe. Türkiye’de bağımsız bir iş yapmanın zorluklarından bahsediyor.
“Kimse destek olmuyor. Film çıktıktan sonra ‘Bizi neden bulmadınız?’ falan diyenler oldu. Neyi bulacağız ki. Sinema yapıyorsan eğer çok yalnızsın. Buna eminim. Yine arkadaşlarım vardı, göğüs gerdik, mücadele ettik, bir şeyler oldu. Türkiye’de sinemanın durumu çok zorda.” (BA/EKN)
* Yönetmenin ‘hesaplamalarına’ göre film, Mart 2019’daki seçimlerden sonra vizyonda olacak.