Bir odaya ne kadar sığabilirse, o kadar çok artık kimin olduğu unutulan elbiseler.
Handan'ın yaşamadığı ve uzun yıllara yaydığı yasıyla son sayfaları çeviriyorum. Nohut Oda'dan çıkarken, kendimi çocukluğumun taziyelerine, taziye sonrası hep beraber yapılan temizlik esnasında "ayak altında dolaşma" telkinleri içinde oradan, oraya sürükleniyorum.
Tüm yas halılarla birlikte sarılıp, kapıların arkasına yerleştirildiğinde, içimizdeki yasın ne zaman biteceğini beklemeye başlıyoruz. Kimimiz bir evin avlusunda, kimimiz cam kenarında, kimimiz bir sobanın kenarında başladık yas tutmaya. Yas bitti mi? Bugün bile söylemek zor.
Melisa Kesmez'in 2018 yılında Sel Yayınları'ndan çıkan ve yeni baskıları İletişim Yayınları tarafından okuyucuya ulaştırılan Nohut Oda öykü kitabını anca okuma fırsatı buluyorum. Kitap "Kalanlar", "Son Bir Çay", "Annemin Çadırı", "Görüşürüz", "Kız Kardeşim Handan" adlı beş öyküden oluşuyor.
Kitap gidenlerden kalanlarla, onların çağrışımlarıyla karşılıyor bizi. Sonra kaderin ağlarını çok erken ördüğü bir ayrılamama hikayesine dalıyoruz.
Arkasından depremin yarattığı fırsatlarla karşılaşıyoruz. Hikaye depremden sonra parkta gecelemeyi, uzun yıllardır süren evliliğinden kurtulmak isteyen bir kadının hikayesini kızının gözünden anlatıyor.
Her yer sallanıyorken ayrılmak, zemini zaten çoktan sarsılan ilişkilerin yıkılmasına sebebiyet veriyor. Belki de uzun süredir beklenen ayrılık zemini, fay hatlarının çok derinlerde kırılmasıyla mümkün oluyor.
"Kız kardeşim Handan"
Herkes evine döndükten sonra bile evine dönmeyen kadının yıllardır yaşadıklarına odaklanmıyor hikaye. Sadece sevgisizlik olarak ifade ediliyor ve annenin bunu babadan kurtulmak için nasıl bir fırsata dönüştürdüğüne odaklanılıyor.
Babanın çadırı dağıtması da aşka yorulurken, anlatıcı olan evin kızı mayasında aşk olduğu için mutlu oluyor.
Oradan başka bir baba-kız hikayesine geçiliyor. Başka bir kadına aşık olduğu için evini terkeden bir adamın kızının gözünden anlatılıyor hikaye.
Babayla aralarındaki kısa mesafenin, yaşanan ayrılık sonrasında nasıl uzadığını, babasını görmek istemesine rağmen annesi üzülmesin diye görüşmediğini anlatırken öğreniyoruz.
Mesafelerin kilometrelerle, dakikalarla ölçülemediğini de. Kızın babasını görme isteğine rağmen kırgınlığını aşamadığı bir hikaye "Görüşürüz". Hepimizin aşamadığı kırgınlıklarımızdan bir parça.
Kitapta beni en çok etkileyen hikaye "Kız Kardeşim Handan" oldu.
Annesinin ölümünden sonra onun yerini almak isteyen, kendi elbiselerini atıp onun elbiselerini giyen Handan'ın uzun süren yasıyla uğurluyor kitap bizi. 43 yaşına gelince yasını nasıl bitireceğini bilmeyen Handan, kız kardeşine bunu anlatmak ve ondan yardım almak istiyor.
18 yaşından bu yana süren bir yas. Yasla geçen yirmi beş yıldan sonra bir fotoğraf karesinin onu uyandırması. Babasının öldüğü yaşta olan adamlar, annesiyle aynı yaşta aynı elbiseyle fotoğraf çeken kızlar.
Ölümün, hikayemizde neyi keseceğini, neyi bitirip, neyi başlatacağını bilmeden hayatımızda hep var olagelmesi. Yas da ölüme dahil. Hikaye 25 yıl süren bir yası bitirirken, hepimizin halen tuttuğu gizli, açık tüm yasları bitirmeye ve üzerimizdeki yükleri kaldırmaya davet ediyor.
(ZK/PT)