Bundan tam 5 yıl önceydi. Selim Sesler’le, klarnetininin sesine büyülendiğim ustayla bir televizyon programında tesadüfen yan yanaydım. Programın konusu Romanlardı. Selim Sesler de klarnetinin sesiyle herkesi büyülüyordu.
Bir telefon bağlandı programa, "Romanları 'severim' ile başlayıp 'ama' onlarda…" diye devam eden tipik bir konuşmaydı. “Ama”lara karşı birlikte duruş sergiledik programda. Çok heyecanlanmıştım, çok sevinmiştim onunla tanıştığıma.
Uzun yıllardır Romanlarla çalışıyor olmam Sesler’in hem Roman hem de bütün dünyaca tanınıyor olması beni ayrıca Romanlar adına gururlandırıyordu. Ve sonrasında ara ara telefonlaştık; Romanların yaşadığı problemlerden söz ettik…
Aradan uzun bir zaman geçti. Bir gün telefonda Selim Sesler, kalp nakli beklediğini ve çanta bir kalple yaşadığını söyledi. Donup kaldım...
Bir kalbim daha olsa sarıp sarmalayarak koşa koşa götürmek isterdim ona. Yanımdaki arkadaşıma şöyle söylediğimi hatırlıyorum: “Yoksulluğun dibini gören Romanlardan başka kimse tanımaz beni, ne yapabilirim acaba…”
Ziyaretine gittim Selim Sesler’in. Yanından ayırmadığı ve şimdi evde konsolun üzerinde duran klarneti o gün de oradaydı. Mütevazı, ince, gururlu, her kelimesini seçerek konuşuyordu Selim abi. Ömrünü müziğe vermiş bir ustanın tek hüznü klarnetini çalmaya artık nefesinin yetememesiydi.
Çanta kalbinin içine ailesi, karısı, kızı, oğulları, torunları kalplerini-sevgilerini koymuş sanki sarıp sarmalamışlardı onu orada.
Hatırlanmak istiyordu, unutulmamak. Bunu sözlü söylemiyordu. Hissediyordum…
O dönemin Kültür Bakanı olan bu dönemin ağaca, çiçeğe, böceğe, binasına, insanına pek duyarlı Ertuğrul Günay aramamıştı onu. Gerçi, Sulukule yıkılırken yazdığımız mektuplara da pek duyarsız kalmıştı Günay.
Ne yapabilirdim?
Topladım Roman arkadaşlarımı 5 Ağustos 2012'de Galatasaray meydanında Kültür Bakanlığı’na ve yetkililere seslendik:
“Selim Sesler bu ülkenin yetiştirdiği en nadide sanatçılardan biridir. Selim Seslere de, müziğine de sahip çık. Selim Sesleri yalnız bırakma. Başka Selim Sesler yok!”
Kültür Bakanı’ndan ses yok… Twitter pek moda twit atıyorum Kültür Bakanı’na, ses yok… Basın açıklaması gazetelerde haber oldu. Telefonda Selim abiye basın açıklamasını anlattım, nerelerde haber olduğunu. Sosyal medyada herkesin kendisini konuştuğunu sonra kendisi ile ilgili twitter’ların çıkışını alıp evine gittim. Selim Sesler çok seviliyor yüzlerce twit…
Sonrası geldi… Fatih Akın ve Babylon yöneticileri Seslim Sesler gecesi düzenledi. Fatih Akın ve Babylon’dan Ahmet Uluğ’u çok seviyor Sesler ailesi… Varlıkta yoklukta hep var olanlar. Bir de Sonia Tamar Seeman var; Texas Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Müzikoloji Bölümü öğretim üyesi; Sesler’in yakın dostu.
Gecede Fatih Akın, Suzan Kardeş, Baba Zula, Kolektif İstanbul, Hakan Aysev… Selim Sesler geceye katılamıyor mesaj gönderiyor. Ertesi gün bir sürü gazetede haber… Selim abinin sesi o kadar mutlu ki hiç ama hiç kimse onu unutmamış…
Ara ara konuşuyoruz. Aklımın erdiği bir takım bürokratik işlerde koşturuyorum, küçük minik işler. Kalp bulunamıyor, bulunması çok zor ama kimse umudunu yitirmiyor.
Sonia Tamar Seeman geliyor Amerika’dan ziyarete. Sonra Selim sesleri tanıyan Amerikalı müzisyen ve akademisyenler. 16 Ocak 2013'te bir mektup yazıyorlar, cumhurbaşkanına, başbakana ve kültür bakanına diyorlar ki:
“Hepimiz Türkiye’nin yerel müzik kültürünü onun sayesinde öğrendik. İlk festival turunu 1998’de Kanada’da başlattı. İlk kez bir Türk Roman müzisyen yurtdışında Türk Roman kültürünü temsil etti. 2005’te Coşkun Tamer tarafından Kaliforniya Mendocino’da Ortadoğu Müzik ve Dans Seminerleri’nde ders vermeye davet edildi.
"Ardından Şikago, New York ve Boston’daki müzik festivallerine katıldı. ABD’yi ziyaretleri sırasında sadece sahneye çıkmakla kalmadı, ders verdi ve atölye çalışmaları yaptı. Selim’in müzikal ve kültürel diplomasisi sayesinde, onu dinleyerek ve tanıyarak pek çok akademisyen, öğrenci ve dinleyici Türk müziğine bağlandı.
"Ayrıca çok sayıda ABD ve Kanada vatandaşı Selim ve ailesinden ders alarak Trakya müziği öğrenmek için Keşan’a geldi. Çoğu bu ziyaretleri tekrarlayarak Türk kültürünün destekçisi oldu.
"Bu mektup, Roman kültürünü tanıtmakta etkin davranan Türk hükümetinden, bu kültürel mirasın en seçkin temsilcisine özen göstermesi ricasıdır. Bakanlığınızdan da Selim Sesler’in çalışmalarını koruma altına almasını rica ediyoruz. Yaşayan bir efsane olan bu parlak sanatçınızın yaşamını korumak için vereceğiniz desteğe teşekkür ederiz.”
Mektup bir gazetede yayımlandı…
9 Mayıs gecesi Selim abinin kızının hüzünlü sesi telefonda “babamı kaybettik”. Ertesi sabah oğlu Ramazan'la Kartal Mezarlıklar Müdürlüğü’ne gidiyoruz. Tabut oradan alınacak ve Selim abinin isteği ile Keşan'a götürülecek.
Oğlu canı ve güzel babasına son görevi için yollarda araba sürüyor. Gözyaşları yağmur gibi, dışarıda da bardaktan boşanırcasına yağmur.
Selim Sesler'le söyleyen Brenna MacCrimmon'ın şarkısı geliyor aklıma: "Yağmur yağar oradan burdan üstümüze ipek yorgan, seveceksen işte buradan, vay deli deli , kuş deli mevlam kulu sevdim seni...."
Ağlayamıyorum. Ben ağlamayı Küçükbakkalköy'de, Sulukule'de Romanların evleri yıkılırken unuttum.
Tarlabaşı’nda Selim abinin evinin önündeyiz… Eşi, çocukları, Selim abiyi Keşan’a götürüyor. Güle güle Selim abi…
Hem Roman olup hem de Keşan'da düğünlerde başladığın müziğinin arkasından tek başına yollara düştün. Ve bir Selim Sesler olarak ortaya çıktın.
Ne kimliğini gizledin, ne de duruşundan taviz verdin… Çocuklarına ve Romanlara bıraktın bu mirası, iyi ki tanıdım seni…
Şimdi ne mi yapıyorum Selim abi… Roman mahallesinde fırlama bir oğlanın, su bidonuna vurarak çıkardığı müziği dinliyorum. Ona ve bütün mahallelerdeki çocuklara seni anlatıyorum.
Diyorlar ki çocuklar “Roman mıydı gerçekten?”, “Evet Romandı" diyorum. Hem Roman, hem de bütün dünya onu tanıyordu.
“Vay be!!!” diyorlar…
Güle güle Selim abi… Bu çocuklar seni hep “vay be” diye anlatacak. (HF/NV)
Selim Sesler hakkındaRoman Selim Sesler, Edirne ilinin Keşan ilçesinde doğdu. Dramalı (Yunanistan) profesyonel bir zurnacı ailesinden geliyor. Ailesi 1923'te mübadele sonucu Keşan'ın İbriktepe Köyü'ne yerleşti, sonra Yeni Mescit Mahallesi'ne taşındı. Sesler önce zurna çalmayı öğrendi, ancak 60'larda davul-zurnacı ailelerden gelen birçok genç gibi o da klarnete geçti. 14 yaşındayken köy düğünlerinde ve panayırlarda çalmaya başladı. 80'lerde, diğer Roman müzisyenler gibi o da büyük şehrin yolunu tuttu ve İstanbul'a gitti. İstanbul'da, restoranlarda fasıl heyetlerinde, Ferhan Şensoy tiyatrosunun müzikallerinde, düğünlerde çaldı ve birçok kayıt yaptı. 1998'de Brenna MacCrimmon ile birlikte Kanada turnesine katıldı. Dünyada Türkiyeli Romanları temsil etti. Farklı ülkeler de hem müzik yaptı, hem de ders verdi. Fatih Akın'ın Duvara Karşı ve İstanbul Hatırası filmlerinde müzikleri yer alıyor. |