Gisèle Pelicot, Fransa’da eski eşi tarafından başka erkeklere sistematik şekilde tecavüz ettirilen bir kadın.
Cesurca mahkemede “Utanç artık taraf değiştirsin” dedi ve kendi mahremiyet hakkından vazgeçerek açık bir duruşma talep etti. Fransa’da adalet işledi, suçlu erkek cezasını aldı. Türkiye’de ise Dina’nın ölümü ve Karabük’teki dava bu örnekten çok uzak bir tablo çiziyor.
Dina, Karabük’te üniversite okumak için Gabon’dan gelen genç bir kadın. Filyos Çayı’nda cansız bedeninin bulunmasıyla başlayan süreç, yalnızca şüpheli bir ölümün değil, adalet sistemindeki derin boşlukların da ifşası oldu.
Sanık Dursun A.’nın tahliye edilmesi ve ardından beraat etmesi, bu davayı takip eden başta Dina İçin Feministler ve Feminist Avukatları sarstı.
Avukatların tüm duruşmalar boyunca söz ettiği talepler, çelişkiler neredeyse yok sayıldı. Bir duvara anlatır gibi çoğu kez sabırla, daha çok eril yargının vicdana geleceğini umut ederek hakikatin ortaya çıkartılmadığını ve sanık beyanlarındaki ve iddianamedeki çelişkilere dikkat çektiler.
En önemlisi de Dina’nın Jessica Sandra Makemba Panga Ibouanga’nın üçüncü duruşmadaki sözleri:
Sizlerin adaleti sağlayacağına inanıyoruz. Şikayetimiz devam ediyor. Biz Gabon’dan Türkiye’ye adalet bulmak için geldik, dolayısıyla davanın hukuki olarak ilerlemesini istiyoruz. Adaletin bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz. Gidiyoruz dönüyoruz bir sonuca ulaşamıyoruz. Çocuğumuz öldü ve sonuç yok. Elle tutulur bir sonuç çıkmasını istiyoruz. Adalet istiyoruz”
Fransa ve Türkiye
Fransa’da bir kadın, sistematik cinsel şiddet mağduru olarak adalet arayışında mahkeme salonlarını dolduran bir destek buldu. Gisele Pelicot, utancın artık kendisini değil suçluları hedef almasını istedi. Bu talebi bir değişimin simgesiydi. Ancak Türkiye’de Dina’nın davasında, utanç hâlâ suçluyu değil, mağduru takip ediyor.
Dina’nın davasındaki çelişkiler, adalet sisteminin cinsiyetçi, ırkçı ve patriyarkal kodlarla çalıştığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Olay yerinde yapılmayan keşif, dikkate alınmayan tanık ifadeleri, DNA analizleri gibi delillerin eksik bırakılması, sanığın çelişkili beyanlarına rağmen tahliye edilmesi... Bu çelişkiler, Dina’nın ölümüne dair pek çok sorunun cevapsız kalmasına neden oluyor.
Eril tahakküm
Türkiye’de kadınların adalet arayışlarında karşılaştıkları en büyük engellerden biri, eril tahakkümün yargı üzerindeki etkisi.
Erkek şiddeti davalarında failin “psikolojisi bozuktu”, “kadın intihara meyilliydi” gibi gerekçelerle cezasız bırakılması, mağdurların suçlanması yaygın bir durum. Dina’nın davasında da benzer bir savunma pratiği uygulanıyor. Savcılık, Dina’nın baskı altında olduğunu gösteren detayları görmezden gelirken, failin “yardım etmek için arabasına aldığını” iddia etmesine inanıyor. Biz inanmıyoruz. Çünkü Dursun A. “Siyahi kadınlardan hoşlandığını” söylüyor hatta telefonunda bu kadınların fotoğrafları çıkıyor. Nasıl inanalım?
Bu dava, aynı zamanda ırkçılığın da adaletin önüne geçtiğini gösteriyor. Dina’nın siyah bir kadın olması, davanın seyrinde etkili oldu mu? Dina’nın ölümüne giden süreçte, siyah kadın bedenlerinin meta haline getirildiğine dair iddialar neden araştırılmadı?
Çelişkiler
Avukatların beyanlarına dayanan ve kararın çelişkili olduğunu bazı noktalar şöyle:
*Avukatlar, soruşturmanın etkin yürütüldüğünü Dina'nın ölümüne dair önemli detayların göz ardı edildiğini ve bazı tanık ifadelerinin dikkate alınmadığını belirtti.
*Dina’nın avukatları, olay yerinde keşif yapılması taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini, bu durumun delillerin tam olarak toplanmasını engellediğini ifade ettiler.
*Avukatlar, Dina'nın zorla tutulduğu ve kaçmaya çalıştığına dair tanık ifadelerinin yeterince değerlendirilmediğini, bu durumun davanın seyrini olumsuz etkilediğini savundular.
*Sanık Dursun A.'nın ifadelerinde tutarsızlıklar olduğunu belirten avukatlar, bu çelişkilerin mahkeme tarafından yeterince sorgulanmadığını ve kararın bu nedenle hatalı olduğunu dile getirdiler.
*Dina’nın avukatları, olayın ırkçı ve cinsiyetçi saiklerle işlendiğini öne sürdü, ancak mahkeme bu iddiaları dikkate almadı.
Gabon’a Dina’nın ailesine Türkiye’nin bir adalet borcu var.
Özgür, eşit, kadınların ve çocukların adalete erişebildiği yeni bir hafta değil, yeni bir 52 hafta gelsin…Şiddetsiz bir yeni yıl...
Üniversite öğrencisi Dina'nın davasında sanığa beraat
Dina İçin Feministler: Yargılama eksik yürütülüyor
Karabük’teki Afrikalı öğrenciler: Dina’nın ailesi Türkiye’deki adaleti görmeli
(EMK)