Son bir buçuk ay içinde bir çok şey değişti; bir anda Pakistan kendini Amerika'nın en büyük müttefiki olarak buldu, Rusya ABD'nin füze savunma programına olan direnişinden vazgeçti ve Ortadoğu'daki aşırı dinci kesim tahrik sonucu çoğalmaya başladı. Ama çoğu insanın gözünden kaçan veya yeterince önemli olarak görmedikleri için değinmedikleri bir başka yenilik, ABD'deki bilinçsiz milliyetçiliğin ortaya çıkması.
ABD'de nüfusun çoğunluğu, taraflı haberciliğin bir sonucu olarak, dünya olaylarına ve ABD'nin bu olaylardaki rolüne ilgisiz kalır. Tabii üç Amerikan uçağının Dünya Ticaret Merkezi'ni yerle bir etmesi ve Pentagon'u vurması, Amerikan halkına uzun bir uykudan sonra duyulan horozun üğürmesi gibi geldi. ABD halkı'nın uyanışıyla beraber, uzun zamandır uyuyan bir canavar da uyandı, Amerikan milliyetçiliği... Yeniden canlanan hortlak, kendine çok sıcak bir yuva buldu. Yüzeysel medya'nın ve sağcı Amerikan hükümetinin hazırladığı sıcak ev ve masada bekleyen çorba, bu canavarı büyüttü büyüttü ve bugün ABD'de gördüğümüz manzarayı yarattı.
Amerikan bayrakları piyasada
Nedir peki bu manzara? Uçakların yarattığı dehşetin ertesi günü arabaların camlarına kolayca adapte edilebilen son model ABD bayrakları piyasaya sürüldü. Pizzalar artık üzerinde ABD bayrakları ve "tanrı Amerikayı seviyor" yazısı olan kutular içinde geliyor. Karşıdan karşıya geçmeyi beklerken önümden vızır vızır geçen bu son model arabaya-adapte-milliyetçilik durumun ne kadar vahim olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Tişörtler Sonsuza Kadar ABD, Osama Bin Laden Ölü yada Diri ve Şeytani Güçler Cezalandırılacak gibisinden çoğu Bush'un ağzından çıkma boş sözlerle donatıldı.
Medya'nın durum karşısında aldığı tavır ise bu gelişen milliyetçiliğin kanıtlarından bir tanesi. Amerikan bombardımanından hemen sonra gelen Bin Ladin'in mesajı haber heyecanıyla dolup taşan televizyon kanallarında kesintisiz, flaş şekilde yayınlandı. Gaza gelen CNN, NBC vs. vs. yeterince dikkatli düşünmemişti Bin Ladin'i yayımlamadan önce...Onun için Beyaz Saray'ın azarlamasına maruz kaldılar. Önce bir toplantıyla Usame Bin Ladin'in mesajlarının kesilmesinde karar kılındı daha sonra da Beyaz Saray Amerikan Televizyonu'nun en boş ve sansasyonel programlarından "Amerika'nın en çok Arananları"'nın sponsorluğunu üstlendi ve teröristler üzerine bir program yapıldı.
Hangisi daha trajik
Medya kuruluşlarının Amerikan halkının üzerindeki son bombası ise CNN müdürlerinden Isaacson'dan geldi; Isaacson CNN muhabirlerine gönderdiği bir not'la Afganistan'da gerçekleşen sivil can kayıplarının bahsinin yer aldığı her haberin içinde Eylül'ün on birinde 5000 Amerikan hayatının sona erdiğinin hatırlatılması gerektiğini belirtti. Bu kısaca şu demektir: "Aman Afgan halkının can kaybına sakın üzülmeyin çünkü biz de can kaybettik hem de daha fazla kaybettik, o yüzden sorun değil bu ölümler".
Milliyetçiliğin özünde yatan problem, verdiğim bu son örnekle ortaya çıkıyor. örnekte uygulamaya konulan mantık, insanı insan olarak değil, Amerikan insanı ve Afgan insanı olarak ikiye ayırıyor. Bu ayırım Amerika'da yaşayan bir insanın Amerikan ölümlerine Afgan ölumlerine kıyasla daha trajik olarak bakmasına yol açıyor. Milliyetçilik kişisel olarak tanımadığın bir insanın hayatını kişisel olarak tanımadığın başka bir insanın hayatından daha değerli kılıyor.
Amerikan hükümetinin saldırıdan sonra takındığı tavır, milliyetçiliği sonuna kadar sömürmek ve bu sömürü sayesinde gelecek aylarda gerçekleştireceği katliami meşru kılmak oldu. "Onları" öldürebiliriz çünkü "bizden" 5000 kişi öldü. Diğer ülkelerle yapılan temaslarda sorun, uluslararası bir sorun olarak lanse ediliyor ve türlü müdahaleler bu şekilde meşrulaştırılıyor; ABD de ise milliyetçilik kullanılıyor. Bush hükümeti gerçekten de sorunu uluslararası bir sorun olarak görseydi ve tüm dünya insanlarının hayrı için çalışıyor olsaydı bu anlayışı kendi evinde de kolayca sergileyebilirdi. Ne de olsa Dünya Ticaret Merkezi'nde ölen insanlar içinde sadece Amerikalılar değil, dünyanın birçok ülkesinden insanlar vardı.
Milliyetçi söylemler, Amerika'ya yapılan saldırının nedenlerinin çarpıtılmasında da büyük rol oynadı. Şu anda Amerikan halkının büyük çoğunluğu Usame bin Ladin ve taraftarlarının Amerikan yaşam tarzından nefret ettikleri ve Amerikan düşmanı oldukları için Dünya Ticaret Merkezi'ni yıktıklarını düşünüyor.
Oysa ki, alakası yok. Bin Ladin'in beş dakikalık televizyon konuşmasında da açıkladığı gibi İslami hareket, kendini agresif bir atak olarak değil de tamamen savunma içinde olan bir hareket olarak görmekte. İki karşıt güç de karşı tarafın kendine saldırdığını ve kendisinin ülkesini veya kültürünü savunduğunu düşünüyor. Biz ise yapılan propagandalardan hangisi daha etkili ise onun görüşünde karar kılıyoruz.
Vatanseverlik Yasası ne getiriyor?
Son haftalarda Amerika'da uygulamaya koyulan ABD Vatanseverlik Yasası vatanseverlik kisvesi altında ABD için inanılması güç boyutlara ulaşan yeni uygulamalar getiriyor. Bu uygulamalara bazı örnekler vermeden önce ABD'de düşünce özgürlüğüne verilen önemi vurgulamam gerektiğini düşünüyorum.
Dünya'da yaşanan onca zulmün başını çekmesine ve kendi sınırları dışındaki düşüncelerin özgürlüğünü umurmamasına rağmen, düşünce özgürlüğü ABD'inde en fazla önemsenen özgürlük. Anayasa ile garantilenen düşünce özgürlüğü gerçekten de Amerika'da mevcut. Tabi bu hak medya şirketleri tarafından yürütülen propaganda kampanyası ile anlamsız hale getirilmiş vaziyette ama en basit şekliyle düşünce özgürlüğü Amerika'da önemsenen ve varolan bir kavram. Bu yüzden düşünce özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik uygulamalar büyük ses getiriyor, tabii vatanseverlik adına yapılmadıkça.
ABD Vatanseverlik Yasası ile telefon konuşmaları çok daha kolayca dinlenebilecek,insanların evlerinin gizlice aranması daha kolaylaşacak, eğer Amerika'da bir kuruluş terörist bir kuruluş olarak adlandırılırsa, o kuruluşla alakası olan yabancılar, Amerika'ya giremeyecek (tabi bütün bu uygulamalar değerlendirilirken birinin teröristinin başkasının gerillası, bir diğerinin özgürlük savaşçısı hatta bir diğerinin öğrenci örgütü üyesi olduğunu düşünmek ve kavramların tamamen subjektif olduğunu hatırlamak gerekir) ve mahkeme kararı olmadan insanların mali ve sağlıkla ilgili tutanaklarına bakmasına izin veriyor.
Dava açılmadan hapis tutulan 110 Arap kökenli
Bu yasanın beraberinde getirdiği uygulamalarla beraber şu anda Amerikan hapishanelerinde hakkında herhangi bir dava açılmadan tutulan 1100 den fazla Arap kökenli insan var. FBI ajanları iki yüz üniversite kampüsünde Ortadoğu'dan gelen öğrencilere sorular yöneltiyor ve bu davranışların devamı Amerikan Kongresi ve senatosu tarafından garantileniyor. Lütfen beni yanlış anlamayın; bu örnekleri verirken Amerikan özgürlüklerine getirilen kısıtlamalardan yakınmıyorum. Dünya üzerinde CIA tarafından yerleştirilen diktatörlükler düşünceleri yüzünden insanları katlediyor (örn: Şili, ırak, Nikaragua ve tabii ki Afganistan), Amerika'daki son derece sınırlı kısıtlamalardan yakınmak bu ülkelerdeki insanlara haksızlık olur.
Ortaya koymak istediğim nokta, milliyetçi etkinin son derece önemsenen özgürlüklerin yerle bir edilmesinde nasıl büyük bir rol oynadığını. Bir ülkeye duyulan anlamsız aşk CNN tarafından yapılan bir araştırmaya katılanlardan yüzde 45'inin terörizm hakkında bilgi edinmek için işkencede mazur görmemesine yol açmakta.
Kampanyalarından vazgeçenler
ABD'de politik olarak radikal öğrenci kitlesinin aklına gelen sorulardan bir tanesi, yeni uygulamaların kendi çalışmalarını nasıl etkileyeceği oldu. Ne yazık ki, solda olan bir çok gurup, hükümetten gelecek dış bir etkiye gerek duymadan kendiliğinden zayıflığını ortaya koydu. Vatanseverlikle aşılanmış olan bu guruplar (mesela Sierra Kulübü, Ruckus Gurubu ve Yağmur ormanı Eylem Ağı) yürüttükleri çalışmalardan ve kampanyalardan vazgeçtiler.
Ortaya koydukları neden ise Amerika'nın geçirdiği bu zor günlerde Cumhurbaşkanı Bush'a hiç bir konuda muhalefet olmak istemedikleri ve yüzde yüz destek olmaları gerektiklerini düşündükleri idi. Küreselleşmeye karşı olan bu gurupların bizzat küreselleşme yüzünden meydana gelen bir olaydan sonra aldıkları bu tavır politik analizlerinde ne kadar eksik olduklarını ortaya koydu.
Milliyetçilik adına vazgeçilen bu çalışmaların ne kadar büyük bir kayıp olduğu ise yine milliyetçilik adına kaydedilen davranışlarla ortaya çıktı. Olağanüstü savaş hali Bush hükümetinin gerçekleştirmek isteyip de demokrat engeller yüzünden kolaylıkla gerçekleştiremediği bir çok planının önünü açıyor.
Akla ilk gelen füze savunma programı, ama belki de daha korkunç olanlar göze hemen çarpmayanlar. Petrol rezervleri artık ulusal güvenliği ilgilendiren bir sorun olarak lanse ediliyor ve bu yeni klasifikasyon ile beraber Bush hükümeti büyük tartışmalara yol açan Alaska'nın Ulusal Doğa Parkları'ndan petrol çıkarma projesi'nin önünü vatanseverlikle açmaya çalışıyor.
Alaska'da doğal hayat tehlikede
Alaska'da neslinin tükenmesi tehdidi ile karşı karşıya kalan doğal hayat ise çaresiz, çünkü uzun zamandır avukatlığını yapan Sierra kulübü milliyetçi sebeplerden dolayı artık bu konu ile ilgilenmiyor.
Aşırı dincilik kadar tehlikeli olan milliyetçilik, dinci tehlikenin amplifikasyonu ile beraber tamamen gözden kaçmış durumda. İdeolojik örgütlenmeler ve politik tavırlar incelenirken, her türlü kavramın putlaştırılmasının tehlikeli olduğunu göz önünde tutmak gerekir. Bu İslam gibi bir din de olabilir, ülkeler de, hatta komünizm gibi politik ideolojiler de. Sorgusuz bağlılık, bilinçsiz ve de çoğu zaman kolayca yönlendirilebilen tavırlara yol açar. Amerika'daki milliyetçiliğin Amerika üzerindeki etkisi bunun en son örneği. (NU)