Türkiye’de okul sorunlarına pedagojik bir yaklaşım

"Eğitim, bilgiyi ezberletmek değil; öğrenmeyi sevdirmektir."
Türkiye’de eğitim sistemi, yıllardır çeşitli yapısal ve uygulamaya dönük sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar, öğretmenlerin mesleki yeterliliklerinden öğrenci başarısına, okul fiziki şartlarından müfredat içeriğine kadar geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Eğitimde yaşanan bu aksaklıkların çözümü, yalnızca idari ve politik kararlarla değil, aynı zamanda pedagojik bir perspektiften ele alınarak değerlendirilmelidir.
Pedagoji biliminin temel ilkelerinden biri, öğretmenin öğrencinin gelişimini destekleyici bir rehber olmasıdır. Ancak Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreci yeterli düzeyde pedagojik formasyon sağlamaktan uzak kalabilmektedir. Eğitim fakültelerinde teorik bilgi ağırlıklı bir öğretim yapılırken, uygulamalı eğitim eksik kalmakta, bu da mezun olan öğretmenlerin sınıf yönetimi, öğrenci psikolojisi ve farklı öğrenme stillerine uygun öğretim stratejileri geliştirme konusunda yetersiz kalmasına neden olmaktadır.
Öğretmenlerin mesleki gelişim süreçleri de büyük bir eksiklik taşımaktadır. Hizmet içi eğitim programları genellikle teorik bilgilerle sınırlı kalmakta ve öğretmenlerin sahada karşılaştıkları gerçek problemlere çözüm sunmamaktadır. Öğretmenlerin sürekli mesleki gelişimini sağlayacak atölye çalışmaları, süpervizyon programları ve deneyim paylaşımına dayalı etkinliklerin artırılması gerekmektedir.
Türkiye’de eğitim müfredatı sık sık değişmekte, bu da hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin adaptasyon sürecini zorlaştırmaktadır. Eğitim programlarının sürekli değişmesi, öğrencilerin eleştirel düşünme, problem çözme ve yaratıcılık gibi becerilerini geliştirmek yerine ezberci bir yaklaşımı teşvik etmektedir. Oysa pedagojik yaklaşımlar, öğrencinin aktif öğrenen olması gerektiğini, bilginin anlamlandırılarak içselleştirilmesiyle öğrenmenin kalıcı hale geleceğini savunmaktadır.
Ölçme ve değerlendirme sistemine bakıldığında ise sınav odaklı bir yapı dikkat çekmektedir. Özellikle merkezi sınav sistemi (LGS, YKS) öğrencilerin büyük bir baskı altında eğitim almalarına yol açmakta, süreci rekabetçi hale getirerek öğrencilerin öğrenme motivasyonunu olumsuz etkilemektedir. Alternatif ölçme yöntemleri (Portfolyo değerlendirme, proje bazlı değerlendirme, akran değerlendirmesi gibi) müfredata entegre edilerek, öğrencilerin öğrenme süreci çok yönlü değerlendirilebilir.
Eğitimde fiziksel ortamın önemi pedagojik açıdan göz ardı edilemez. Ancak Türkiye’de özellikle kırsal bölgelerde, okulların fiziki şartları yetersiz kalmaktadır. Kalabalık sınıflar, donanımsız laboratuvarlar, yeterli kütüphane ve spor alanlarının olmayışı gibi problemler, eğitimin niteliğini düşürmektedir. Pedagojik açıdan sağlıklı bir öğrenme ortamının oluşturulması için sınıf mevcutlarının azaltılması, öğrenci merkezli öğrenme ortamlarının oluşturulması ve okulların modern teknolojilerle donatılması gerekmektedir.
Eğitimin başarıya ulaşmasında aile ve toplum desteği büyük önem taşımaktadır. Ancak Türkiye’de velilerin eğitim sürecine katılımı genellikle sınırlıdır. Çoğu zaman veliler eğitimde yalnızca akademik başarıyı ön planda tutarak öğretmenleri yönlendirmeye çalışmakta, bu da eğitim süreçlerine olumsuz yansımaktadır. Pedagojik yaklaşımlar, ailenin destekleyici ancak öğretmen otoritesine müdahale etmeyen bir konumda olması gerektiğini vurgular. Okul-aile iş birliğinin güçlendirilmesi için velilere yönelik seminerler, rehberlik hizmetleri ve interaktif eğitim programları düzenlenmelidir.
Öğrencilerin bireysel ve psikososyal gelişimleri eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak Türkiye’de okullarda psikolojik danışman ve rehber öğretmen sayısının yetersiz olması, öğrencilerin akademik ve duygusal gelişimlerinde destekleyici bir ortamdan yoksun kalmalarına neden olmaktadır. Eğitim kurumlarında pedagojik destek sağlayan psikolojik danışmanların sayısının artırılması ve öğrencilere bireysel destek sunulması sağlanmalıdır.
Türkiye’deki okul sorunlarının çözümü, yalnızca idari ve politik reformlarla değil, aynı zamanda pedagojik ilkeler temelinde ele alınmalıdır. Öğretmen yetiştirme süreçlerinin güçlendirilmesi, müfredatın öğrenci merkezli hale getirilmesi, ölçme-değerlendirme sisteminin çeşitlendirilmesi, okul fiziki şartlarının iyileştirilmesi, aile-okul iş birliğinin artırılması ve psikososyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Eğitimde sürdürülebilir ve kalıcı çözümler üretmek için pedagojik bilimlerin sunduğu yöntem ve prensipler göz önünde bulundurulmalıdır.
(AÖ/RT)
Özel okul ve özel kurslarda çalışan öğretmenler ne durumda?

Son 20 yılda üniversite sayısındaki artış ve akademik niteliğe etkileri

Anadil, kimliktir: Kürtler için 21 Şubat’ın anlamı

Türkiye’de sürdürülebilir eğitimin olmayışı ve gerekliliği

Eğitimin temel sorunları siyasi gündemde geri planda kalıyor
