Barış İçin Akademisyenler’in ”Bu suça ortak olmayacağız“ başlıklı barış bildirisinin Ocak 2016'da 1128 akademisyen imzasıyla yayınlanmasının ardından gelen işten çıkarmalar, soruşturmalar, tutuklamalar, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yaşanan ihraçlar…
Türkiye’den bazı akademisyenler saydığım gerekçeler nedeniyle üniversitelerinden uzakta.
Bunlardan bir kısmı Türkiye’den de uzakta. Almanya, Türkiye'deki akademisyenlerin Avrupa'daki durakları arasında önemli bir nokta. 100’ün üzerinde Türkiyeli akademisyenin olduğu Almanya, birçok diğer Avrupa ülkesi için de geçiş noktası durumunda.
Berlin’de giden dört Türkiyeli akademisyenle buluştuk. Almanya’daki karşılaşmayı, Almanya ve Türkiye’deki akademinin karşılaştırılmasını, “göç” “iltica” gibi kavramlarla ortaya çıkan yeni “kimlik”leri ve mücadeleyi konuştuk.
Bugünden itibaren dört gün boyunca dört isimle yaptığımız söyleşileri "Dört Akademisyenin Berlin'i" başlığı altındaki yazı dizisinde bulacaksınız.
İstanbul'daki Nişantaşı Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölüm Başkanı'yken Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisine verdiği imza sebebiyle işten atılan ve bir buçuk yıl önce geldiği Berlin’de Humboldt Üniversitesi'nde "Modern Türkiye" ve "Cinsellik ve cinsiyetin kesişim alanları" derslerini veren Yrd. Doç. Dr. Nil Mutluer, Almanya’daki karşılaşmanın anakımda “Kurban, fail ve kurtarıcı”dan oluşan “kutsal üçgen” ile kendini gösterdiğini anlattı. “Almanya'daki akademiyi uluslararası yapabilmek için bizim akademik sürgünden çıkıp bilgilerimizle işin içine girmemiz lazım” derken, bu durumun “kutsal üçgeni” aşabilmek için bir fırsat içerdiğine dikkat çekti.
Karşılaşmanın akademideki halini Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım anlattı. İstanbul Üniversite Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden ihraç edilen akademisyen Kıvılcım, bir sene önce geldiği Berlin'de çeşitli üniversitelerde ders verdi ve şu anda “Avrupa Birliği-Türkiye Mülteci Anlaşması” başlığındaki araştırmasını yapıyor. Almanya ve Türkiye’deki akademiyi karşılaştıran Kıvılcım, her iki ülkede de akademinin neoliberal sistemin baskısı altında olduğunu söyledi. Kendi tecrübesine göre iki ülke arasındaki en büyük farkı şu şekilde belirtiyor: "Türkiye’deki bu düzene ciddi bir şekilde karşı duruluyor. Almanya'daki üniversitelerde neoliberal dönüşüme karşı kimsenin hemen hiçbir mücadele yürütmemesi şaşırtıcı.“
Kıvılcım’ın her altı ayda bir ilticaya başvurmaya yönlendirildiklerini anlattığı yerden sözü isminin açıklanmasını istemeyen bir Yrd. Doç. Dr. aldı ve iltica başvuru sürecinde yaşadıklarını anlattı. “İnsanı sıfırlayan” olarak tanımladığı iltica sürecinde kendisini en çok “sadece mülteci olarak tanımlanmanın“ rahatsız ettiği söyledi.
Onun “Bu dönemde dayanışma ve birlikte mücadeleden, birbirini gören ve kollayan tutum almaktan başka bir çıkar yol göremiyorum” diye bıraktığı yerden de Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya devam etti. İmza vermesinin ardından Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü'ndeki işinden atılan ve 40 gün tutuklu kalan Muzaffer Kaya, bir yıldır Teknik Üniversite'de “Türkiyeli göçmenlerin politik polarizasyonu” konusunda araştırma yapıyor. Kaya, henüz dernekleşen Barış İçin Akademisyenler Almanya’daki çalışmalarını anlattı. Buradaki faaliyetlerinin büyük ölçüde Türkiye’de süren mücadelenin ihtiyaçlarına göre şekillendiğini söyledi.
Almanya'daki akademisyenler Türkiye'de içinde oldukları mücadelenin de hala bir parçası. Almanya’da günlük hayat mücadelesinin yanında bu mücadele için de adım atmaya devam ediyorlar.
Almanya’da dünyanın pek çok yerinden akademisyenlerle oluşan dirsek temaslarıyla akademinin nasıl olması gerektiği ve mücadelenin nasıl süreceğine dair bulunacak cevaplar, sınırlarının önemsiz olduğu bir dünya için büyük anlam ifade ediyor.
Bu cevaplar, belki, Türkiye’de akademisyenlerin isimlerinin duruşma salonlarının kapılarında sıralandığı bugünlerde yeni sorulara ve yeni yanıtlara vesile olabilir. (BK)
Fotoğraf: Beyza Kural / bianet
DÖRT AKADEMİSYEN'İN BERLİN'İ
Nil Mutluer: Kalıpları Aşmak İçin Fırsat Var
Zeynep Kıvılcım: İki Ülkede de Üniversiteler Aynı Sistemin Baskısı Altında
İlticaya başvuran bir akademisyen anlatıyor: "İlticaya Başvuru, İnsanı Sıfırlayan Bir Süreç"
Kaya: Berlin'deki Mücadele, Türkiye'deki İhtiyaçlara Göre Şekilleniyor