“Vakit dar, acelen var yeğen
İleriye doğru yol alman lazım
Göz açıp kapayıncaya kadar teslimatı yapman lazım
Olmaz gecikmeden hemen depona dönmen lazım”[1]
Bu sözler, 21 Mart 2024’te “Dünya Şiir Günü” vesilesiyle, deepfake teknolojisi ile 27 Eylül 2013’te kalp krizi sonucunda aramızdan ayrılan sinema ve tiyatro sanatçısı Tuncel Kurtiz’e “okutuldu”.
2009’da yayınlanan Ezel dizisinde Kurtiz’in canlandırdığı Ramiz Karaeski, nam-ı diğer Ramiz Dayı karakterinin ses tonu ile şiir seslendirilirken bir moto kurye siparişi motosikletine yüklüyor ve trafikte yol alarak müşteriye doğru harekete geçiyor. Fonda ise dizinin müziklerini yapan Toygar Işıklı’nın “Eyşan (Unutamıyorum)” bestesi çalıyor. Firmanın “reklam şiiri”ni Ramiz Dayı’ya okutanlar onun üslubu ile “Ben Ramiz dayın kardeş” diye kuryelere sesleniyor ve videonun nasıl hazırlandığını açıklıyor: “Şiiri yapay zekaya yazdırdık. Hatta şimdi ben de bu şiiri yapay zeka aracılığıyla okuyorum. Bu dünyada bir gün her şey yapay olur ama şiirlerin duyguları asla yapay olmaz. Dünya şiir günün kutlu olsun yeğen…”
Dünya Şiir Günü’nde akrostiş şiir yazınca, onu da Ramiz Dayı’ya okutunca bu “ölümcül mesajlar” sempatik hale mi gelmiş oluyor? Hayatı boyunca işçiden, emekçiden yana olan, her röportajında ve hatta neredeyse tüm rollerinde mazlumların hakkını savunan Tuncel Kurtiz’in sesini, işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerini hiçe sayan ve kuryelerin üzerinde “can alıcı” bir mobbinge dönüşen mesajların olduğu bir reklamda oynatmak hangi aklın ürünüdür?
Bu reklamı Instagram sayfasında yayınlayan Getir’e bağlı taşeron çevrimiçi dağıtım firması Vigo. Firma, kamuoyunda kurucu ortak Ali Cicioğlu’nun Ocak 2024’te “Beşiktaş, Beyoğlu, Şişli ve Sarıyer bölgelerinde çalışan bir moto kuryemiz, haftanın 6 günü ortalama 40 paket ile çalışması halinde ay sonu kazancı 100 bin lirayı aşacak” açıklaması ve son günlerde saatlik garanti ücretlerin (ana maaş) iptal edilmesi sonucu moto kuryelerin protestolarının hedefi olması ile tanınıyor.
Bu yazıda, dijital teknolojilerin getirdiği yeniliklerin ve imkânların ortaya çıkardığı etik ve yasal zorlukları, vefat etmiş sanatçıların ve/veya tarihsel kişiliklerin reklam amaçlı canlandırılmasının, o kişilerin sesi ve görüntüsü ile sorumsuz içeriklerin eşleştirilmesinin onların anılarına etkisini tartışacağız. Kurye çalıştıran firmaların hız temelli “ölümcül reklamlar”ının masum olmadığına ve “hayati sonuçlar” doğurabileceğine dikkat çekmeye çalışacağız.
Deepfake teknolojisinde her şey mubah mı?
Yapay zeka, bilgisayar sistemlerinin insan gibi öğrenme, anlama, karar verme ve problemleri çözme yeteneklerini taklit etmesini sağlayan bilgisayar bilimlerinin bir dalıdır. Bu teknoloji, algoritmalar ve modellemeler kullanarak, makinaların verilerden öğrenmesini ve belirli görevleri otomatik olarak yerine getirmesini mümkün kılar.
Deepfake ise mevcut bir görüntü veya videoda yer alan bir kişinin, yapay sinir ağları kullanarak bir başka kişinin görüntüsü ile değiştirildiği bir medya türüdür. Otomatik kodlayıcılar ve üretken çekişmeli ağlar (GAN’lar) olarak bilinen makine öğrenme tekniklerini kullanarak mevcut medyanın kaynak medya üzerinde birleştirilmesi ve üst üste konması ile üretilirler. Bu teknoloji ile yaşayan ya da hayatını kaybetmiş birinin sesi taklit edilebilir, ona ait olmayan bir görüntü üretilebilir. Deepfake, “deep learning” (derin öğrenme) ve “fake” (sahte) kelimelerden türetilmiştir.
“Deepfake, sahte içeriğe sahip gerçek videolardır. Sesleri ve benzerlikleri üst üste bindirmek için yapay zeka teknolojilerinden yararlanan deepfake, kelimenin tam anlamıyla birinin sözlerini başkasının ağzına koyabilir. Deepfake’ler kitlesel medyada ve sosyal medyada patlama yaşıyor ve bu yayın organları, platformlarında potansiyel olarak yanıltıcı özgünlük içeren içeriğin çoğalmasını hararetle yönetmeye çalışıyor.” (Kietzmann, Mills, & Plangger, 2021)
Yapay zeka uygulamaları, bilişim teknolojisinden savaş sanayisine, endüstriyel üretimden tıp alanına, eğitimden spora, sinemadan pazarlama dünyasına ve daha pek çok alanda etkisini gösteren bir olgu haline gelmiştir. Bir derin öğrenme aracı olan deepfake uygulamaları sinema, eğitim ve siyaset dünyasından sonra reklamcılıkta da karşımıza çıkmaya başlamıştır.
Deepfake teknolojisine ve beraberinde getirdiği etik sorunlara biraz yakından bakalım.
Deepfake teknolojisi, videoları ve ses kayıtlarını o kadar gerçekçi bir şekilde taklit edebiliyor ki, gerçekle kurguyu ayırt etmek zorlaşır. Bu durum, toplumda yanlış bilgilendirme ve kafa karışıklığına yol açabilir, gerçek haberlerin güvenilirliğini bile sorgulatabilir.
Gerçek insanların görüntü ve seslerinin izinsiz kullanılması, özel hayata ve kişilik haklarına müdahale anlamına gelir. Bireylerin kendi görüntü ve sesleri üzerindeki kontrol haklarının ihlali, temel bir özerklik sorunudur. Deepfake videolar, bir kişinin itibarına ciddi şekilde zarar verebilir.
Reklamcılıkta deepfake kullanımı, tüketicileri yanıltabilir. Bir ürünün ünlü bir destekçisi olmadığı halde, ünlü bir kişinin deepfake ile reklamda kullanılması, tüketici haklarını ihlal eder.
Ölen ya da yaşayan ünlülerin görüntülerinin kullanılması ise onların kültürel mirasını ve toplumdaki yerini manipüle edebilir. Bu tür kullanımlar, toplumsal değerlere ve bireylerin anısına saygısızlık olarak algılanabilir ve geniş çapta tepkilere neden olabilir.
Deepfake içerikler, mevcut yasalara meydan okur. Telif hakkı, kişilik hakları ve veri koruma gibi konularda mevcut yasaların yetersiz kalabileceği bir teknolojidir. Türk Ceza Kanunu’nda henüz deepfake içerikler konusunda spesifik bir suç tanımı yapılmamıştır. Mahkemeler, somut vakalar üzerinden hakaret, müstehcenlik, özel hayatın gizliliğini ya da kişisel verilerin korunmasını ihlal suçlarından yargılama yapabilmektedir.
Tuncel Kurtiz ve Ramiz Dayı karakterinin istismarı
Tuncel Kurtiz’in canlandırdığı Ramiz Dayı karakteri, Türk televizyon tarihinde derin izler bırakmış bir figürdür. “Ezel” dizisindeki bu karakter, bilgeliği ve etkileyici replikleri ile geniş bir hayran kitlesine ulaşmıştır. Vigo reklamında bu karakterin kullanılması, Kurtiz’in bıraktığı kültürel mirası bir markanın tanıtım aracı olarak kullanarak, onun sanatsal değerini ve bireysel kimliğini bir ticari ürüne indirgemek anlamına geliyor. Bu durum, sanatın ve kişisel mirasın ticarileştirilmesi konusunda ciddi etik soruları beraberinde getiriyor.
Kurtiz’in vefatından sonra Ramiz Dayı karakterinin bu şekilde kullanılmasının yasal boyutları da göz ardı edilmemelidir. Ezel, yapımcılığını Ay Yapım’ın üstlendiği, Uluç Bayraktar’ın yönetmenliğini yaptığı, senaryosunu ise Pınar Bulut ve Kerem Deren tarafından kaleme alınan bir dizidir. Ezel dizisinin, sanatçının ölümünden sonra, onun eserlerinin ve karakterlerinin kullanımı, mirasçılarının ve ilgili telif hakları tartışılması gereken bir başka boyutu oluşturmaktadır. Reklamda Kurtiz’in sesinin veya karakterin taklit edilmesi, bu hakların ihlal edilip edilmediği sorusunu da gündeme getirir.
“Ölmüş kişinin kişilik değerlerine hukuka aykırı müdahalenin varlığı halinde, bu ihlalin yakınlarının da kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde hukukumuzda hali hazırda yakınlarının/mirasçılarının dava açmaları ve şartların mevcudiyeti halinde özellikle manevi tazminata hak kazanmaları mümkün.”[2]
Yasal haklar, telif hakları, dijital miras hakları bir yana; bir sanatçının mirasının reklam amaçlı kullanılması, o sanatçının yakınları kadar toplumu da ilgilendirir. Reklam ve rekabetin teknolojinin imkânlarını kullanarak topluma mal olmuş, saygın kişilikleri kâr amacı ile kullanması sadece reklam etiği açısından değil toplumsal etik açısından da kabul edilemez.
Reklamın “can alıcı” mesajı
Vigo reklamının Ramiz Dayı gibi sembolik ve güvenilir bir karakterin ağzından moto kuryelerin hızlı teslimat yapmasını teşvik etmesi bu tartışmanın en önemli ve “can alıcı” noktalarından birisidir. Zira, Kurye Hakları Derneği’nin raporlarına[3] göre 2022 yılında en az 58, 2023 yılında ise en az 68 moto kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Yüzlerce moto kurye de ağır ve hafif yaralanmalı kazalar geçirmiştir. Kurye ölümlerinin nedenlerine dair mesleğin “çok tehlikeli meslekler” statüsüne alınmamasından “mesleki yeterlilik belgesi”nin zorunlu olmamasına, paket başı ücret ödeme sistemi ve uzun saatler çalışmaktan trafikte motosikletlerin fark edilmemesine kadar birçok neden sıralanmaktadır.
Moto kurye ölümlerinin nedenleri arasında kurye firmalarının “hızlı teslimat” vaatleri de yer almaktadır. Neredeyse tüm dağıtım firmaları müşterilerine “HIZLI” ve “HEMEN” sipariş yetiştirmek için “dakikalar içinde”, “aklındaysa kapında”, “uçarak kapında” mottolu reklamlar yapıyor. Kuryeler bu reklamlara “ölümcül reklamlar” adını veriyor. Vigo da ilgili reklamda deepfake ile taklit ettiği Ramiz Dayı’nın ağzından kuryelere “Vakit dar, acelen var yeğen” diyor. “Göz açıp kapayıncaya kadar teslimatı yapman lazım” diyor. “…gecikmeden hemen depona dönmen lazım” diyor.
Üç beş tık almak için “çok zekice” video hazırladığını sananlara, bir reklam ile birçok hak ihlaline yol açanlara Ramiz Dayı’nın bir repliği ile karşılık verelim: “Yaptıkları ile küçülenler, laflarıyla büyüdüklerini sanmasınlar.”
Sonsöz
Yapay zeka teknolojisinin kullanımı hem büyük fırsatlar hem de ciddi etik sorunlar ortaya çıkarıyor. Teknolojinin bu kadar gerçekçi ve ikna edici içerikler üretebilmesi, yasal düzenlemeler ve toplumsal denetim mekanizmalarının yaratılmasını zorunlu kılıyor. Tuncel Kurtiz örneğinde olduğu gibi, deepfake’in kullanımı, vefat etmiş kişiliklerin mirasını ticarileştirme ve kişilik haklarını ihlal ediyor. Bu durum, sadece yasal bir boşluğu değil, aynı zamanda toplumsal ve etik sorunlara da işaret ediyor.
Mevcut yasal çerçeve, deepfake teknolojisinin getirdiği zorluklar karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu teknolojinin doğru kullanımını sağlamak amacıyla, telif hakları, kişilik hakları ve dijital miras gibi konularda güncellenmiş yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Ayrıca, toplumsal denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, çoklu hak ihlaline neden olan içeriklerin dijital haklar ve etik bağlamında tartışılıp teşhir edilmesi bu tür teknolojilerin sorumlu bir şekilde kullanılmasını teşvik edecektir.
Yapay zeka uygulamalarının etik kullanımı konusunda toplumsal farkındalığın artırılması önemli bir ihtiyaçtır. Teknolojinin potansiyel kötüye kullanımına karşı korunmak için tüketicilerin ve yurttaşların kendilerine sunulan içeriklere eleştirel yaklaşması, kim olduğuna bakmaksızın dijital hakları ihlal edilen herkesle dayanışma içinde olması gerekmektedir. Bu yolla, teknolojinin imkanlarından yararlanırken aynı zamanda kişilik haklarını ve toplumsal değerleri koruyabiliriz.
Dipnotlar:
[1] https://www.instagram.com/p/C40j4GSITaT/
[2] https://siberbulten.com/makale-analiz/kemal-sunalli-banka-reklami-deepfake-tartismalarini-canlandirdi-olmus-kisilerin-haklari-nasil-savunulabilir/
[3] https://kuryehaklari.org/moto-kurye-olumleri-raporu-2023/
(MÇ/VC)