Trans bireylere yönelik nefret cinayetlerine, ne yazık ki, her yeni gün bir tane daha ekleniyor. Her cinayet, onu oluşturan olay çerçevesinde öyküselleştirilerek, medyada yer alıyor.
Yani, medya trans birey cinayetlerine yalnızca ortadaki 'cinayet' nedeniyle 'haber değeri' atfediyor ve tüm bu cinayetlerin ardındaki olgunun, trans bireylere yönelik nefret politikasının üstünü örtüyor.
Oysaki çoğu durumda, medya toplumun 'öteki' kimliklerine yönelik nefret politikasının örücülüğünü yapmaktadır. Yani, medya söylemi 'öteki'yi, önyargılar, ırkçılık, şovenizm, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve homofobi içerisinde kurar; 'öteki'nin temsilini tüm bu atıflar üzerinden gerçekleştirir.
Şunu söylemek gerekir ki, kadın, trans, etnik kimlikler gibi tüm 'öteki' kimlikler, medyada kendi sesleri içerisinde varolamazlar. Dolayısıyla da, trans birey cinayetleri medyada niceliksel bir secele olmanın ötesine taşamıyor.
Vicdan, ne kadar kolektif ne kadar bireysel bir şey bilmiyorum ama burada şunu iddia etmek istiyorum ki, vicdan oldukça politik bir şeydir. Yani ardında, politik bir tercihi barındırır. Hak haberciliği de bu politik tercihe, vicdana dayanıyor.
Hak haberciliği yapmak, en azından tüm bu medya söylemi dışına taşmayı istemektir, 'taşmak' belki de daha kolektif hak haberciliği biçimleri içerisinde gerçekleşebilecektir.
Ne kadın cinayetleri ne de trans bireylere yönelik cinayetler birer 'asayiş' olayı değillerdir. Tüm bunlar arkasında ataerkillik ideolojisini (bu ideolojiye cinsiyetçilik, homofobi, milliyetçilik, militarizm, şiddet eklemlenmiş vaziyettedir) barındırırlar.
İdeolojiler, oldukça kaygan, kaypak ve görünmez biçimlerde hayatımıza nüfuz ediyor ve onların devamlılığına hizmet etmemiz yönünde bizleri araçsallaştırıyor.
Ataerkillikten doğan mağduriyetlerin önüne geçmek için onu deşifre etmemiz gerekiyor. Bu da, ancak mağdurların dili olabilmekten, mağdurların sesinden geçiyor. Bunun içinse hak haberciliğine ihtiyacımız var.
Hak Haberciliği Nasıl Yapılabilir?
Öncelikle 'haber değeri' kriterini ötekileştirilenlerin lehine esnetmek gerekiyor. Yalnızca, başat olanın sesine değil, onun dışladığının sesine, kimliğine yer açılmalıdır.
Bu açıdan kimlik vurgusu ve kişinin/kurumun kendi sesinden kendini kurması oldukça önemlidir. Dolayısıyla da doğrudan ve uzun alıntılara yer verilmelidir. Başka bir seçenekse, pozitif ayırım yapmaktan geçebilir.
Dil, kendi başına 'nesnel' bir olgu değildir. Dil, içerisinde bulunduğu ideolojilerden beslenir ve son tahlilde eril bir yapıya, 'öteki' olana dair ırkçı, cinsiyetçi, homofobik kalıplara sahiptir. Bunun farkına varmak ve dili kullanırken de politik tercihi ortaya koymak gerekir.
Yani, "kocasından dayak yiyen kadın" yerine "şiddete maruz kalmış kadın" veyahut "trans birey" deme tercihini koymak, hak haberciliği yapmanın koşullarındandır.
Bunu, yapılan habere dair kullanılan fotoğrafın tercihi de takip ediyor. Çocukların fotoğraflarını kullanmamak, mağdur yerine faili fotoğraflamak ya da kan, silah, tank, füze fotoğraflarına yer vermemek 'yeni' biçimler olabilir.
Bu konuda 'öteki'nin bakış açısından görmek oldukça önemlidir.
Önceki akşamki trans birey cinayetinde kullanılan fotoğrafı burada yeniden okumak istiyorum.
Seks işçisi A.Ç., bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden müşteri olarak tanıştığı asker firarisi Ö.F.K. tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Fail Ö.F.K'nın asker firarisi olması, ona dair detayların haberde kullanması önünde engeldir.
Ancak burada, A.Ç.'nin ismine, kimliğine dair bir sınırlama yapmak ve onu 'seyirlik hale getirmemek' bir hak haberciliği tercihi olabilirdi.
Aksine, Radikal Gazetesi'nin internet sitesinde, haberi çarpıcı hale getirmek üzere, A.Ç.'nin bir sandalyeye ters oturmuş ve göğüsleri oldukça açık bir biçimdeki fotoğrafına yer verildi.
Burada şunu eklemek istiyorum, A.Ç., gerek bireysel tercihi, gerekse yaptığı iş sebebiyle kendisini bu şekilde sunabilir. Ancak, mağdur olan bir trans bireyi bu fotoğrafı aracılığıyla sunmak, onun bu mağduriyeti hak ettiği mesajını üretir.
Bununla beraber, kullanılan fotoğraf, trans bireyleri yalnızca seks içsisi olarak görme biçimini yeniden güncelleştirir; bu da trans bireylerin hayatın 'doğal' alanları dışına itilmesine görsel katkıyı sunar.
Tüm bunlardan ötürü vicdana, bir politik tercihe ihtiyacımız var! Hak haberciliği ise, bu tercihin bireysel ve kolektif vicdanla en içe geçtiği alanlardan biri.
Hak haberciliği yapmakla beraber, bireysel vicdan kolektif vicdana daha büyük yerler açıyor ve direnişi yeşertiyor içerisinde. (ET/BA)
* Ebru Tönel OHO 2011 katılımcısı.