Başbakan Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Valisi Muammer Güler... Üçü de günlerdir 1 Mayıs'ta İstanbul'un altını üstüne getiren, insanlara fiziksel şiddet uygulayan, DİSK binasının içine gaz bombası atan polisleri savunuyor. Üstelik sanki polis bunları kendi başına yapmış da, kendileri emir vermemiş gibi.
AİHM'nin kararı açık
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 5 Aralık 2006 tarihli, Türkiye'yi mahkum ettiği Oya Ataman davası kararı aslında hepsine ders olmalı. Bu karar, polisin kanunsuz da olsa göstericilere orantısız kuvvet uygulayamayacağını, biber gazının yasal bile olsa tehlikeli olabileceğini, hükümetin çeşitli bahanelerle kamu alanlarındaki gösterileri engelleyemeyeceğini söylüyor.
AİHM kararlarının iç hukuktan üstün olduğunu da hatırlatmak gerek.
Avukat Oya Ataman, İnsan Hakları Derneği'nin Nisan 2000'de F tipi cezaevlerindeki uygulamalara karşı basın açıklamasını polis şiddet kullanarak dağıtınca, yasal yollara başvurmuş ama hem savcılık hem de Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi "takipsizlik" kararı vermişti.
Kararın Yargıtay'daki resmi Türkçe çevirisinden bazı bölümler...
Biber gazı: "AİHM Avrupa Konseyi ülkelerinin, taşkınlık durumunda göstericileri kontrol etmek, hatta dağıtmak için kullanılan bu gazın, Kimyasal Silah Sözleşmesi’nin (CAC) ekinde belirtilen toksik gazlar arasında yer almadığını gözlemlemektedir. Ancak AİHM, biber gazının kullanıldığında, solunum, mide bulantısı kusma, solunum yollarının tahriş olması, gözlerde tahriş, kaşınma, göğüs ağrıları, dermatit yada alerji sorunları gibi sıkıntılara neden olabileceğini not etmektedir."
Devletler hakkı korumak zorunda: "AİHM, devletlerin, sadece toplantı yapma hakkını korumakla kalmayıp, bu hakkı dolaylı yoldan usulsüz bir şekilde sınırlandırmaktan da kaçınmalarının gerektiğini not etmektedir. Son olarak AİHM, 11. madde koruma altındaki hakların kullanılmasında kamu güçlerinin keyfi müdahalelerine karşı kişiyi koruma amacını içeriyorsa, buna ek olarak bu hakların etkili bir şekilde kullanılmasını sağlama pozitif yükümlülüğünü de kapsadığına kanaat getirmektedir."
Düzenlemeler özgürlüğe engel oluşturmamalı: "AİHM, ulusal mevzuat hükümlerini gözönünde bulundurarak, halka açık gösterilerin düzenlenmesi için hiçbir izne gerek olmadığını gözlemlemektedir. Düzenlemeler AİHS tarafından korunduğu şekliyle toplantı yapma özgürlüğüne gizli bir engel oluşturmamalıdır. Kamu alanlarındaki her türlü gösteri günlük yaşamın devamı için bir takım düzensizliklere neden olabilmekte ve kinle karşı karşıya kalınabilmektedir. Hal böyleyken, dernek ve diğer gösteri organizatörlerinin, yürürlükteki düzenlemelere riayet ederek, demokrasinin aktörleri olarak oyunun kurallarına katılması önemlidir."
Kanundışı durum özgürlüğün ihlalini haklı göstermez: "AİHM, kanundışı bir durumun toplantı özgürlüğünün ihlal edilmesini haklı göstermeyeceğini hatırlatmaktadır."
Yetkililerin sabırsızlığı anlamsız: "Dosyadaki hiçbir unsur söz konusu grubun, trafikte karışıklık yaratması dışında kamu düzeni için tehlike arz ettiğini belirtmeyi sağlamamaktadır. Burada söz konusu olan daha çok, 50'ye yakın kişinin kamuoyunun dikkatini güncel bir soruna çekmektir. AİHM, öğleye doğru toplanmaya başlandığını ve ilerleyen yarım saat içinde de grubun yakalanması ile sona erdiğini gözlemlemektedir. AİHM, özellikle yetkililerin, İnsan Hakları Derneği adına düzenlenen gösteriye son vermekte gösterdikleri sabırsızlığa anlam verememektedir."
Barışçıl gösteriye hoşgörü şart: "AİHM için, göstericilerin şiddet içeren faaliyetlerde bulunmadığında kamu güçlerinin, AİHS’nin 11. maddesi tarafından güvence altına alındığı şekliyle toplantı özgürlüğünün geçerli olabilmesi için, barış yanlısı toplanmalara hoşgörüyle yaklaşması önem arz etmektedir."
Orantılı değil: "Sonuç olarak AİHM, bu davada polisin zor kullanarak müdahale etmesinin orantılı olmadığına ve AİHS’nin 11. maddesinin ikinci paragrafı uyarınca kamu düzeninin korunması için gerekli bir tedbir oluşturmadığına kanaat getirmektedir."
"Yetkiyi toplantıyı engellemek için kullanmayın"
Çeviride olmayan bir bölümü de biz ekleyelim. AİHM kararın orijinalinde Venedik Komisyonu olarak bilinen Hukuk Yoluyla Demokrasi İçin Avrupa Komisyonu'nun görüşüne atıfta bulunuyor:
"Barışçıl toplantılar için bir önbildirim rejimi kurmak bu hakkın ihlal edilebileceği anlamına gelmez. Aslına bakılırsa birçok Avrupa ülkesinde böyle bir rejim vardır. Önceden bildirim ihtiyacı belirli toplantılar veya gösteriler için ortaya çıkar: Örneğin otoyoldaki bir tören ya da halka açık bir meydandaki durağan bir gösteri gibi. Bu, polisin ve diğer yetkililerin toplantının gerçekleşmesini sağlamasını ve geçerli yetkilerini etkinliği engelleyecek şekilde kullanmamalarını (örneğin, trafiği düzenlemek gibi) gerektirir." (TK/GG)