İsimleri gibi bir tahribatın içinden doğdular. Ve bu sebeple “Evlerden çok hayallerimiz yıkılıyor” diyorlar.
Tahribad-ı İsyan rap grubu, Türkiye’nin en eski Roman mahallesi Sulukule’de doğdu. Yıl 2007. Dozerler mahalleyi yıkarken yaşları onbeşti henüz.
Asil Koç (Slang) Burak Kaçar (Zen-G) ve Veysi Özdemir (V.Z.)
Biri Roman, ikisi Kürt. Üçü de “mahalle çocuğu”. Rap yapan bir grubun “site”den çıkması beklenemezdi zaten.
Slang, üç asırdır Sulukuleli. Sınırda kalan evi Sulukule’den kalan üç sokaktan birinde. Zen-G, Zeytinburnulu. V.Z. Fatihli ama artık o da Sulukule’de yaşıyor. Slang’le Zen-G’nin yolları meslek lisesinde kesişiyor. Ardından V.Z. de ekleniyor ve grup doğuyor.
O zamandan beri Sulukule’den çıkmıyorlar. Orası artık hem buluşma hem üretim yerleri. Mahallede yıkımlar sürerken haliyle ilk şarkıları da bu yıkımlar üstüne oluyor.
Bu esnada Funda Oral’ın kurduğu Sulukule Çocuk Atölyesi’nde eğitim alıyorlar. Bienal’de videoları yer alıyor. Ve şimdi Kenan Doğulu’nun yapımcılığında albümleri çıktı. İlk kliplerini de “Suç mu” şarkısına çektiler.
“Suç mu bu bataklıkta doğmak” diyerek kentsel dönüşüme, ötekileştirmeye, eşitsizliğe, kısaca adaletsizliğe isyanları var.
Buluştuğumuzda telefonlarında müzik dinlerken karşıladılar beni. O müzik hiç susmuyor zaten.
Tahribad’ı İsyan, koşulları sonuna kadar zorlayarak, bazen engelleri yıkıp bazen altından geçerek birlikte büyümüş bir grup. Başlarda öyle stüdyoları falan yok tabii. İki paket sigaraya arkadaşlarından stüdyo kiralıyorlar. Bir yandan da bol pantolanları ve şapkalarıyla mahallelinin radarındalar. Herkes bu çocukların derdi ne merak ediyor.
“Sulukule’de kafayı yakan bir gençle, son lokmayı paylaşan insanları aynı anda görürsün. Cennet ve cehennemin yanı anda yaşandığı bir yer. Tanık olduğumuz çaresizlikleri anlatmadığımızda kimse bundan ders çıkarmayacak ve unutulacaktı. Kendi insanımızın, öncelikli olarak Sulukule’nin sesi olmak istedik” diyor Slang.
Zen-G “Rap sokak dilidir. Sokaktan gelmeyen rap yapamaz. Samimiyetsiz kaçar. Con con ağızla rap söyleyemezsin. Sözcüklerinle duygularını karşındakine geçirmen lazım” diyor.
Üçü de Sulukule olmasa bu kadar beslenemeyeceklerini söylüyorlar. V.Z. "Sulukule’de herkes müzisyen, kapı önünde, düğünlerde sürekli çalan bir müzik var. Hayatın içindeki bu müzik, bataklıkta yaşarken mutlu olabilmek. Bunlar müziğimizi besledi” diye ekliyor.
Bir ara Romanca ve Kürtçe sözler de yazmak istemişler ama ninelerinin konuştuğu dilleri bilmedikleri için olmamış. Ama üçü de Romanca sokak diline hakim.
Şarkılarını yazarken genelde önce müziğin sonra sözlerin geldiğini söylüyorlar. Bazen biri bir şey yazıyor, ötekisi tamamlıyor, bazense oturup hep birlikte yazıyorlar.
Sonra bir gün Kenan Doğulu Bienal’de çekilen videolarını görüyor ve çok etkileniyor. Kendilerinin anlatımıyla Doğulu, “Siz bu imkanlarla çok güzel bir müzik yapıyorsunuz. İçtensiniz. Bir de şu stüdyoda yapın” diyerek desteğini sunuyor. Müziklerine müdahale etmiyor, sadece fikirlerini söylüyor. Bundan da çok memnunlar. “Bizi yumuşatmaya çalışsaydı, büyümüz bozulurdu” diyorlar.
Ama tabii “O Ses Türkiye”ye katılınca ister istemez birkaç kez bip’leniyorlar. Bundan çok şikayetçi değiller, “Bip’lenince her yere giremeyen aykırı duruşumuz ortaya çıkıyor” diyorlar.
Her ne kadar Tahribad-ı İsyan, yıkımın ortasında "boyundan büyük" laflarla ortaya çıksa da grup üyeleri büyüdükçe sözleri daha da derinleşiyor.
“Eskiden kız arkadaşımıza, ailemize kızan şarkılar yaparken şimdi sistemi eleştiriyoruz” diyorlar. Kah İTÜ’de işten atılan akademisyenlere destek veriyorlar, kah Gezi direnişinin kapanış konserini yapıyorlar. Adaletsizliğe her yerde isyanları var.
Ama bu isyanları sadece şarkı sözlerinde kalmıyor. Belki de onları bu kadar kıymetli kılan bu.
Laf dönüp dolaşıp hep kendilerinden küçük mahalle çocuklarına geliyor. Şarkılarında dedikleri “Konma, kanadın varsa uçup git burdan, diyorlar ama nereye gidicen. Kaçma, savaş, bataklığı yaşanacak bir yer yap” cümlesi var ya, işte bu cümlenin hakkını vermeye çalışıyorlar.
Gerek Roman mahallesi olsun gerek ötekileştirilmiş bir “arka mahalle” olsun. Durumu bir miktar düzelen bir an önce kaçmanın derdine düşer. Genelde de arkasına bakmaz.
Bu üçlü ise tam da buna karşı duruyor. Mahalleyi terk etmiyor. Başta mahalleli bol pantolonlarını yadırgamış, “satanist misiniz” demiş. Roman müziği ya da arabeskin yanında rap müziği garip gelmiş. Ama şimdi “Bizim çocuğu da rap’e götürsene, adam olsun” diye onlara emanet ediyorlarmış.
Onlar da Sulukule’deki çocukları alıp Osmanbey’deki Çimenev’de müzik ve dans dersleri veriyor. Çünkü mahallede bir atölyeleri yok artık.
Slang, “Mahalledeki çocuklarlarla öğretmen öğrenci değil de abi-kardeş gibi bir ilişkimiz var. Bu kurduğumuz en kutsal ilişki. Bizim yapmak istediğimiz sadece iyi müzisyen olmak değil, iyi insanlar olmak. Çünkü Romanları ‘zaten Roman sadece müzik yapar, içki içer’ önyargısından kurtarmak istiyoruz. Biz okuyan, kültürlü, iyi insanlar olarak onlara rol model olmalıyız” diyor.
Zen-G “Köşe başında bir torbacıyı ya da katili de örnek alabilir. Ama biz rap müzikle çocukları yakalıyoruz. Umutlarını büyütüyoruz” diyor.
“Ellerinde bıçak ya da tespih yerine kalem sallamalarını istiyoruz. Çünkü mahallede sadece ayakkabıların kirlenmiyor” diye ekliyor V.Z.
Üçlü sadece mahalle çocuklarına dokunmuyor. Van’da depremzede ailelerin çocukları için Urfa Suruç’ta savaştan kaçan ailelerin çocukları için de hiphop atölyeleri düzenlediler. Şimdi de Sığınmacılar ve Göçmenler Derneği’nde Suriyeli mülteci çocuklara dersler veriyorlar.
Özetle, nerede tahribata uğramış çocuk varsa Tahribad-ı İsyan orada.
Kısa kısa:
Asil Koç (Slang): Dokuz yıldır liseyi bitirmeye çalışıyor. Üniversiteye gitmek istiyor.
Burak Kaçar (Zen-G): Dış Ticaret okuyor, üniversite ikinci sınıfta. Arada tanıdıklara dövme yapıyor.
Veysi Özdemir (V.Z.): Üniversiteye hazırlanıyor. Bir pastanede çalışıyor. Öğretmen olmak istiyor. (NV)
DMC ve Doğulu Productions işbirliğiyle çıkan albümde 8 şarkı bulunuyor. Şebnem Ferah’ın, sesiyle katkı sağladığı albümde, rap dünyasının ünlü ismi Fuat Ergin’in düet yaptığı bir şarkı da yer alıyor. Albümde gruba, bas gitarda Murat Ejder, bas gitar ve gitarda Murat Çekem, perküsyonda İzzet Kızıl ve kemanda Turay Dinleyen eşlik ediyor. Albüm fotoğrafları ise Koray Kasap imzası taşıyor. |