* Fotoğraf: Ömer Erdem / Anadolu Ajansı (AA)
"Arap baharı" halk hareketinin Sudan'daki etkisi, Atbara kentinde öğrencilerin ekmek yokluğunu ve pahalılığı protesto etmeleri ile başlamış olsa da protestolar kısa sürede "Sistem yıkılsın'' Sudan'ın diğer kentlerine yayıldı ve 19 Aralık 2018'de zirveye ulaştı.
Müslüman Kardeşler'i ve El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'i destekleyip koruyan Omar El Beşir, 29 yıldır başında olduğu gerici otoriter devlet güçleriyle şiddetin her türlüsünü uygulayarak halk hareketini bastırmaya yöneldiyse de halk uzun yıllar yaşadığı korku duvarını, bölge halklardan aldığı ilham ve cesaretle yıktığını sokaklarda güvenlik güçlerine karşı gösterdiği mukavemetle kanıtladı.
Hele mesleki sivil sendikal örgütlenmelerin de milyonluk gösteri çağrısıyla, 6 Nisan 2019'da başkent Hartum'da Genelkurmay merkezinin protestocularca ablukaya alınarak sivil itaatsizlik ilan edilmesi ile birlikte El Beşir yönetiminin geri dönülmez bir uçurumun eşiğinde olduğu ordu yönetimince görülmüş olmalı ki 10 Nisan 2019'da ordu, Omar El Beşir'i tutuklarken, hükümet ve meclisi feshettiğini talihsiz askeri darbesiyle ilan etti.
Böylelikle ''Arap baharı'' dalgası sırasıyla, Tunus'ta Zeyn el Abidin Bin Ali'nin, Mısır'da Hüsnü Mübarek'in ve Sudan da Omar El Beşir'in peş peşe yıkılmalarına sebebiyet teşkil etti.
Sudan halkı tarihi günü sevinç ve coşkuyla kutluyor
Sudan'daki muhalefet halk hareketinin sokakta bir yıla yakın sürdürdüğü protestoları sonucunda tekrarladığı "Sistem yıkılmalıdır" sloganı hedefini buldu.
Belki sistemin kendisi değil de El Beşir iktidarı askerlerce bir darbeyle devrilmişse de toplumsal muhalefet haklı olarak bu gelişmeyi, toplumsal sokak mücadelesinin hanesine yazarak, bu tarihi günü, askerlerin üç günlük sokağa çıkma yasağını dinlemeden sokaklarda coşku ve sevinçle kutladı.
Şüphesiz ki halk hareketinin direnişi ve baskısıyla, ordunun generali Abdül Fettah al Burhan öncülüğünde gerçekleştirdiği askeri darbenin amaç ve hedefleri muhalefet güçlerince ilk günden biliniyordu.
İlan edilen 3 aylık olağanüstü hal yerine, süreci yönetecek bir sivil geçiş hükümetinin aksine, askeri konseyin işbaşına gelmesi üzerine, mücadelenin öznesi durumunda olan mesleki örgüt ve sendikaları içine alan "Özgürlük ve Değişim Deklarasyon Güçleri", komünist, laik, demokratik yurtsever siyasi partilerin bütünü, askeri darbeye karşı demokratik, barışçıl mücadeleyi sürdürmede tereddüt etmeden, sokakları yeniden adres göstererek askeri cuntanın yayınladığı yasaklar bildirisini reddetti.
Durumun ciddiyetini hesap eden bölgesel ve küresel güçler, ordunun 2 yıl süreyle işbaşında kalmasının ''demokrasiyle'' bağdaşmayacağını ilan ederek, Al Burhan'nın mümkün olan en kısa sürede seçimlere giderek yönetimi sivillere devretmesi telkininde bulunmaya başladı.
Zira devrim hareketi, El Beşir'e karşı olan yığınsal azim ve ısrarından geri dönmek bir yana, bu azim ve ısrarın karşılaştığı orantısız şiddete rağmen daha da güçlendiği gözlenebiliyordu.
Askeri konseyin yayınladığı yol haritasına karşılık, özgürlük ve değişim koalisyonu, 1 milyonluk protesto gösterisiyle darbeci yönetime karşı eylem çağrısında bulundu. Bu eylemi hazmedemeyen darbeciler, hızlı müdahale birliklerini harekete geçirerek onlarca göstericiyi kurşunlayarak ölümlerine ve yüzlercesinin yaralanmasına sebep oldu.
Bu, Sudan ve dünyada büyük tepki ve kınamalara neden olurken, halk hareketi genelkurmay merkezini yeniden kuşatıp süresiz itaatsizlik direnişine girdi.
Darbeciler, çareyi sivil hükümet kuruluşunda buluyor
Sudan halkının özgürlük ve değişim taleplerinden vazgeçmemesi ve sivil demokratik bir geçiş hükümetinde ısrarı sonucu, askerlerle özgürlük ve değişim hareketi arasında bir uzlaşmaya varılarak, Eylül 2019 da Abdullah Hamdük başbakanlığında 39 aylık geçiş hükümeti kurulmasına karar verildi.
Savunma ve içişleri bakanlarını askerin belirlediği hükümet 20 bakandan oluşurken, egemenlik konseyi, Al Burhan başkanlığında, 5'i asker 6'sı sivil olmak üzere 11 üyeden oluşturuldu. 39 ay sürecek olan geçiş döneminde, Egemenlik Konseyi'ne 21 ay asker, 18 ay bir sivilin başkanlık etmesi ve sonunda yapılacak seçimlerin ardından yönetimin tamamıyla sivillere devredilmesi ön görüldü.
Fakat hükümette barışın sağlanması, Omar El Beşir yanlısı eski sembol isimlerin yargılanması, her düzeyde reformların yapılması, devlet, ordu ve yargının yeniden şekillendirilmesi ve bunların geçiş dönemi süresinde tamamlanması taraflarca karar altına alındıysa da 2 yıllık Hamdük başbakanlığı süresince reformların yapılmasına engel olan Egemenlik Konseyi, bu defa Başbakan Hamdük hükümetine karşı yeni bir darbe düzenleyerek kimi bakanları da gözaltına aldı.
Halk kitlelerinin yeniden sokaklara çıkarak yönetimin sivillere devrini istemesi, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve birçok uluslararası kuruluşun arabuluculuğu ve baskısı sonucunda, askerler, Hamdük ve bakanlarını serbest bırakarak yeniden uzlaşmaya çalıştığı sırada, Al Burhan yaptığı açıklamada, "Yaptığımız askeri darbe değil, devrimin gidişatını düzeltmektir, ülkenin bölünme tehlikesi vardı, kanun yetkisini kullandık'' dedi. Bu açıklama ile birlikte Sudan halkı ve devrimci güçleri nezdinde yalan üstüne yalan söylemesi sebebiyle inandırıcılığını tamamen yitirdi.
25 Ekim 1921'den bu yana, darbecilerin hükümet kurma çabalarına yanaşmayan muhalefet, kendi içinde yaşadığı ayrılıkların yanı sıra bölgesel ve küresel baskılar sonucunda, Egemenlik Konseyi üyesi Himaydati'nin yaptığı açıklama, 25 Ekim darbesinin siyasi bir hata olduğunu itiraf etmesi sebebiyle muhalefet cephesinde iyimserlik havası yarattı.
Uluslararası arabulucu güçlerin dayatması sonucunda, özgürlük ve değişim güçlerin merkezi yönetimiyle darbeciler, yeni bir çerçeve anlaşmasını, 5 Aralık 2022'de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), BM, Afrika Birliği(AFB), Arap Birliği(AB), ABD, İngiltere, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve birçok ülke temsilcisi huzurunda imzaladı.
Anlaşma, iki yıllık geçiş dönemini yönetecek sivil bir hükümetin kurulması ve seçimlerin ardından iktidarın bütün olarak seçilecek yeni hükümete devrini öngörüyordu.
Anlaşmanın mürekkebi kurumadan dönüş
Çerçeve anlaşmasının imza törenine bunca devlet ve kuruluşun katılarak adeta garantör olması yanında Al Burhan'ın "Ordu kışlasına nihai olarak dönüyor'' açıklaması onlarca Sudanlı örgüt, parti ve çevreyi tatmin etti.
Fakat başta Sudan Komünist Partisi, direniş komiteleri güçleri, özgürlük ve değişim güçleri-Taban örgütü, Baas partisi yanında Güney'de silahlı mücadele sürdüren, Cibril İbrahim liderliğindeki Eşitlik ve Adalet Hareketi ve Muna Arko Münavi liderliğindeki Sudan Kurtuluş Ordusu Hareketi, üzerinde anlaşma sağlanmayıp ertelenen dört temel sorun nedeniyle anlaşmanın ölü doğduğunu belirterek imzalamayı reddetti.
Egemenlik Konseyi'nin sonradan tartışmayı isteyip ertelediği konular şöyleydi:
1- Cuba barış anlaşması
2-Güvenlik ve Askeri reformlar
3-Yargı ve geçiş dönemi adalet reformu
4- Omar al Beşir rejiminin tasfiyesi gibi temel sorunlar
Anlaşma üzerinden henüz iki hafta geçmeden Al Burhan'ın askeri birliklere yönelik yaptığı konuşmasında, "Hiç kimse çerçeve anlaşmayı kendine göre yorumlayıp, ordunun sivil bir yönetime bağlanacağı sonucuna varmasın. Bazılarının sandığı gibi anlaşmada siyasilerle ordu uzlaşmaya varmamıştır'' demesi ve anlaşmaya karşı çıkıp "Darbecilerle müzakereye, uzlaşmaya hayır'' ifadesini kullanması devrim kazanımlarında ısrar etmenin haklılığın bir kere daha kanıtlarken, imzacılarla askerler arasında yeni tartışmaları alevlendirdi
İmzacı Ümmet Partisi Genel Başkanı Mehdi el Hilu, yaptığı son açıklamasında, "Al Burhan'ın bu açıklaması, çerçeve ittifakı öncesine bir dönüştür, kabul edilemez'' dedi.
Bu gelişmeden bir kere daha anlaşılıyor ki ister Sudan'da ister başka yerde olsun, iktidarı elinde bulunduranlar, işledikleri suçlar nedeniyle hesap vermekten korktukları için iktidarı, sivil- demokratik güçlere teslim etmeye kendi rızalarıyla yanaşması mümkün olmuyor.
Onun içindir ki Sudan'da askerlerin kendi rızalarıyla kışlalarına dönmeyecekleri, zaman kazanmaya çalıştıkları ortada.
Unutulmasın ki tüm bu çabalar nafile.
Zira Sudan Devrimi, halkın, kitlelerinin ve özgürlükçü, devrimci güçlerin, darbeci sisteme karşı kararlı mücadelesi ile devam ediyor. (BK/SD)