* Fotoğraf: Stefano Cucchi için adaletin istendiği kampanyadan fotoğraflar.
22 Ekim 2009 tarihinde otuz yaşındaki genç Stefano Cucchi öldü veya öldürüldü.
Stefano Cucchi’nin öldürülüşü sonrası yaşanan hukuki sürecinde yaşananlar, hapishanelerde süre gelen şiddetin zaman, mekan ve kültür fark etmeksizin tüm insanlığın ve kurumlarının rehabilite edilmesinin gerektiğini gösteriyor.
İtalya’nın başkenti Roma’da ölümünden yedi gün önce polis tarafından durdurulan genç para karşılığı bir kişiden içinde ne olduğu gözükmeyen küçük bir paket aldığı için karakola götürüldü. Polis merkezinde yapılan üst araması sonrası toplamda 21 grama ulaşan 12 küçük pakette hintkeneviri, 3 pakette kokain ve iki hap bulunur Stefano’nun üzerinde. Arama sonrası gözaltına alınan genç, polis merkezine girdiğinde vücudunda hiçbir darbe mevcut değildir. Ancak zaman zaman kullandığı uyuşturucu ve o sıralarda yaşadığı beslenme sorunundan dolayı Stefano 1.76 boyuna rağmen 43 kilo ağırlıktaydı.
Gözaltına alındığı günün hemen ertesi günü mahkemeye çıkartılan genç, gözlemcilerin tanıklığı ve ailesinin bildirimine göre mahkeme salonunda yürümekte zorlanmaktaydı. İlk duruşmanın ardından hakim, bir kaç hafta sonrasına ikinci duruşma tarihini verir. Hakimin kararına göre Cucchi, Regina Coeli hapishanesinde tutukluğu devam edecektir.
İlk duruşma sonrası sağlık durumunun ağırlaşır. Fatebenefratelli hastanesine kaldırılır. Burada yapılan ilk tetkikte doktorlar gencin vücudundaki yaraları ve darbe izlerini not alır. Doktorlar gencin hemen hastaneye yatırılmasını istemesine rağmen polis beyanatına göre Stefano’nun reddi sonucu bu gerçekleşmez.
Tekrar hapishaneye götürülen Stefano, 22 Ekim 2009 tarihinde bir kez daha hastaneye kaldırılır ve Sandro Pertini hastanesinde ölür. Otopside Stefano’nun öldüğü gün 37 kilo olduğu ve vücudunda belirgin darp izleri belgelenir.
Otuz yaşındaki Stefano Cucchi’nin ölümü sonrası açılan davada hapishane görevlileri gencin fiziksel şiddete maruz kalmadığını söyler.
Dava sürecinde, 2001-2006 yıllarında Silvio Berlusconi’nin Başbakanlığını yaptığı hükümette senatörlük yapan ve 2006 yılında hafif uyuşturuculara karşı yapılan yasanın mimarı olan Carlo Giovanardi, gencin “AIDS hastası” olduğunu, hapiste uyuşturucu komasına girdiğini ve hatta kendini darp ettiğini beyan eder. Açıklamalarını iddia ile ve bi çok fırsatta dile getiren Giovanardi, kısa süre sonra doktorların raporlarını görmezden gelemez ve Stefano’nun ailesinden özür diler. 2014 yılında Anayasa Mahkemesi Giovanardi’nin mimarlığını yaptığı yasayı anayasaya aykırı bulur ve yürürlükten kaldırır.
Soruşturma sırasında dinlenen dört mahkum Stefano’nun kendilerine gardiyanlardan şiddet gördüğünü söylediğini beyan eder. Bir tanesi ise şiddet durumuna tanıklık ettiğini belirtir. Soruşturmanın ilerleyen adımlarında hakim, Stefano’nun vücudunun birçok yerinde ölüme sebep verecek darbeler olduğuna ve aç bırakıldığına karar verir. Bu sebeple suçlanan polisler memurları haricinde hapishane doktorları da soruşturma kapsamına alınır.
6 Kasım 2009 tarihinde mahkeme Stefano’nun şiddet gördüğüne ve ölüme terk edildiğine karar vermiş olsa da 1 Kasım tarihinde Roma Cumhuriyet Savcılığı bu kararı bozar. 27 Kasım tarihinde konu ile ilgili olarak bir meclis araştırması başlatılır. Bu sırada 30 Nisan 2010 tarihinde Roma Cumhuriyet Savcılığı doktorlar ve polisler üzerine atılan suçlamaları düşürür. Böylelikle doktor raporlarına ve tanıklara rağmen soruşturmada suçlu olarak kimse kalmamıştır.
Stefano Cucchi’nin ölümü İtalya’da devlet kurumlarında ölen ve öldürülen gençlerin durumlarının açıklığa kavuşması için önemli bir davadır. Ailesi hiç bir zaman Stefano’nun uyuşturucu bağımlısı olduğunu reddetmez. Uyuşturucudan arınmak için tedavi gördüğünü söylerler… Ve ne olursa olsun devlet şiddetine maruz kalarak öldürülmesini kabul etmezler.
Stefano’nun ölümü üzerindeki karanlığın aydınlanması için siyasi, sanatsal ve sportif aktiviteler yapıldı davanın başlangıcından beri. Romalı gencin ölümünü konu alan ‘Stefano 148’ adlı bir belgesel de çekildi. Mevcut kampanyalar sonucu 2012 yılında yeniden açılan davada bazı doktorların belgelerinin bir daha dikkate alınmasına karar verir hakim. 13 Kasım’daki duruşmada doktorlar, Stefano’nun şiddet ve bakımsızlık sonucu ölüme itildiğini bir defa daha irdeler.
2013 yılında duruşmada bir kez daha yargılanmaya başlanan doktorlar, hapis cezasına mahkum edilir. Ancak 2014 yılında Yargıtay kararı bozar ve tüm suçlular beraat eder. 2015 yılında aynı Yargıtay Stefano’nun ailesinin yaptığı itirazı dikkate alır ve suçlanan doktorların bir daha yargılanmasına karar verir. 18 Temmuz 2016 tarihinde ise Yargıtay suçun mevcut olmadığına karar verir ve dava düşer.
Stefano Cucchi’nin ölümü üzerine Rocco Hunt, Alessandro Mannarino, 99 Posse, Assalti Frontali, Fabrizio Moro gibi birçok müzisyen ve grup şarkı yazıp besteledi. Adriano Chierelli ve Luca Pietrafesa ise hukuki süreç üzerine iki araştırma kitabı yazdı.
Stefano Cucchi davası 18 Ekim 2016 tarihinde bir kez daha açıldı ve bir kez daha bu sefer farklı tıbbi uzmanlar gencin darbe ve aç bırakılma ile ölüme itildiğini ve bundan polisler ile doktorların sorumlu olduğunu dile getirdi.
Gencin ölümünden sonra davayı büyük bir dikkat ve titizlikle izleyen ve kamuya mal eden ablası Ilaria Cucchi karar sonrası katıldığı bir televizyon programında şöyle konuşur: “Benim kardeşim toplumun ucunda yaşadı ve zaten ölüydü. Son doğum gününde, yakalandığında, hapse atıldığında zaten ölmüştü. Belki dövüldüğü ve aç bırakıldığı kabul edilecek ama zaten ölmüştü Stefano. Benim kardeşimin yaşadıkları bir adaletsizlik örneğidir. Benim kardeşim dövüldüğü kadar hastanede bakılmadığından dolayı öldü. Ve bir ölü tutuklanamaz. Ben yaşadığımız toplumda adaletsizlik sonucu olan fiziksel ölümler kadar hayattayken ölüme itilen insanların hakları için de mücadele ediyorum ve edeceğim”.
25 Kasım 2013’te ulusal dergi Espresso tarafından Francesca Sironi imzasıyla yayınlanan bir araştırmada 2005 yılından o tarihe kadar devlet kurumlarında barınan veya tutuklu bulunan toplamda 20 gencin şüpheli bir şekilde öldüğü veya öldürüldüğü belirtiliyor. Bu ölümler sonrası açılan davalarda şu ana kadar suçlanan hiçbir polis memuru veya doktor cinayet suçundan mahkum edilmedi. (MÇ/HK)