Son 20 yılda üniversite sayısındaki artış ve akademik niteliğe etkileri

"Üniversiteleri çoğaltmak kolaydır, zor olan bilimi ve akademik düşünceyi büyütebilmektir."
Son 20 yılda Türkiye'de yükseköğretim kurumlarının sayısı önemli ölçüde artmıştır. 2000'li yılların başında 80 civarında olan üniversite sayısı günümüzde 200'ün üzerine çıkarken, üniversite öğrenci sayısı 1.5 milyondan 8 milyona ulaşmıştır. Öğretim elemanı sayısı da benzer şekilde 70 binlerden 180 binin üzerine çıkmıştır. Ancak bu niceliksel artış, akademik kalite ve eğitimde nitelik açısından birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir.
Üniversite sayısındaki ve öğrenci kontenjanlarındaki artış, araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sınırlı olması, birçok üniversitenin mezunlarına yeterli donanımı sağlayamamasına neden olmaktadır.
Öğretim elemanı sayısının 70 binlerden 180 binin üzerine çıkması olumlu bir gelişme gibi görünse de, burada önemli olan öğretim elemanlarının niteliğidir. Hızla artan öğrenci ve üniversite sayısına paralel olarak, akademik kadroların niteliğinin korunup korunmadığı büyük bir soru işaretidir. Yeterli akademik donanıma sahip olmadan akademik kadroya atanan kişilerin sayısındaki artış, eğitimin kalitesini düşüren önemli faktörlerden biridir. Ayrıca, liyakat ve akademik yeterlilik yerine, farklı kriterlerin (politik veya kurumsal bağlantılar) akademik atamalarda etkili olması da bilimsel üretkenliği ve akademik kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de üniversite mezunu sayısının hızla artmasına rağmen, mezunların iş bulma konusunda ciddi zorluklarla karşılaştığı gözlemlenmektedir. Yükseköğretimdeki plansız büyüme, mezun sayısının piyasanın ihtiyacından fazla olmasına ve dolayısıyla işsiz üniversite mezunlarının sayısının hızla artmasına yol açmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı giderek yükselmektedir. Bu durum, eğitimin kalitesinin yanı sıra yükseköğretimin işgücü piyasasının taleplerine uygun olup olmadığını da sorgulamamıza neden olmaktadır.
Üniversiteler yalnızca eğitim veren kurumlar değil, aynı zamanda bilim üreten ve bilgi toplumu oluşturan önemli merkezlerdir. Ancak Türkiye’de üniversite sayısındaki artışa rağmen, uluslararası akademik yayın sayılarında istenen düzeyde bir artış sağlanamamıştır. Akademisyenlerin araştırma yapma olanaklarının kısıtlı olması, proje desteklerinin yetersizliği ve akademik özgürlüğün daraltılması gibi faktörler, üniversitelerin bilim üretme kapasitesini olumsuz etkilemektedir.
Yeni üniversitelerin açılması, özellikle Anadolu’daki şehirlerin sosyo-ekonomik gelişimine katkı sağlayabilecek önemli bir araç olarak görülmektedir. Ancak birçok yeni üniversitenin sadece bina ve tabela üniversitesi olarak kaldığı, bölgesel kalkınmaya beklenen katkıyı sunamadığı gözlemlenmektedir. Bunun başlıca nedenleri arasında nitelikli akademisyen eksikliği, sanayi-üniversite iş birliklerinin yetersizliği ve üniversitelerin yerel ekonomik yapıya entegre olamaması bulunmaktadır.
Çözüm önerileri
Akademik kadroların belirlenmesinde liyakat ve bilimsel kriterler esas alınmalı, akademik yeterliliğe sahip olmayan kişilerin atanması engellenmelidir.
Akademisyenlerin proje tabanlı çalışmalar yapmasını teşvik eden fonlar artırılmalı, bilimsel yayın teşvikleri daha nitelikli hale getirilmelidir.
Mezunların iş gücü piyasasına daha kolay adapte olabilmesi için üniversiteler ve sanayi iş birliği içinde olmalı, uygulamalı eğitim modelleri yaygınlaştırılmalıdır.
İş gücü piyasasının ihtiyaçları dikkate alınarak, üniversite programlarının kontenjanları belirlenmeli ve öğrencilerin istihdam edilebilirliği artırılmalıdır.
Tüm üniversitelerin asgari akademik standartları karşılaması sağlanmalı ve yeni açılan üniversitelere yeterli akademik kadro tahsis edilmelidir.
Türkiye'de üniversite sayısı ve öğrenci sayısındaki büyük artış, yükseköğretime erişimi artırmış ancak eğitim kalitesi konusunda ciddi sorunlar yaratmıştır. Akademik kadro niteliğindeki düşüş, mezun işsizliği ve bilimsel üretkenliğin sınırlı kalması, yükseköğretimin karşı karşıya olduğu temel sorunlar arasındadır. Bu sorunların çözümü için üniversitelerin sadece sayısal artışına değil, akademik kaliteye, bilimsel araştırmalara ve mezunların istihdam edilebilirliğine odaklanması gerekmektedir. Ancak bu şekilde, Türkiye'nin yükseköğretim sistemi, küresel rekabet gücüne sahip, bilim üreten ve nitelikli mezunlar yetiştiren bir yapıya kavuşabilir.
(AÖ/RT)
Anadil, kimliktir: Kürtler için 21 Şubat’ın anlamı

Türkiye’de sürdürülebilir eğitimin olmayışı ve gerekliliği

Eğitimin temel sorunları siyasi gündemde geri planda kalıyor

Dini ilim ve matematik: Kavramsal bir eleştiri

Zorunlu eğitim, disiplinsizlik ve okula devam sorunu
