12 Eylül 1980 ortak hafızamıza işaret eder...
12 Eylül 2006 ise, tutsaklığımın başlangıcı...
Her yıldönümünde, şöyle ardıma bakıp, kendimce bir muhasebe yapmak hoşuma gidiyor.
Neler okumuşum, neler yazmışım, neler yapmışım/yaşamışım? !
Soruları yanıtlayıp, geleceğe dair planlar yapmanın gerekli ve yararlı olduğuna; kendiliğindenciliğin ise enerji tüketmek ve kötümser bir ruh hali üretmekten başka bir işe yaramadığına inanıyorum...
Zira nerede olursak olalım, gelecek düşü ve bir iddiası olan bireyin ya da kurumun bunun hakkını vermek için çok çalışması gerektiğini düşünüyorum.
Bu defa tutsaklığımın beşinci yılını doldurduğum için, kendime biraz daha detaylı bir değerlendirme yaptım...
İşte tam bu değerlendirmelerin ortasında, 2009 Ekim'inde yazdığım bir mektubun sakladığım nüshasını görünce dayanamayıp okudum.
Gebze Hapishanesi'nde farklı dava dosyalarından yargılanan kadın tutsaklarla ortak alana çıkardık...
Haftalık 10 saatlik sohbet hakkını değerlendirdiğimiz bu buluşmalarda; siyasal gündeme dair sorunlar üzerine, serbest vezin sohbetlerimiz olurdu. Ancak bu buluşmalarımızın esas amacı kadın gündemli sohbetlerdi.
2009 yazı ve sonbaharındaki buluşmalarımızın odağında kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve tecavüz vardı.
O günlerde kadına yönelik şiddetin ve katliam haberlerinin sıradanlaştırmasına karşı 25 Kasım öncesi İstanbul Kadın Platformu şahsında tüm kadın platformlarına bir mektup yazalım ve önerilerimizi paylaşalım dedik.
Mektubu yazma işi bana düşmüştü... Tutsaklığımın beşinci yılında bulduğum mektup o mektup...
2009 Ekim'inden, 2011 Eylül'üne kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarında ne değişti diye bir soru yöneltsem? !
Öyle sanıyorum ki, hepimiz durumun çok daha vahim bir hal aldığı ve katledilen, şiddete uğrayan kadın sayısının büyük bir hızla arttığı yanıtını veririz...
İki yıl sonra yıldönümü vesilesiyle yeniden dokunduğum bu mektubu kısaltarak paylaşmama umarım kimsenin bir itirazı olmaz...
2009'dan bir mektup
"Kadın Platformu'na
"Sevgili kadınlar;
"Gebze mahpushanesinden hepinize merhaba... Sevgiyle, özlemle hepimizi kucaklıyor, öpüyoruz... Buradan dışarıdaki hayatı umutla coşkuyla, kızgınlıkla, öfkeyle takip ediyoruz. Koşullar bütün bu duyguları bizlere zaman zaman üç boyutlarda yaşatsa da, ayaklarımızın yere bastığını söyleyebiliriz. Hiç kuşkusuz dışarıda akıp giden hayatın kadın yanı her birimizin daha fazla dikkatinin odağında duruyor. Ve ol sebepten kendimize, özgürleşmemize dair mücadelenin ışıltıları da, eksik ve zaafları da buradaki sohbetimizde hayli yer kaplıyor. Farklı davalardan yargılanan kadın tutsaklar olarak haftalık 10 saatlik iç görüşe 10'ar kişilik iki grup halinde çıkıyoruz. Malum! Memlekette siyasal gündem oldukça yoğun, hareketli. Biz de yaşamla aramızda örülmüş beton duvarların fiziki mahkumiyetini bir yana bırakıp, sizlerle yaşamayı sürdürüyoruz. Siz hayatın bütün zorluklarıyla çarpışırken; biz de bütün bu akıp giden yaşama biraz daha toplu ve daha "sakin" bakma, düşünme, tartışma olanağını değerlendirmeye, çalışıyoruz.
Gündemin hayli yoğun hareketli olması, önümüzdeki sürece dair bir yanıyla takvimsel özel mücadele günlerinin/anlarının bulunması, olası gelişmeler dikkate alındığında daha fazla enerji, beyin fırtınası, emek gerektirdiği kaçınılmaz. Biz de ortak alandaki sohbetlerimizle sizlerin önümüzdeki sürece dair yapacağınız tartışmalara, planlara dair buradan bir ses vermek, bazı önerilerimizi paylaşmak istedik.
(...)
Kadına yönelik şiddetin her biçiminin kadın platformlarının, örgütlerinin gündeminde olduğunu biliyoruz. Şiddete karşı mücadelede somut durumlar söz konusu olduğunda eylemsel gücün harekete geçirildiğini de görüyoruz. Her ne kadar sokağa çıkanlar öncü kadınlar olsa da, niceliksel olarak harekete geçirdiğimiz kuvvetler az olsa da; eylemin değiştirici yaptırım gücünü görmek geleceğe dair umutlarımızı büyütüyor, güçlendiriyor. Burada bir parantez açıp Üzmez 'in ceza almasında davayı takip eden kadın arkadaşları kutlamak istiyoruz. Elimize, emeğinize sağlık! Kadınların bu iradesi, bir avuç da olsa, birleşen iradenin gücünü bir kez daha gösterdi ki bu konuda Novament' den başlayan, Emine Aslan'ın direnişiyle devam eden tekilde olsa başarı örneklerini sizler yarattınız.
(...)
"Kadın kurtuluş mücadelesi bakımından önümüzde 25 Kasım ve 8 Mart'ın 100. Yıldönümü var. İçinden geçtiğimiz süreç Kürt kadınların sömürgeci savaşa karşı yürüttükleri mücadele barış talebinin büyütülmesi; batıdaki kadın örgütlerinin, platformlarının omuzlarına barışın Türkleştirilmesi gerektiği görevini çoktan yüklemiş durumda.(...)
"Devletin kadına yönelik şiddetinin aldığı biçimlerden biri olan taciz ve tecavüz saldırıları, içinden geçmekte olduğumuz süreçte yeniden harekete geçti. Diyarbakır'da bildiğimiz kadarıyla yirmi kadın devlet kaynaklı taciz nedeniyle İHD' ye başvurmuş. Kısa bir süre önce bir sosyalist kadının; yine Dersim'de DHF'den bir kadın arkadaşın saldırıya maruz kaldığı bilgisine sahibiz. Ayrıca TV ekranlarından, gazete sayfalarından siyasal mücadeleye katılan kadınlara yönelik gözaltı ve tutuklama furyası, yine DTP' li Belediye Başkanları ve milletvekillerine yönelik sözlü ve fiziksel saldırılar kameralar eşliğinde yaşanıyor. (...)
Tecavüze suçüstü yapmak
Baskıların arttığı her dönemde devletin kadın öncülerin cinsel kimliklerine/bedenlerine yöneldiği aşikar. Ve ne yazık ki, bugüne kadar bazı kadın örgütlerinin yönelimleri, çabaları ve bir dönem ('90'ların sonunda) oluşturulan Kadın Platformu, Emekçi Kadınlar Birliği'nin Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Kurultay örgütlemesi, Hukuki Destek Bürosu'nun (Eren Keskin'in) oluşturulması dışında, 12 Eylül'den bu yana tecavüzcüleri sanık sandalyesine oturtmayı hedefleyen, daha uzun soluklu, politik kadınlara yönelik bu saldırı silahına karşı mücadeleyi özel olarak örgütleyen bir kurulsallaştırma sağlamamıştır. Bugün sayıları konusunda bile elimizde bir veri bulunmamaktadır. Zira biliyoruz ki, devletin tecavüz saldırılarının çoğu, geleneksel değer yargılarının etkisi altında bulunmamaları nedeniyle; saldırıya uğrayan kadın ve erkeklerin önemli bir bölümü kendilerini sessizliğe mahkum edip, çığlıklarını içlerinde boğmuşlardır.
"Bu nedenle 12 Eylülcülerden, davaları nedeniyle açığa çıkan ve çıkarılması gereken sömürgeci savaşta; Fırat'ın öte yakasında ve batıda ... taciz ve tecavüze uğramış bütün kadın ve erkekler adına tecavüzcülerin yargılanması/sanık sandalyesine oturtulması talebinin yükseltilmesi... Bugün bulduğu her fırsatta öncü kadınlara yönelmesinin önüne geçmek bakımından da önemli olduğunu düşünüyoruz.
"Bunun için önümüzdeki süreçte öncü kadınlara yönelik bu saldırılara karşı mücadelenin özel olarak örgütlenmesinin kadın platformlarının gündemlerinden biri olmasına gerektiğine inanıyoruz.
Bu konuda neler yapılabilir sorusuna verebileceğimiz yanıtlardan biri: öncelikle, politik kadınların bu durumu kendi içlerinde tartışılarak (ki mutlaka çeşitli tartışmalar yapmışsınızdır) devletin suçüstü yapabilmesi, tacizci, tecavüzcülerin kamuoyunda teşhiri ve yargılanması bakımından önemli.
(...)
"...saldırganların potansiyel olarak hedefinde olabilecek öncü kadın arkadaşların, bu tür saldırı durumlarında hem bir ortak bakış açısı geliştirmek, hem de saldırganları suçüstü yapmaya yönelik çok daha somut yöntemler geliştirmek, planlar yapmak gerekiyor. Bu kapsamda gelişen herhangi bir kadın arkadaşa yönelik saldırı durumunda, kadın platformlarının, örgütlerinin ortak eşgüdümlü hareket etmeleri, seslerini ve güçlerini birleştirmeleri bizim gücümüzü de artıracaktır.
"Bu nedenle, farklı illerdeki kadın platformları, örgütleri arasında oluşturulacak bir iletişim ağı, olası durumlarda ortak tepkiyi örgütlemeyi olanaklı kılar. Yine kadın platformunun olmadığı kent ve kasabalarda da var olan kadın örgütleri için de bu yararlı olur. Burada aslolan hangi kadın grubundan olursa olsun herhangi bir saldırıya maruz kalan arkadaşlarımızın yaşadıklarını, saldırıya biz maruz kalmışız gibi görmek ve anında harekete geçmektir.
Umut Kitabevi'ne yönelik saldırıda "iyi çocuklar"ın halk tarafından suçüstü yapılması bu konuda öğrenmemiz , sonuçlar çıkarmamız gereken örneklerden biridir. (...) Eminiz sizler de okumuşsunuzdur. Bazı Latin Amerika ülkeleri ve Hindistan'da şiddete uğrayan kadınlar düdük çalarak diğer kadınları yardıma çağırması, kadınların boş tencerelerle o evin önünde birikerek erkek şiddetini protesto etmeleri bir başka örnek...
"Bu tip saldırıları teşhir ederken, protesto açıklamaları yaparken belirlenen hedeflerin önemli olduğunu belirtmeliyiz. Örneğin Diyarbakır'daki kadın arkadaşa yönelik saldırıyı kınayan basın açıklaması için yer olarak Mersin'de karakol önü seçilmesi çok isabetli bir tercih!..
"25 Kasım'a yönelik hazırlık, içerik ve eylem biçimlerine dair önerilerimizle devam edecek olursak;
" * Belli başlı illerde (daha doğrusu olanaklı olan bütün il ve ilçelerde) kadına yönelik bütün şiddet biçimlerine karşı yaygın mitingler örgütlemenin isabetli olacağı kanısındayız. Bu mitinglere kadın katılımı örgütlerken:
"Devlet ve erkek şiddetine dur demek için; kadınlar sokağa, eyleme, hesap sormaya!"
"Şiddete karşı bir gün değil her gün isyandayız!" şiarları ilk elden önerilerimiz...
" *Mitinglerin yanı sıra çeşitli kültür merkezlerinde, belirli meydanlarda, semtlerde, pazar giriş ve çıkışlarında kadına yönelik şiddet biçimlerini teşhir eden tiyatro, skeç, pandomim gösterileri, paneller, sempozyumlar örgütlenebilir, serbest kürsüler kurulabilir. Basın açıklamaları yapılabilir.
" * 25 Kasım öncesi gazete ilanları, köşe yazarlarıyla görüşerek kadına yönelik şiddeti teşhir eden yazılar yazmaları; radyo ve televizyon programlarından programlar yapmaları istenebilir. Kadın milletvekillerinden sorunu meclise taşımaları talep edilebilir.
" *Semtlerde irili ufaklı ev toplantıları, yöre derneklerinin üyelerine yönelik toplantılar düzenlenmesi, semtlerde kahvelerde aydınlatma faaliyeti organize edilebilir.
" *Sendikalarla görüşülerek üyelerine işyerlerinde yemek, çay arasında ya da sendikalarda ortak toplantılar organize edilmesi için öneriler götürülebilir. Yine iş çıkışlarında fabrika önlerinde ve servislerde bildiri, broşür dağıtımı örgütlenebilir.
" * Devlet şiddetine taciz ve tecavüzcüleri yargılamak teşhir etmek değişik ancak anlamlı eylem olur. Daha sonra da, belirlenen bir günde farklı illerden yola çıkarak Ankara'da İçişleri Bakanlığı ya da Meclis önünde taciz ve tecavüzcülerin yargılanması talebini yükseltmek, bu doğrultuda hazırlanmış dilekçeler vermek, dosyalar sunmak... Dilekçelerde somut olarak tecavüze uğramış ve bunu açıklamış ve bunu açıklamış arkadaşların yaşadıkları ifade edilebilir(...)
(...)
"...Kaçınılmaz olarak bütün bu süreçte kadınların mücadelesinin içeriğinde yer alacak barış talebini bütün bir coğrafyada yükseltmek, büyütmek günlük mücadelenin de önemli bir teması olduğuna/olacağına inanıyoruz. Bu konuda geçtiğimiz süreçte gerçekleştirdiğiniz eylemleri bir de geniş işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç kadınları bu etkinliklere ne kadar katabildiğiniz noktasında değerlendirmenizi ve bu değerlendirmenizi ve bu değerlendirmelerin ışığında önümüzdeki sürece dair bir sonuç/plan çıkarmak hareketin güçlenmesine, büyümesine hizmet edecektir. Miting ya da irili ufaklı eylemlere erkinliklere katıldım. Örgütlerken genellikle her bir bileşenin kendi kitlerini katmakla yetindiğini hatta çoğunlukla bunu bile tümüyle örgütleyemediğini söylemek haksızlık olmaz herhalde. Oysa, her bir öznenin hem grupsal, hem de genel hedefleri bakımından geniş kadın kitleri içerisinde yürüteceği aydınlatma ve örgütlenme faaliyetinin hepimizin kabul ettiği temel bir amaçtır.(...) Demek ki burada bizlere düşen, söz ve pratiğin birliğini sağlamaya yönelik daha çok emek, daha çok çalışmaktır. Bu noktaya kitlenmektir.
(...)
"Sevgili arkadaşlar, her mektubun bir sonu olurmuş. Hoş göreceğinize inanarak biraz uzattık (...) Kim bilir belki bir mekânda oturup hep birlikte bütün bu sorunlar üzerine sohbet etmek şansına sahip olsaydık, kesinlikle saatleri devirirdik. Bir gün mutlaka güzel sohbetlerde buluşacağımıza da, eylem alanlarında omuz omuza olacağımıza da inanıyoruz. O zaman kadar sizden bizim yerimize de çalışmanızı, emek vermenizi talep etmemizi coşkuyla karşılar, olumlu yanıt verir misiniz? (...)
Hepinizi özlemle, sevgiyle sımsıkı kucaklıyor, öpüyoruz. Başarılar diliyoruz... Hoşça kalın sevgi ve dostlukla...
2 Ekim 2009. Bir grup Gebzeli tutsak kadın.
***
Ne kadar kısaltmaya da çalışsam uzun bir mektup!
Bugün barış talebini dile getiren kadınlar Ankara'da buluştu!..
Uzun bir süredir " Ses ver, Şiddet Son Bulsun" şiarıyla imza toplayan Sosyalist Kadın Meclisleri 27 Kasım'da Ankara'da bir miting yapacaklar... Toplamayı taahhüt ettikleri 1 milyon imzayı Meclise teslim edecekler!..
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun kadın cinayetlerine karşı eylemleri sürüyor...
Önümüzdeki günlerde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle değişik eylem ve kampanyalar da yakında başlar...
Farklı anlayışlardan/örgüt ve partilerden öndü kadınların bütün bu değerli çabalarını, seslerini ve yüreklerini birleştirerek erkek devletten/sistemden güç alan kadın katliamlarına ve kadın yönelik şiddetin bütün biçimlerine karşı mücadeleyi /kadın cephesini büyütmelerini ve elbette şiddete karşı mücadeleyi bütün zamana yayarak yerelleştirmelerini diliyorum. (FE/HK)
* Kandıra 2 nolu T Tipi Hapishanesi, 17 Eylül 2011