Diğer şehirlerdekiler de öyle midir, bilmiyorum. Diyarbakır Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesinin sahiden insanı cezbeden bir tarafı var. Suriçi Ulucamii’nin hemen arka sokağının girişinde Cami Kebir mahallesinde gerek mekân, gerekse konsept olarak düzenlenen müze kütüphanesi; şehrin diğer bütün evlerinin avlularındaki dut ağaçlarının aksine avluyu sarıp sarmalayan ceviz ağacı ve odalarının düzenlenme tarzıyla çok sıcak bir mekân.
Duvarına nakşedilen tarihe, düşülen nota bakılırsa şu anki fiziki varoluşu 120 yıllık. Ama şehrin suriçindeki diğer bütün eski mekânlarının zaman içindeki yolculukları ihtiyaca göre yeniden yıkılıp, yapıldığı düzenlendiği için hep en son elden geçiriliş tarihi ustalarca dercedilmiş. 120 yıl evvelinin tarihi de bu, yoksa evlerin, mekânların tarihi nerdeyse kentin yerleşikliği ile yaşıt olmalı!
Diyarbakır Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi; Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın bakanlığı döneminde projelendirilip gerçekleştirilmiş çok sayıda güzel işlerden biri. Altı ilde gerçekleştirilmiş Edebiyat ihtisas kütüphanelerinden Diyarbakır’a yakışanı. Ankara’da Mehmet Akif Ersoy, İstanbul’da Ahmed Hamdi Tanpınar, Erzurum’da Erzurumlu Emrah, Kütahya’da Evliya Çelebi, Adana’da Karacaoğlan (Ki Yaşar Kemal adının verileceği kararlaştırılmışken Yaşar Kemal’in “Karacaoğlan varken benim adımın verilmesi olmaz” itirazı üzerine değiştirilmişti) ve Diyarbakır’da Ahmed Arif adıyla kurulmuş…
Diyarbakır Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi 2011 Haziran başında Ahmed Arif ile Nazım Hikmet’in eşzamanlı olarak anmalarının yapıldığı tarihte açıldı. Davet edilmiş, açılışa katılmıştım. Hatta Türkiye PEN Diyarbakır Temsilcisi kimliğimle kurdeleyi dönemin Bakanlık Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdür Onur Bilge Kula ve Ahmed Arif’in oğlu Filinta ile birlikte kesmiştik.
Altı yıllık zaman dilimi içinde yetişebildiğim bir bölüm etkinliklerine benim de katıldığım o kadar çok iş yapmışlar ki! Geçtiğimiz günlerde kütüphanenin müdürü Metin Aksoy’la sohbet ederken; Ali Emiri, Shakespeare, Sezai Karakoç başta olmak üzere her yıl Ahmed Arif anmaları da içinde 60’ın üzerinde edebiyatçının söyleşi ve imzalarına ev sahipliği yapmışlar. Avlunun bir köşesinde duran klasik piyano dinletilerde ben buradayım demiş.
100’ün üzerinde yerel ve ulusal basına konu, haber olmuş. Epey zamandır haftada bir gün Dicle Üniversitesi’nin Edebiyat Okuma Kulübüne kapılarını açmış.
Edebiyat Müze Kütüphanesi yüzeysel bakıp geçen kimilerinin haksız imlemeyle yargılamaya kalkıştığı gözlenen tek başına Diyarbakırlı edebiyatçıları öne çıkaran bir mekân olarak kurgulanmamış. Bu ayrı bir mekân konusu. Bölgenin; başta Diyarbakır olmak üzere, Adıyaman, Batman, Bitlis, Hakkâri, Şırnak, Elazığ, Siirt, Urfa, Malatya ve Van olmak üzere 11 şehrinin açılış tarihi itibariyle yazarlarının bakanlıkça hazırlanan portreleri ve kitaplarından oluşan bir düzenleme yapılmış.
Kütüphanenin teşhirle araştırmacılara açtığı 3 binin üzerindeki kitap, başta Diyarbakır Kitapları olmak üzere anılan 11 ilin yazarlarının kitapları ve bunun yanında edebiyatın kaynak kitapları ile Nobelli kitaplardan oluşuyor. Otuz adet de el yazma eserin tıpkıbasımı yapılmış ve isteyene dijital kopyası verilebiliyormuş. El yazma eserlerin arasında Osmanlı döneminin Diyarbekirli kadın Şairi Sırri Suzan Hanımın Divançesi’nin olduğunu öğrenmek beni çok sevindirdi ayrıca ifade etmeliyim.
Kitaplar bakanlık tarafından temin edilirken yazarların kendi kitaplarının gönüllü bağışı da kabul ediliyormuş.
Kare planlı avludaki rahat oturma düzeni içinde yaklaşık yüz kişinin katılım gösterebileceği edebiyat etkinlikleri için kütüphaneye yazılı başvuruda bulunduktan sonra bakanlık onayı ile mümkünmüş…
Ailesinin ve kimi edebiyatçıların katkısı ile Ahmed Arif’e ait eşyaların sergilendiği bir avluya bakan ikinci katta bir de oda dizayn edilmiş. Altı odalı bu güzel Diyarbakır Evi sadece Edebiyat Müze Kütüphanesi olmaktan öte, şehre gelmişken mekân gezmek isteyen yerli ve yabancı gezginlere de ev sahipliği yapıyor. Altı yıllık zaman dilimi içinde 400 bine yakın ziyaretçiye kapılarını açmış. Sadece yazarlara açık olan çay kahveyi ücretsiz sundukları bir de mutfakları var.
Bütün duvarlarında Ahmed Arif’in şiirlerinin süslediği kentin bu saklı hazinesinin ev sahipleri hepi topu biri kütüphaneci, biri memur, biri hizmetli olmak üzere üç kişi. Üstelik ast, üst ilişkisi yok çalışanlar arasında. Her üç çalışanda her işi yapıyor. Avlunun yıkanması da, yazar konuğa çay kahve ikramı da, gelen ziyaretçiye mekânı anlatmak da artık o anda kim uygunsa…
İşin açıkçası kentin prestij mekânı olan Diyarbakır Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde birçok etkinliğe katıldım. Ama kendi adıma bir etkinlik henüz yapamadım. Bakalım belki o avluda bir gün ben de sesimi nefesimi Diyarbekir göğüne yollarım… (ŞD/EKN)