Geçen hafta Uğur Emek (iktisat, akademisyen, Prof. Dr.) “Şehir hastanelerindeki tehlikenin farkında mısınız?” başlıklı bir yazıyı blogunda paylaştı. Böylesi büyük, Cumhurbaşkanı’nın hayali olan bir projede farkında olunmayan bir tehlike?
Zamanlama biraz ters, tam da Bilkent Şehir Hastanesi’nin resmi açılışının yapılacağı günler öncesinde.
Yerli ve milli yaklaşımla olsa gerek Construction&Concession Nexus (CCN) Holding Yönetim Kurulu Başkanı dünyanın tek parçada yapılan en büyük hastane kompleksi, Avrupa’nın en büyük hastanesi, dünyanın üçüncü büyük hastanesi gibi özellikleriyle bu projeden gurur duyulması gerektiğini belirtiyor.
Bu ifadelerden her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğünü hissediyor ve Ankara’da 2004’te açılan Atatürk Hastanesi’nin kapatılarak 2-3 hafta önce Bilkent Şehir Hastanesi’ne taşındığını biliyoruz. Demek ki bir hastanenin ömrü o semtte 15 yıl! Olabilir ama hastane ömrünün 15 yıl olduğu Bilkent yöresinde CCN Holding Yönetim Kurulu Başkanı “25 yılın sonunda binayı yenilenmiş olarak tertemiz şekilde vereceğiz.” diyor. Bilkent Şehir Hastanesi’ne taşınmaların başladığı, Mart ayı içerisinde de fiilen açılacağı söylenen süreçte şehir hastaneleri projesiyle ilgili ne gibi bir tehlike olabilir “farkında olunmayan”?
Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipleri Birliği de şehir hastaneleriyle ilgili kimi sorunlara dikkat çeken 28 maddeden oluşan bir yazıyı Sağlık Bakanı’na ivedi çözülmesi talebiyle iletti. Ancak Uğur Emek çok daha yaşamsal, ciddi başka bir şey söylüyor olsa gerek.
Uzatmadan Hoca’nın yazısından özet bilgiyi aktarmakta yarar var:
- 2019 yılında, şehir hastaneleri için tahsis edilen ödeneklerin toplamı Bakanlık bütçesinin yüzde 13’üdür.
- Sözleşmesi imzalanan 21 hastanenin tamamı faaliyete geçtiğinde, ödenecek bedel toplamı Bakanlık bütçesinin yüzde 47’si olacaktır.
- Şu anda fizibilite, onay ve ihale süreçleri devam eden 10 şehir hastanesi de faaliyete geçtiğinde, Programdaki 31 hastane için ödenecek toplam bedel Bakanlık bütçesinin yüzde 64’ü olacaktır.
- Öte yandan, 31 hastane için ödenecek toplam bedel, Bakanlığın 2019 yılı yatırım bütçesinin tam 8 katıdır.
Hoca yukarıdaki saptamaları yaptıktan sonra -koyu karakteri seçerek- aşağıdaki iki soruyu yöneltiyor:
- Bütçesinin üçte ikisi şehir hastanelerine gidecekse, Bakanlık mal ve hizmet alımlarını nasıl yapacak, personel maaşını nasıl ödeyecek, mevcut tesislerin bakım-onarımını nasıl yapacak ve artık yeni hastane yapabilecek mi?
- Bakanlık, Sağlıkta Dönüşüm Programında belirtilen “yaşlılar ve yoksullar dahil bütün vatandaşların erişimine açık olacak evrensel sağlık hizmetini” nasıl sunacak?
***
Eklemekte yarar var, Hoca uygulamalı mikroiktisat ve alt başlık olarak da rekabet politikası, düzenleyici reformlar/kurumlar, kamu-özel işbirlikleri, yolsuzluk ve finansal iktisat alanlarında çalışıyor. Sonuçta bir akademisyen olarak, yazısındaki ifadesiyle, yukarıdaki bilgilerin “bize dehşet şeyler söylediğini” belirterek uyarıyor.
Dehşet şeylerden sadece birine bakalım, personel maaşları.
Bu amaçla Kayıhan Pala’nın (halk sağlığı, akademisyen, Prof. Dr.) 2019 Sağlık Bakanlığı Bütçe Değerlendirmesi’nden yararlanabiliriz:
Sağlık Bakanlığı’nın hizmet gerekçesi ve hedefleri içerisinde yer alan “insan gücünde tasarruf sağlamak” yaklaşımını kabul edilemez buluyoruz.
Genel Bütçe içerisinde Personel Giderleri için 2018’de yüzde 43,7 olarak ayrılan pay 2019’da yüzde 44,7 düzeyinde seyrederken, 2020’de yüzde 40,1’e ve 2021’de yüzde 39,4’e düşürülmektedir. Bakanlığın sağlık insan gücünden “tasarruf etme” yaklaşımının 2020’den itibaren karşımıza çıkarılması söz konusudur.
Sağlık Bakanlığı 2021’de şehir hastanelerine kira ve hizmet bedeli olarak 17 milyar TL aktarırken, bütün sağlık çalışanlarının giderleri için ayırdığı pay 27 milyar TL olarak teklif edilmektedir.
Dolayısıyla her şeyden evvel bilinmesi gereken “sağlık bakanlığının şehir hastanelerini yapan/işleten şirketlere büyük kaynaklar ayırdığı… Sağlık Bakanlığı’nın şehir hastaneleri ile yurt dışına kaynak aktardığı… Şehir hastanelerine “kira bedeli” olarak ayrılan kaynağın bütçede “Yurt dışına yapılan transferler” bölümünde yer almasının da bunu gösterdiği, … Önümüzdeki yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın şehir hastanelerine para yetiştirmek dışında bütçeden ne çalışanlara ne de yatırımlara doğru dürüst bir kaynak ayıramayacağı” gerçeğidir.
Bu durum aslında Sağlık Bakanlığı’nın/AKP’nin zorunlu olduğu değil bilinçli olarak tercih ettiği bir politikadır. Personel çalıştırmak istememekte, güvencesiz istihdamı esas personel rejimi olarak benimsemektedir. Kestirmeden söylersek çalışanlar kar amaçlı birer işletme olan hastanelerinin kazançlarına göre döner sermayeden gelirlerini alacaklardır. Bu mümkün müdür?
Yazıya Sağlık Bakanı’ndan bir haber de ekleyelim.
Bakan Koca müjdeyi verdi: Bilkent Şehir Hastanesi 12 bin personel alımı!
(Ankara Atatürk Hastanesinin kapatılmasıyla karda kışta işten çıkarılan taşeron çalışanlar olduğunu, bu kış gününde oradan oraya koşturduklarını biliyoruz.)
25 Şubat 2019 tarihli haber Ankara Şehir Hastanesi tarafından yayınlanan iş ilanından bahisle hemşire, doktorla başlayıp
“664 kişi hasta yönlendirme ve danışma (tıbbi sekreter, resepsiyon, refakat, hasta taşıma), 55 kişi çağrı merkezi görevlisi,313 kişi oda destek personeli, 500 kişi mutfak personeli (aşçı, aşçı yardımcısı, kepçeci, bulaşıkçı, meydancı, depo personeli, 978 kişi temizlik personeli (hastane ve hastanede temizlik süreçleri), 450 kişi hastane güvenliği, 62 kişi otopark personeli alınacak …”
diye devam ediyor. İlginçtir, haberde “istihdam etmek üzere” yerine “istihdam ettirmek üzere” diye yazılmış. Bu durumda Uğur Emek’in dehşetinin plan dahilinde olduğunu söyleyebiliriz.
Yazıyı bitirirken Hoca’nın Bakanlık, Sağlıkta Dönüşüm Programında belirtilen “yaşlılar ve yoksullar dahil bütün vatandaşların erişimine açık olacak evrensel sağlık hizmetini” nasıl sunacak? sorusuna da yanıtı verebiliriz. Türkiye’de evrensel sağlık hizmeti sunumu evrensel hukuk ne kadarsa o kadar olacaktır. (EB/HK)
* Eski Sağlık Bakanı ve AKP Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Recep Akdağ Erzurum Şehir Hastanesi inşaatını teftiş ediyor. (18 Şubat 2019 / AA)