Türk Tabipleri Birliği (TTB) İstanbul ve Muğla Tabip Odalarının ortak çabasıyla 2017 Haziran ayında Şükrü Abi (Güner; 1977-1984 TTB MK Genel Sekreteri) adına Bodrum Gümüşlük Akademisi’nde "Emeğe ve Geleneğe Saygı Buluşması" düzenlemişti. Etkinliğe davetli olan TTB Merkez Konseyi eski başkanlarından biri olarak oradaydım. Erdal Atabek, Şükrü Abi ile TTB’de 1980 öncesi uzun yıllar birlikte çalışmış olmasıyla da özel olarak çağrılıydı. Hitabeti, aktardıkları ile hepimizin dikkatle ve zevkle dinlediği bir konuşma yapmıştı.
Ben de söz almış ve ‘Buluştuğumuz yer burası/TTB’ başlığıyla ifade edilebilecek bir konuşma yapmıştım. Alıntıyla ‘… doğanın ve tarihin nimetleri, kibirinden feragat etmiş bir sevgi, ahlakçı olmayan bir etik ve hayatın neşesi, burukluğu ve sihriyle beslenen bir siyaset’ anlayışıyla TTB’de demokratik ve kitle örgütü olma çabasının özgünlüğüne vurgu yapmış, Richard Sennett’in ‘Saygı: Eşit Olmayan Bir Dünyada' kitabından esinle emeğe ve geleneğe saygı buluşmasının örgütsel birikimi eşitlemeye katkısına dikkat çekmiştim, diye hatırlıyorum.
Akşamın sonunda vedalaşırken Erdal Atabek ‘yarın buradaysan mutlaka bana uğra, görüşelim’ demişti. Tahmin edileceği gibi ‘gündemimiz’ buluştuğumuz yer yani TTB’ydi.
***
Erdal Atabek’le ilk olarak 1990 yılında, TTB Merkez Konseyi’nin eski başkanlarının da çağrılı olduğu bir etkinlikte tanışmıştım. Çok genç bir heyetle Merkez Konsey’ine aday olup girmiştik, başkan Selim Abi (Ölçer) henüz 40’lı yaşlarının başındaydı. Erdal Atabek ve Nusret Fişek’le farklı dönemlerin ve birikimlerin aktörleriyle ‘buluştuğumuz yerde’, 80 sonrası Türkiye’sinin içindeydik. Bunun idrakiyle -içinde bulunduğumuz Türkiye’nin meselelerinin her şeyi etkilediğini bilerek- hekimlik ve sağlık ortamından mütevazı bir katkının/iddianın heyecanına sahiptik. Hayatın neşesi ve burukluğundan birinin hâkim olmasına ‘izin vermeyen’ bir inatla ve sevgiyle ‘kitlemize’ açılan ve kucaklayan bir özgüvenle ‘el uzatmıştık’.
Bugün daha iyi fark ediyorum ki bunda Erdal Atabek, Nusret Fişek gibi isimlerin (elbette bir ekip olarak) ‘yarına bıraktıkları’ çok özel bir yer tutuyordu.
(Oturanlar, soldan sağa: Erdal Atabek, 1966-1984 TTB MK Başkanı; Rüknettin Tözüm 1964-1966 TTB MK Başkanı; Nusret Fişek, 1984-1990 TTB MK Başkanı. Ayaktakiler, soldan sağa: Recep Akdur, TTB MK Genel Sekreteri 1990-1992; Füsun Sayek TTB MK Başkanı 1996-2006; Selim Ölçer, 1990-1995 TTB MK Başkanı, Eriş Bilaloğlu 1990-1992 TTB MK üyesi).
***
Erdal Atabek’le son görüşmemiz 2022 Aralık ayındaydı. Başkanımız Şebnem’in (Korur Fincancı; 2020-2024 TTB MK Başkanı) duruşması için İstanbul’a gittiğimizde Bayazıt’la (İlhan; 2014-2016 TTB MK Başkanı) birlikte evinde ziyaret etmiştik. Gündem yine/hep TTB’ydi; Erdal Atabek bize biraz kırgın (/kızgın?)dı, sanki bana daha fazla! TTB’nin önemine, ne yapmalı/ne yapılabilir’e dair geçmişten örnekler de verdiği üç saate varan bir sohbet oldu. Dünden bugüne ulaşan birikimi, yarına uzanan ufku, sade/berrak düşünüşü ve gelişme/değiştirme sorumluluğu duyan yaklaşımıyla özel bir sohbeti, enerjisiyle oluşturduğu bir atmosferde dinlemiştik… Sarıldık ve ayrıldık.
***
Buluştuğumuz yer/TTB çok sayıda hekim için bir buluşma ‘mekânı’ oldu; kimileri için bir idealin gerçekleştirilmesi yolunda araçlaştırılan mücadele mekânı, kimileri için -aynı zamanda- liman, kimileri için yaralarını sağaltma uğrağı… ama illaki (daha) ‘iyi hekimlik’ yapabilmenin imkânlarını çoğaltma mecrası oldu.
Kuşkusuz her hekim için aynı duygu ve düşünceyi doğurması, kalp atışlarının ve nefes almanın ortaklaştırılmış bir ritimle sağlanması beklenemez. Ama toplumsal sorumlulukla iyi hekimliği bütünleştiren, insan haklarına duyarlılığı hekimliğin doğası olarak kavrayan hekimlerin bir kısmı hayatlarının bir döneminde özel bir anlam yükleyerek, neredeyse hemen her şeyin öncesinde ve ötesinde bir yer vererek TTB çalışmalarının içinde yer aldılar, alıyorlar; etkin ve demokratik bir TTB olabilme hayalinin üzerine titreyen hiç de azımsanmayacak bir hekim topluluğunu oluşturuyorlar.
Bunu 2024 Haziran’ında yapılan seçimli TTB Büyük Kongresi’nde bir kez daha ‘yaşadık’: Şimdi doğrudan TTB koşuşturmacasına uzak olsa da şu ya da bu dönemde bu hayali hissetmiş/yer almışlar kadar yenilenmiş/yeni bir ‘imkânı’ yaratmak isteyenler… hepsi seferber oldu, inisiyatif aldı, yine/yeniden buluşmanın zemini için.
TTB yasalarla vücut bulan bir yapı olmakla sınırlı tanımlanamaz. Dün, toplam içerisinde görece az sayıda da olsa gönül ve emek veren hekimler, Türkiye coğrafyasında eşit ve özgür kurulmuş ilişkiler temelinde ‘tabiplerin birliğiyle’ bir hekim ve sağlık hareketi ‘yaratarak’ iyi hekimlik çabaları şenlikli/sağlıklı bir toplum ütopyasına katkı olsun istediler.
Bugün, şu ya da bu nedenlerle arzu edilenle mesafe açılmış olsa da… sorumluluk duyarak, en geniş hekim kitlesi ile kapalı değil açık iletişim yürüterek, birikime hürmet eden ama öğreten/çok bilen değil anlamaya/öğrenmeye açık, canlı, eşit mesafede, dikey değil yatay bir ağ örerek, yine/yeniden hekimlerin buluşması/hekim hareketi için kurucu bir çabaya katkı sunmanın, inisiyatif almanın zamanıdır. İçinde bulunduğumuz ahvalde ve iklimde hiç de kolay olmadığı ortada ama yitirdiklerimizin emeklerine saygının ve onları gönül ferahlığıyla anmanın bir gereği olarak denemeye değer.
Kim bilir… belki herkesin kibirinden feragat etmiş bir sevgiyle el uzatmasıyla, Kemal Burkay’ın dediği gibi;
iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse...
(EB/RT)
*John Berger’in kitabının adı