Geçici de olsa kalıcı da, artık bir AKP hükümetinden ve onun şimdilik Başbakanı Davutoğlu’ndan söz etmenin formaliteden öte bir anlamı kalmadı. Saray ve bir diğer adıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, epeyi bir süreden beri yürütme gücünü elinde bulunduruyor. Hükümet üyeleri birer aparatçık!
7 Haziran genel seçimleri Saray’ın beklentilerini karşılamadı. Saray’ın sahibi Erdoğan 400 milletvekilinden kapı açtı, 258 vekille eşikte düştü! 7 Haziran’ın ertesinde Saray, tek başına bir AKP hükümetinin kurulabilmesi için erken seçim stratejisi oluşturdu. Zamana ihtiyaç vardı ve sonuca gidilmemesi, daha baştan belirlenmiş koalisyon görüşmeleri yalancılığıyla toplum oyalandı.
Milli irade, milli irade diyerek bağıran Erdoğan ve AKP, 7 Haziran seçim sonuçlarını hiçe sayan oyunlarıyla aslında milli iradeye saygısız davranıyor. Hukuksuzluk, işine geldiği gibi davranma keyfiyetidir ki, bu konuda Erdoğan ile Kenan Evren arasında pek bir fark kalmamıştır!
Sonuç: Şekli şemali, süresi tam belli olmasa da erken seçim.
Amaç: AKP’nin tek başına iktidar olması ve Saray’ın rahat nefes alması.
Bir erken seçim yoluyla AKP’nin seçimi kazanmasının yolu nedir?
Bu sorunun cevabı, 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin neden kaybettiği sorusunda yatmakta.
AKP ve Erdoğan neden kaybetti?
Herkes biliyor; HDP yüzünden. Çünkü HDP barajı geçmeseydi, AKP bugün tek başına iktidardı!
O halde bir erken seçimde Saray’ın ve AKP’nin hedefinde HDP var!
Ne CHP, ne de MHP hedefte değiller. Çünkü her iki partinin oy oranları, seçmenlerinin genel tavrına göre pek bir değişikliğe uğrayacağa benzemiyor. Saray’ın milliyetçi gürültüleri ve bunun taklitçi Davutoğlu tarafından gülünç ve eğreti celallenmelerle dile getirilmesi, MHP’den ve Saadet partisi ittifakından belki bir iki puan koparabilir. Ama bu yetmez ki…
CHP seçmeninden zırnık alır!
Saray’ın stratejisi, ya HDP seçimlere sokulmayacak ya da baraj altında bırakılacak!
Bunun yolunun çatışma yaratmaktan, topluma korku salmaktan, kan akıtmaktan geçtiğine kani olan Saray, böyle yaparak seçmene şu mesajı veriyor: Yanıldınız ey millet! AKP’yi tek başına iktidar yapsaydınız, bunlar olmayacaktı! Zaten Sağlık Bakanı M. Müezzinoğlu, başkan seçseydik, bunlar olmayacaktı diyerek şecaat arz ederken sirkatin söyledi. Fütursuz ve utanmazlar!
Hükümetler gelir, hükümetler gider. Saray gitmek istemiyor, neden? Demek ki kaybedecekleri çok şey var!
İlla da ben tek başına hükümet olacağım, iktidarı paylaşmayacağım, Saray yoluna başkanlık taşlarını döşeyeceğim demenin, bunun için de kan akıtmanın altındaki gerekçeler neler olabilir?
Güç zehirlenmesi, tamam!
İktidarın nimetlerinden mahrum olma, tamam!
Ancak bütün bunlar, hukuksuzluğun, çatışmanın ve kan akıtmanın yeterli gerekçeleri olamaz.
Bir başka durum daha var: Korku!
Saray ve yakın çevresi korkuyor, hem de çok korkuyor.
Korkuları yalnızca yolsuzluk dosyalarından ileri gelmiyor; en az bunun kadar önemli olan bir başka neden de, Suriye konusunda yaptıklarının uluslararası planda hukuki sorunlar çıkarması ihtimalinden korkmalarıdır.
Bütün bunların toplamı, Erdoğan ekibinin ve AKP’nin tökezlemesi halinde düşecekleri ve düşmeleri halinde dağılacakları anlamına gelmektedir ki, bu gerçeğin farkındalar!
Saray ve çevresi, korkularından dolayı toplumu erken seçime götürmek için tehlikeli oyunlar oynuyorlar.
Bu oyunu bozmalıyız!
Yarım yamalak da olsa mevcut hukuku bu kadar açık bir şekilde çiğnemenin, her tarafa ayar vermenin, herkesi susta tutmaya çalışmanın, bu kadar kaba, bu kadar itici, bu kadar şiddet düşkünlüğü ve ölümü yücelten dilinin altında bu korkular yatıyor!
Ölümü şehitlik adına kutsayanlar ve onu yüceltenler, ölümü kendilerinden ve çevrelerinden alabildiğine uzak tutuyorlar. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, riyakârlıklarını örtmek amacıyla yaptığı “Benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” açıklaması ise, çoğunlukla alay konusu olmakta. Ölümü uzak tutmak insanidir, ama onu başkalarının hayatları üzerinden yüceltmek son derece insanlık dışıdır.
Saray’ın dili gittikçe faşistlerin diline benziyor:
Erdoğan açıkça yargıya talimat verdi: Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’nin önde gelen kadroları için kovuşturulsun dedi.
Saray, akamete uğramış çözüm sürecini tamamen ortadan kaldırmak için çatışmacı bir ortam yaratarak toplumu, kanın sebebinin HDP olduğuna inandıracaktı. Buna inanan kesimler elbette var, ancak Saray’ın bu beklentisi de büyük ölçüde boşa çıktı!
Güvenlik görevlilerinin cenazelerinde Erdoğan’a ve hükümete karşı haklı olarak yükselen muhalif sesler yükselmeye başladı.
Yapılacak bir erken seçimde HDP’yi baraj altında bırakmak için yaratılan kanlı ortam yoluyla;
Seçimlere katılım oranını düşürmek…
HDP’ye oy vermiş muhafazakâr Kürt seçmenlerini tekrar AKP’ye döndürmek…
Seçmeni çatışma ortamının, ölümlerin, ekonomik sıkıntıların nedeninin seçimlerden tek başına hükümet kuracak partinin (Daha doğrusu AKP’nin) çıkmadığına, bunun nedeninin ise HDP olduğuna inandırmak…
Bunları biliyoruz; HDP’yi alt etmenin yollarını aramakla meşguller. Daha başımıza ne çoraplar örecekler, yeterince bilmiyoruz.
Osmanlı’da oyun çoktur misali, Saray’da da oyun çoktur!
Ancak tarihte kimi oyunların, oynayanların ayaklarına dolaştığı da görülmüştür.
İnsan hakları, hukuk, adalet, barış ve geleceğimiz için bu oyunu bozmak görevimizdir. (HŞ/HK)