6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, çıraklar, stajyerler dahil en az bir çalışanı olan her işverene, (1) İş riski değerlendirmesi, (2) Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hazırlama, (3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimi, (4) Çalışanların riskler ve önlemleri konusunda bilgilendirilmesi, (5) Önlemlerin alınmasında, önerilmesinde çalışanların katılımcı olmalarını sağlama, (6) Tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde çalışanların mesleki eğitim almış olmalarını isteme veya sağlama, (7) Acil durum planı, yangın tahliye planları yapma, (8) Çalışanların sağlık gözetimini sağlama yükümlülüğü verirken, bir taraftan da bu hizmetleri yürütebilmek için işyeri hekiminden ve iş güvenliği uzmanından hizmet alma zorunluluğunu gündeme getirdi.
Söz edilen iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülebilmesi için işverenler harcama yapacaklar.
İşte bu nedenle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, en fazla dokuz çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren küçük işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütmek için yapacakları harcamaların bir kısmını karşılamakla Sosyal Güvenlik Kurumu’nu yükümlü kıldı. Çalışan sayısı dokuz ve altında olmakla birlikte işyeri eğer az tehlikeli sınıfa giriyorsa, destek ödemesi ancak Bakanlar Kurulu’nun alacağı karar üzerine mümkün olacak.
İşyeri hekimi ve iş güvenliğinden hizmet alma yükümlülüğü, ellinin altında çalışanı olan dolayısıyla dokuz ve daha az çalışanı bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işyerlerinde 01.01.2014 tarihinde başladığından Kanunla gündeme gelen destek ödemesinin de 01.01.2014 tarihi itibarıyla başlaması gerekiyor. Nitekim bu konuyu düzenlemek üzere, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik 24.12.2013 tarihinde yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre yapılacak destek ödemesi, “Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için sağlanacak iş sağlığı ve güvenliği hizmet bedelinin sigortalı başına günlük miktarı … belirlenen prime esas kazanç alt sınırının (asgari ücret) günlük tutarının sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 1,6’sıdır”.
Buna göre yapılacak ödeme, Tehlikeli sınıfa giren bir işyerinde 30 günlük prim gün ödemesi bulunan bir çalışan için ayda (35.7 TL günlük asgari ücret x %1.4 = 0.5 TL x 1 işçi x 30 gün = ) 15 TL , çok tehlikeli sınıfa giren işyerinde ise 30 günlük prim gün ödemesi bulunan bir çalışan için ayda (35.7 TL x %1.6= 0.57 TL x 1 işçi x 30 gün =)17.TL’dir.
SGK tarafından yapılacak bu ödemelerden yararlanabilmek için işverenlerin kuruma başvurmaları gerekiyorr. Yararlanmada, kurumun kayıtları esas alınacak. Destek ödemeden yararlanabilmek için çalışanların sigortalılığının düzenli olarak sürdürülmesi gerekmekiyor. Aksinin tespitinde, kanuna göre işverene yapılmış olan ödemeler geri alınacağı gibi bu uygulamadan işveren üç yıl boyunca yararlanamayacak.
Bunlar, yönetmelik tarafından düzenlenmiş hususlar olup, buraya kadar belirtilenlerde, yapılacak ödemelerin azlığı dışında eleştirilebilecek bir taraf bulunmuyor.
Ancak, yönetmelikte destek ödemesinden yararlanabilecek işyerleri belirlenirken, çalışan sayısının ondan az olup olmadığının tespitinde bazı koşullar aranıyor. Söz konusu koşullardan ikisinde yasaya uygunluk açısından sorunlu bir yaklaşımın bulunulduğu görülüyor.
Sorunlu koşullardan biri, “İşverenden iş alan alt işverenlerce çalıştırılan sigortalılar toplam çalışan sayısına dahil edilir” hükmü (Yön.m.4/2-b).
Bu hükümden, destek ödemesinden yararlanacak işyerine ait çalışan sayısı belirlenirken, o işyerinin yardımcı işlerinden ya da asıl işin bir bölümünden iş almış alt işverenlerin çalışanlarının da asıl işverenin işyerindeki çalışan sayısına dahil edileceği anlaşılıyor. Halbuki 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu tarafından yükümlülükler belirlenirken asıl ve alt işverenin yükümlülükleri kendi çalıştırdıkları çalışan sayısına göre belirleniyor. Bu nedenle yönetmelik hükmüne göre destek ödemesi yapılacağı zaman alt işverenlere ait çalışanların asıl işveren çalışanlarına eklenerek çalışan sayısının ondan az olup olmadığının hesaplanması yasaya uygun düşmüyor. Bir an için bu düzenlemenin muvazaalı durumları önlemek amacıyla yapılmış olduğu varsayılsa bile, muvazaa saptanmadan bu sonuca gidilemeyeceği düşünülmektedir.
Sorunlu koşullardan bir diğeri ise, çıraklarla ilgili düzenlemedir.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çırakları da çalışan kapsamına aldı. Bu durumda, işyerinde sadece bir çırak bile çalışsa, işveren Kanunun getirdiği sağlık ve güvenlikle ilgili tüm yükümlülükleri yerine getirecek. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanından hizmet alacakr. Dolayısıyla işyerinde sadece bir çırak çalışıyor olsa bile işveren sağlık ve güvenlik harcamalarında bulunacak. Halbuki yönetmelik hükmüne göre, destek ödemesinden yararlanılacağı zaman çıraklar çalışan sayısına dahil edilmeyeceğinden, destek ödemesinden yararlanılamayacak (Yön.m.4/2-e). Bir olasılık dokuz çalışanın da çırak olması halinde bu durum daha da çarpıcı olarak ortaya çıkacaktır. Belki, çırak sayısıyla birlikte çalışan sayısı dokuz kişiyi aştığında çırak sayısı düşüldüğünde destek ödemeden faydalanılacak bir sayıya iniliyorsa, bu durum işverenin lehine gibi gözükse de, yasa uyarınca çırakların çalışıyor olmaları nedeniyle sağlık güvenlik harcaması yapılırken, yönetmelik uyarınca çıraklar için destek ödemesinden yararlanılamayacak olunması, amaca uygun olmadığı kadar İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na da aykırıdır.
Bu nedenle, Sosyal Güvenlik Kurumu‘ndan sağlık ve güvenlik harcamalarına karşılık destek ödeme alacak işyerleriyle ilgili koşulları düzenleyen “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerinin Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik”te yer alan söz konusu iki koşulun gözden geçirilerek yasaya uygun bir şekilde düzeltilmesi gerekiyor. (DK/ÇT)