* Fotoğraf: Servet Taşdemir / AA
Makalenin İngilizcesi için tıklayın
26 Nisan 1986 tarihinde o dönemki adı SSCB olan ülkedeki Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali'nde büyük bir nükleer kaza yaşanmıştı. Bu felaket üzerine derli toplu sayılabilecek “Çernobil” adında 5 bölümlük bir dizi 1 yıl önce, 2019 yılında yayınlanmıştı.
Felaket filmlerinin kodları genel olarak bellidir. İnsanlık için varoluşsal bir tehlike haline gelmiş kontrol dışı güçler, yetkililerin bunu umursamaması veya gizlemesi, tehdidin facia haline dönüşmesiyle içine düşülen çaresizlik ve bu ortamda bireysel kahramanlar yoluyla felaketin savuşturulması vs.
Çernobil felaketi üzerine yapılmış bu dizi üzerine olumlu, olumsuz birçok eleştiri yapıldı. Bunların hemen tümü de politikti. Konumuz bu değil. Fakat bu diziyi diğer felaket sinemasından farklı kılan yanı, bireysel kahramanlıklar gibi fantastik figürler yerine, kolektif bir mücadeleyi esas alarak olaya epeyi bir objektif yaklaşmasıdır.
Çernobil faciasında nükleer felaketin daha büyük boyutlara sıçramasını önlemek için, nükleer felaketin merkezinde yaşamları pahasına çalışan iki meslek vardı: İtfaiyeciler ve madenciler. Dizi filmden bana kalan esas anlam, bu iki meslek çalışanlarının ölümleri pahasına, yaşam için mücadeleleri oldu.
Tarih falan tarihteki filan savaşlardan, falan generallerin, kralların kahramanlıklarından ibaret değil. Okullardaki tarih kitapları bunlarla dolu. Bunlardan ibaret bir tarih hem çarpık hem eksik hem de büyük ölçüde yanlıştır.
Klasik bir söz ama tekrar etmek zorundayım. “Tarihi kitleler yapar, egemenler yazar.” Bir savaşın başındaki komutan bize uzun uzun anlatılır. Peki ya o savaşta ölen on binler? Onlar insan değil mi? Egemenlerin tarih kitaplarında kitleler yalnızca rakamlardan ibarettir! Hem savaşların gerçek nedenleri neler?
Eğer bir Çernobil olayının tarihinden söz edeceksek, madenciler ile itfaiyeciler o fecaatin saygıyla anılacak kahramanlarıdır!
Şimdi daha büyük, daha kapsayıcı ve belirsizliklerin yarattığı kaygılar içinde dünya ölçeğinde bir felaketle karşı karşıyayız. Felaketin adı Covid-19. Şimdilik yüzyılın bir felaketi olarak nitelemek mümkün çünkü önümüzdeki 80 yılda neler olabilir, bilmiyoruz.
Covid-19 virüsü gittikçe yükselen bir grafikle dünyayı etkilemeye devam ediyor.
Çağın felaketi olan yayılma hızı yüksek bu ölümcül salgına karşı gerek tanı ve tedavi sürecinde çalışanlar, gerekse virüsün aşısını bulmak için uğraş verenler çağın kahramanlarıdır.
Covid-19 salgını tarihi bir olaydır. Bu olayı ileride tarihçiler nasıl yazarsa yazsınlar, bu sağlık çalışanları saygıyla anılmayı çoktan hak ediyorlar. Bu kısım geleceğe matuf ve tarihçilerin işi.
Biz bugündeyiz. Ve bugün sağlık çalışanlarına karşı büyük sorumluluklarımız var. Her şeyden önce ülkelerin hükümetleri sağlık çalışanlarına güvenli ortamlar hazırlamalı, virüs tehlikesini uzak tutacak donanıma sahip malzemeler sağlamalı. Devlet meslek sorumluluğunu yaşamı pahasına yerine getiren sağlıkçılara karşı, tıbbi ve mali sorumluluklarını azami ölçüde yerine getirmeli.
Bireyler olarak sağlık çalışanlarının Covid-19 virüsüne karşı yürüttüğü mücadeleye destek olmalıyız. Risk tespiti yapılan kimi kişilerin sağlık personelinin tedbirlerine direndikleri, test yaptırmaktan kaçındıkları gibi olayların video görüntüleriyle sabitlendiği görülmekte. O kişilerin paniklemesi bir ölçüde anlaşılabilir. Fakat riskli şahsın çevresindeki insanlara bu virüsü bulaştırma hakkı kesinlikle yoktur! Kendimizi salgına karşı ne kadar sakınıyorsak, başkalarına karşı yayma ihtimalinden da o kadar sakınmalıyız. Salgına karşı topum sağlığının başlangıç noktası, biz tek tek bireyleriz.
Virüse karşı büyük riskler alarak yaşamları pahasına mücadele eden dünyadaki bütün sağlık çalışanlarını saygıyla anıyorum.
Ülkemizde virüse yakalanan sağlıkçılarımız var. Hatta can kayıpları yaşanıyor. Başta Çapa Tıp Fakültesi Dâhiliye Profesörü Cemil Taşçıoğlu olmak üzere virüs mücadelesi sürecinde vefat eden tüm sağlıkçıları ve diğer çalışanları saygıyla anıyor, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dünkü açıklamasına göre virüs kapmış sağlık personelini sayısı 601 kişi. En kısa zamanda sağlıklarına kavuşmaları diliyorum.
Çernobil, Covid-19 virüs salgını, tarih… yaşatmak için ölümü göze alabilmek; bundan daha büyük bir onur ve ahlaki bir duruş var mı?
Bilim başaracak!
Tarih yalnızca sağlık emekçilerini yazmayacak. Tarih aynı zamanda bu felaket karşısında devletlerin/iktidarların ne yaptıklarını da yazacak. Hangi iktidarların toplumuna karşı sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiklerini, hangilerinin benmerkezci davrandıklarını, gerekli tedbirleri almadıklarını ve halkının temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduklarını da yazacak. Hemen her şey belgeleriyle sabit. Çünkü çağımız öyle yüzlerce yıl önceki gibi, ne salt devletlerin tuttuğu yetersiz kayıtlardan ibaret ne de kayıttan çok, söylencelerden. Artık iletişim teknolojilerinin sağladığı imkânlar dâhilinde kuruluşların, bireylerin dahi tuttukları kayıtlar var.
Bütün bunlar tarihin dokümanları olarak, iyiliğin ve kötülüğün arşivini oluşturacak. (HŞ/TP)