Zenginseniz, “aman hemen ben de alayım bu ayrıcalıklı sürücü belgesinden” diye sakın heveslenmeyin. Zira bu sürücü belgesine sahip olmak için sadece zengin olmanız yeterli değil, başka koşulları da karşılamak zorundasınız. Devlet bu konuda çok hassas!
Çünkü o derece özel haklara kavuşuluyor ki bu sürücü belgesine sahip olunduğunda (aşağıda değineceğim,) bu özel haklar kötüye kullanılsın istemiyor devletimiz; yanlış ellerde olursa çok büyük sorunlara yol açabilir bu “güç”.
H sınıfı sürücü belgesi...
H sınıfı sürücü belgesinden bahsediyorum... Bu belgeye sahip olduğunuzda o derece özel oluyorsunuz ki, dünya üzerinde sizin aracınızı sizden başka hiç kimse kullanamıyor ve siz başka araçları değil sürmek, onlara yan gözle bile bakamıyorsunuz. Evet, aracınızla düpedüz (hatta resmen) evleniyorsunuz. İyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, ölüm sizi ayırana dek birleşiyorsunuz.
Hani sadece Hollanda’da eşcinsel evlilikleri yapılabiliyor ya, evlenmek isteyen çiftler akın akın Hollanda’ya gitmek zorunda bırakılıyor. Hah! İşte, arabasıyla evlenmek isteyen kişiler de gönül rahatlığıyla ülkemize gelebilirler. Hem ülkemiz için de büyük bir reklâm. İnanç turizmi, yayla turizmi derken, şimdi de Otoaşk turizmi (Aman yanlış anlaşılmasın, otoda aşk değil, otomobille aşk. Artık, günahı boynunuza!)
Durumu imgeleyen bu girişten sonra şimdi gelelim bana bu yazıyı yazdıran sıkıcı konunun özüne: Sakatlığı olan kişilerin otomobil kullanması için yapılan düzenlemeler ve bunların yarattığı kaos.
Karayolları Trafik Kanunu’nda H Sınıfı Sürücü Belgesi için şöyle denir: “Özel tertibatlı olarak imal, tadil veya teçhiz edilmiş motosiklet veya otomobil türünden araçları kullanacak hasta veya sakatlara" verilir. Yani bu tanıma göre sakatlığı olan kişiler ancak H sınıfı sürücü belgesi ile, ve ancak özel (gaz-fren pedallarının elle kumandası vb.) tertibata sahip (ve bu şekilde tescil edilmiş) otomobili kullanabilir.
1) Sakat/hasta ifadesindeki kaos:
a. Sağırları (veya az işitenleri), bir gözü görmeyenleri (monooküler), ve süreğen hastalığı olanları (kalp, böbrek hastalıkları vb.) bu tanıma nasıl sokacaksınız? Onlar otomobil kullanmak için özel donanıma ihtiyaç duymazlar, buna karşın sakat/hastadırlar.
b. Sol ayağından sakat olanları bu tanıma nasıl sokacaksınız? Onlar da otomatik vitesli olan herhangi bir aracı kolayca kullanabilirler, özel donanıma ihtiyaç duymazlar.
Yasa yapıcılar bu yanlış tanımla ortaya çıkan yukarıdaki kaosu aşmak için pratik bir “çözüm” bulmuşlar. Diyorlar ki, sakat/hasta olmak H sınıfı sürücü belgesi almak için yeterlidir. Ne zaman ki o belgeyle otomobil kullanmak istersiniz, o zaman duruma bakarız.
Sakatlar hangi otomobili kullanabilir...
Bir başka deyişle, sakatlığı olan kişiler gidip kolayca H sınıfı sürücü belgesi alabilirler, çok büyük ihtimalle hiçbir sorun da yaşamazlar. Ta ki, “sürücü belgemi aldım, hemen bi otomobil kullanayım” diyene kadar. Zira herhangi bir araç kullanmak istediklerinde, “hani bunun sakat statüsünde tescili?” sorusuyla karşılaşacaklar; yukarıdaki tanım öyle diyor. Yani H sınıfı sürücü belgesi olan kişiler, sadece (otomobil kullanmak için hiçbir özel tertibata ihtiyaç duymasalar bile) sakat statüsünde tescil edilmiş olan otomobili kullanabilirler. Pekii, bu statüde tescil edilmiş her otomobili mi? Hayır:
2) Özel tertibat tescili ile ortaya çıkan kaos:
a. Karayolları Trafik Yönetmeliği der ki: “Malul, sakat ve engelli tarafından bizzat kullanılmak amacıyla ülkemizden [ya da yurt dışından] satın alınarak ilk iktisap edilen özel tertibatlı araçların tescil belgelerine, "Araç sahibi tarafından kullanılması zorunlu olup, Özel Tüketim Vergisi ödenmeden devri, satışı, hibesi, intifasının mülkiyeti muhafaza kaydıyla veya sair şekillerde akden devri, tasarruf hakkının vekâletname ile devredilmesi, kiralanması, ödünç verilmesi, özel tertibatının kaldırılması veya değiştirilmesi yasaktır" şeklinde, ikinci el araç olarak satın alınmış ise, "Araç sahibinden başkasının kullanması yasaktır." şeklinde şerh konulur.
Araba seninse kullanırsın...
Burada geçen ifade, sadece vergi avantajı ile satın alınan otomobiller için olsa, amenna, ama değil. Mevzuatta, "vergisi ödenerek" veya "vergi avantajıyla" alınan otomobil ayrımı yapılmıyor. Tüm vergilerini ödeyerek sıfır ya da ikinci el araç alan H sınıfı sürücü belgesine sahip herkes bu sınırlamaya dahil ediliyor. Tekeşlilik dediğim de bu işte. Herkes kendi arabasını kendi üstüne tescil ettirecek ve sadece onu kullanabilecek. Ölüm sizi ayırıncaya dek! Araba alacak parası olmayan H sınıfı sürücü belgeli kişiler ne yapacak? Sürücü belgelerini duvara asıp gururla seyredecek! Peki ya siz otomobilinizi ya da otomobiliniz sizi aldatırsa ne olur?
b. Bunu aklınızdan bile geçirmeyin! Yönetmelik aile hukuku konusunda çok ciddi: “Malul ve sakatlara ait özel tertibatlı araçların her ne sebeple olursa olsun, bu Yönetmelikte izin verilen kişiler dışında başkaları tarafından kullanıldığının tespiti halinde; araç trafikten men edilerek bu hususta düzenlenecek bir tutanakla mer’i mevzuat çerçevesinde işlem yapılmak üzere ilgili gümrük ve maliye birimlerine intikal ettirilir.”
Bilmiyorum yazıya bir sonuç yazmama gerek var mı? Zira kaosu anlatmak ve anlamak o kadar zor ki. Durumu okuyucuların mantığına kabul ettirmek için on sayfa daha yazsam fayda etmez gibi geliyor. Ne yasa yapıcılar ne uygulayıcılar ne de sürücüler ne yapılacağını biliyor. Düzenlemelere bakarsak, otomobil kullanmak için özel tertibata ihtiyacı olmayanlara H sınıfı sürücü belgesi verilmemeli (işin trajik yanı, bu kişilere sakat diye B sınıfı sürücü belgesi de verilmiyor).
Yine düzenlemeye göre, sakatlığı olan kişiler sadece kendi üzerlerine tescilli otomobili kullanabiliyor ve o otomobilleri kendilerinden başka kimse de kullanamıyor (Pekii, otomobil alacak parası olmayan sakatlar ne olacak?).
Çiftlerimize ömür boyu mutluluklar diliyor, darısı bekârların başına diyorum! (BK/NZ)