Siyaset bilimci, yazar Prof. Dr. Fatmagül Berktay Adalar'da Felsefe Söyleşileri 2018 kapsamında "Dünyayı Bugünde Sevmek - Hannah Arendt’in Politika Anlayışı” üzerine konuştu.
Felsefeci Dr. Seval Bulutoğlu ile Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Özbek’in ortaklaşa düzenlediği Felsefe Söyleşileri 2018'in bu son programı 1 Eylül günü Heybeliada Ruhban Okulu'nda gerçekleşti.
Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Arendt’in politika anlayışını anlatırken, tarihten ve bugünden örnekler verdi ve dünyanın içinde bulunduğu karanlığa dikkat çekti.
Dünya genelinde şiddet, açlık ve yoksulluk gibi nedenlerin sonucu olarak ortaya çıkan mültecilik sorununu ve özellikle ülkemizde yaşanan hak ihlallerini de hatırlatan Prof. Dr. Berktay, Hannah Arendt’in politika anlayışı ile totoliter rejimlerden de örnekler sundu.
İçinde bulunduğumuz karanlık tabloya rağmen, umudu korumak gerektiğinin altını çizen Berktay, söyleşi boyunca, düşünmenin, kamusal alanda özgürce konuşmanın, tartışmanın ve örgütlenmenin önemine vurgu yaptı.
“İnsanlar biraraya gelip ortak eylem yapabildikleri sürece umut vardır”
Prof. Dr. Berktay, umuda dair düşüncelerini yine, totalitarizm analiziyle ünlü olan en önemli siyaset teorisyenlerinden Arendt’in sözleriyle ifade etti:
“Arendt, ‘Dünyayı bugünde sevmek niye bu kadar zor?’ diye sorar ve soruya gene kendisi yanıt verir. Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız.
"Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. ‘Dünya sevgisi’ni mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.”
“Dünyaya karşı sorumluyuz”
Arendt’i bugün özellikle okumak gerektiğini ifade eden Berktay şöyle devam etti:
“Arendt insanı gerçek anlamda düşünmeye davet eder, ezberlere başvurmadan, kolaycılığa kaçmadan, olgulara dayanarak, yeni olanı yeniliği içinde kavramaya çalışarak düşünmek gerektiğini söyler.
"Modern dönemin politik koşullarını, ‘karanlık zamanlar’ı analiz ederken ve geleceğe yönelik öngörülerde bulunurken çok derinlikli ve öngörülüdür.
"Bugün maalesef sadece Türkiye’de değil, dünyanın hemen her yerinde ‘karanlık zamanlar’ yaşanıyor. Ancak Arendt en karanlık zamanlarda bile bir ışığın bulunacağını ve bunun insanların eylemleriyle ortaya çıkacağını söylüyor.
"Gerçekten de karanlığa direnmek ve ışığı bulmak zorundayız çünkü dünyaya ve gelecek kuşaklara karşı sorumluluğumuz var.”
“Totaliter rejimler insan tabiatını değiştirmeye çalışır”
Arendt’in Totalitarizmin Kökenleri kitabından alıntılar yapan Berktay, bu tür rejimlerin insanları tek tipleştirmeye ve düşünmeden itaat eden robotlara dönüştürmeye çalıştığına işaret ederek Arendt’in en önemli tespitlerinden birinin totalitarizm tehlikesinin geçmişte kalmış, olmuş bitmiş bir şey olmadığını vurgulaması olduğunu belirtti.
Modern döneme içkin olan bu tehlike, özgür kamusal alanların yok olması ve politikanın anlamını yitirmesiyle birlikte daha da artıyor, diyerek totaliter rejimlerin ilk hedeflerinden birinin özgür düşünme ve eylem olanaklarının ortadan kaldırılması olmasının tesadüf olmadığına dikkat çekti.
“Haklara sahip olma hakkı”
Dünya üzerindeki eşitsizliklerden de örnekler veren Berktay, mültecilerin hiçbir devletin koruması altında olmamalarının feci sonuçlarına değindi ve Arendt’in “hakları sahip olma hakkı”na vurgu yapmasına dikkat çekti.
“Mülteciler, dünyanın en korumasız insanları. Milyonlarca mülteci insan, hiçbir ülkece kabul görmüyor, hiçbir devletin koruması altında değiller, en kötü koşullarda yaşamaya mecbur bırakılıyorlar, sinek gibi öldürülmelerini dünya sadece seyrediyor... Maalesef bugün yaşananlar, Arendt’in yıllar önce bu konuda yaptığı tespit ve öngörüleri fazlasıyla doğruluyor” diyen Prof. Berktay şöyle devam etti:
“İnsanlar arasında eşitsizlik derinse ortak bir dünyayı paylaşmak zorlaşır. Eğer hakları koruyup savunan, güvence altına alan politik topluluklar yoksa, insan hakları soyut bir söylemden ibaret kalır. Bugün en önemli sorunlardan biri, belki de başlıcası kamusal alanda haklara sahip olma hakkımızı savunmaktır.”
“Totaliter liderler, kitleleri yalan ve ideolojik propaganda ile peşlerinden sürüklemeye çalışırlar, yalan ile hakikat arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya çalışırlar. Sürekli olarak tarihi, kendi hedeflerine uyduracak biçimde yeniden yazarlar. İlk saldırı hedeflerinden birinin özgür basın ve tarafsız haber kaynakları ve kurumlar olması tesadüf değildir. Çünkü böylece ya körü körüne her şeye inanan ya da artık hiçbir şeye inanmayarak düşünme ve eylem yetisini yitiren itaatkar kitleler yaratmayı hedeflerler. Bizlere düşense buna karşı direnmek ve iktidarın yüzüne karşı hakikati söyleyip savunmaktır.”
Fatmagül Berktay hakkındaSiyaset bilimci, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi, halen “politik etik” ve “politik kötülük” üzerinde çalışıyor. İÜ SBF’de Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm ve Anabilim Dalı başkanydı. İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü yaptı. Kadın sorunlarından sorumlu Devlet Bakanlığı’nda danışmanlık yaparak Türkiye’yi BM ve AB dahil çeşitli forumlarda temsil etti. ABD, Avrupa ve Avustralya üniversitelerinde de dersler ve konferanslar verdi. Tarih Vakfı kurucu üyesi ve Kadın Eserleri Kütüphanesi Genel Kurul üyesi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ile York Üniversitesi’nde tamamladı. Siyaset bilimi ve kadın çalışmaları alanlarında yurt içinde ve dışında yayımlanmış çok sayıda makalesi ve kitap bölümü bulunuyor: Kadın Olmak, Yaşamak, Yazmak (Pencere yayınları, 1991), Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın (Metis, 1996), Women and Religion (BlackRose Books, Kanada, 1998), Tarihin Cinsiyeti (Metis, 2003) adlı kitabı ise Lübnan’da yayımlandı ( Dar Kreideh, 2009). Politikanın Çağrısı (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2010), Dünyayı Bugünde Sevmek –Hannah Arendt’in Politika Anlayışı (Metis Yayınları, 2012). |
(AK/EKN)