Politika, siyaset gibi terimler ve bu işle uğraşanlar çok çetrefilli algılar yaratagelmiştir. Politika kirlidir her şeyden önce. Bu işe bulaşan kişi ne kadar temiz, dürüst biri olursa olsun bozulacak, başkalaşacaktır eninde sonunda. Bunu boşa çıkaracak pratikler de yok denecek kadar az olduğundan bu koşulsuz bir yargı olarak yer etmiştir. Öyleyse şu politika denilen şey yaşamımızdan bir bütün çekip gitse olmaz mı?
Çoğumuz çok kereler politikanın ne kadar sıkıcı ve yalancı olduğunu söylemiş ve benden uzak olsun demişizdir. İyi ama gerçekten politika nedir ve istesek dahi ne kadar uzak durabiliriz? Politikacı olmamak, herhangi siyasi bir parti veya oluşuma katılmamak yeterli midir uzak durmak için? Zira günlük yaşamımızdaki olay ve olgulardan tutalım yaptığımız işlere, sosyal çevremizden tutalım ahlaki değer ölçülerimize kadar hemen her husus politikada olup bitenlerle ilintilidir.
Bakış açımıza, bir olay ya da durum karşısındaki yorumlarımıza bir bakalım, duygu ve düşünce dünyamızın mutlaka politik görüşlerin etkisi altında olduğunu daha iyi görürüz. Kendimize ait bir dünyamız, duygu ve düşüncelerimiz yok mu? Var elbette. Burada kastedilen illa her şeyimizin mevcut politik güçlerce belirlendiğine vurgu yapmak değildir. Konu politikaya atfettiğimiz bakış açısı, onun etkisi ve onu ele alış tarzımıza dairdir. Mevcut politikalardan etkileniriz elbet ister istemez. Hele de iktidar politikasının her yere nüfuz eden baskıcı yaklaşımına karşın kendi yaşam felsefemizin hayat bulması çok zor olmaktadır. Fakat daha geniş bir açıyla politikanın yaşamımız, kişiliğimiz ve hatta karakterimiz üzerindeki etkisi irdelenmeye değer bir konudur. Öyle ki politika gelir soframıza oturur, işimize, çevreyle olan etkileşimimize katılır, tutumlarımıza karışır, yarattığı sonuçlarla başa çıkma yöntemlerine de işaret eder.
Bu nedenle politikanın yaşamımızın her alanında önemli bir etkisi vardır demek abartı olmaz. Bu insanın kendi politikasını da gösterir. Örneğin bir sinemaya gideriz orda yaptığımız yorumlar bizim politikamızı gösterir aslında. Aynı şekilde izlediğimiz haber ve reklamlara, gördüğümüz olay ve olgulara, insanlarla olan ilişki tarzımıza kadar her şey bizim politikamızın ne olduğunu gösterir. Ama evet politikasız da kalınabilir. En azından olanlar var. Kişinin ne bir görüşü vardır ne bir refleksi, ne ağlar ne güler misali yaşayıp gider. Ama bu bile bir politika sonucu oluşturulmuş bir durumdur. Zira her canlının bir yaşam politikası vardır. Ne için yaşadığını bilir ve en iyisi için çaba gösterir. Bu bile bazı politikalar sayesinde insan evladında öldürülmüştür.
Konu oldukça geniştir. Siyasetin tarihi de irdelenebilir, uygulanan yöntemler de incelenebilir. Toplum üzerindeki etkisini zaten günümüze bakarak da anlayabiliriz. Örneğin demokratik bir siyasetin etkin olduğu yerlerde insanlar daha rahat, hoşgörülü, birbirlerinin haklarına saygılı iken baskıcı, dikteci bir siyasetin etkin olduğu yerlerde insanlar tahammülsüz, bencil, ötekileştiren, dayatmacı tutumlar içine girmekteler. Bunlar bir yere kadar anlaşılabilirken, en zor olanı bunların kendi üzerimizdeki etkisinin farkındalığıdır. Okurken, bakarken, yorumlarken sanki bizi teğet geçer gibi yaklaşırız pek çok şeye. Oysa bunu en yapmamamız gereken olgu siyasettir. İstesek de istemesek de dahilizdir bir şekilde. Bizi etkiler demek az gelebilir, zira belirleyicidir de. Ama bunun da ötesinde kendini siyasetsiz kılmak kişinin kendine yapacağı en büyük kötülüktür. Kendini her türlü etkiye açmak ya da flu bir bilinçle kalmak demektir.
Eğer ki kişiliğimiz ve yaşamımız üzerinde belirleyici olmak istiyorsak mutlaka siyasetimizin olması gerekiyor o zaman. Yoksa, sonuçta taşıdığımıza göre mutlaka bir şeyin kafasını yaşarız. Bunun için kendimizi yormamıza gerek yoktur, bir şekilde sirayet eder yaşamımıza, dilimize, benliğimize…
Siyaset ya da politika adına her ne diyorsak bize kötü gelebilir ama bu onu kullananlarla ilgilidir. O zaman aklımızdaki alternatif siyaset nedir? İşte verili olana tabi olmamanın en önemli yanı alternatif sunabilmektir. Bu yoksa istediğimiz kadar konuşup, karalayıp, çizelim ya da bağımsız, özgün olduğumuzu düşeneduralım. Hiçbir faydası, kıymeti harbiyesi yoktur.
Politika en yalın ve dar haliyle kişinin düşünce tarzı, kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilenme, yürütme ve yönetme şeklidir bir nevi. En ufak bir şeyden tutalım, en büyük şeye kadar neyin nasıl olması gerektiği konusunda bir fikir yürütüyorsak politika yapıyoruz demektir. “Politika bana bulaşmasın da” deme lüksümüz yok yani. Yaşamımızdan, faaliyetlerimizden de çıkaramayız onu. Yazarın kaleminde, şairin mısralarında, ressamın çiziminde, sinemada, sporda, okulda, işte, özcesi her alanda politik temalar vardır.
Farkında olalım ya da olmayalım, ilgilenelim ya da ilgilenmeyelim politika denen gerçekliğin yürütücüleri olmayabiliriz ama bizzat içindeyiz. Bir şekilde müdahiliz. Eğer ki genel anlamıyla da kişilerin düşünce, inanış tarzı, bakış açısıysa politikayı belirleyen, her birimiz buna sahibiz. O halde verili olan, yani karşı olup eleştirdiğimiz, uzak durmak istediğimiz siyasetlerin ya da politikaların –adına her ne dersek- bizi belirlemesini istemiyorsak bunun yöntemi gözünü kulağını kapatıp, düşünmemek değildir. Zira, kendini inandığı, olmak istediği değerler çerçevesinde politik olarak donatmayan, yetkinleştirmeyen kişiler, kaçınılmaz olarak etkin politikaların gölgesinde kalırlar. Buyrun politikadan ne kadar uzak kalabiliriz siz karar verin… (RŞ/HK)