Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) uyguladığı “eşbaşkanlık” sistemi şimdi Halkların Demokratik Partisi (HDP) bünyesinde tüm yönetim kademelerinde sürdürülüyor. Eş genel başkanlık dışında henüz yasal bir mevzuata kavuşmuş değil ancak yasal bir engeli de yok. Katılımcı demokrasinin bir gereği olarak yönetimlerde geliştirilen bu sistem başarıyla yürütülüyor denilebilir.
Eşbaşkanlık nedir ve böyle bir sistem arayışı neden oluştu? Bu sistemin devrimci, demokratik bir gelenekten gelen siyasi bir oluşum öncülüğünde geliştirilmesi, anlayış ve uygulama konusunda bize anafikri kendiliğinden veriyor aslında. Önemli olan bu devrimci, demokratik geleneği doğru okumak.
Kimi okumalarda, siyasete erkeğin yanında kadının da katılması olarak algılanıyor. Evet, siyasete kadının da katılması hedefi açık ama erkeğin yanında değil, birlikte eş şekilde bir katılımı amaçlanıyor. Ortak bir irade çerçevesinde karar ve yürütme gücü olmayı ifade ediyor. Fakat bunun ne kadar doğru anlaşıldığı, uygulamada ne kadar yerini bulduğu, irdelenmeye değer bir konu.
Bırakalım farklı çevre, siyaset ve kurumları, henüz uygulamada olduğu alanlar bünyesinde de bu sistemi doğru anlayarak buna denk bir tutum ve pratik içerisine girmede yetersizlikler görülüyor. Misal kimi yerlerde eşbaşkanlar tanıtılırken birinin başkan, diğerinin eşbaşkan olarak tanıtılması gibi durumlarla karşılaşılması bunun en bariz örneği. Burada eşbaşkan olarak bahsedilenin, yardımcı başkan olarak algılandığı açık. Ve her nedense eşbaşkanlardan “yardımcı” algısıyla gösterilen de genelde kadın oluyor!
Oysa yukarda da değindiğimiz üzere görev ve konum olarak birinin diğerinden en ufak bir üstünlüğü veya farklılığı yok. “Eş” olarak tanımlanmasının nedeni de budur. Tabi bu “eş” kavramının da yurdum insanınca yanlış anlaşıldığı durumlar da yaşanmıyor değil. Özellikle bölgedeki yaşlı insanlarımızın eşbaşkanları karı-koca olarak algıladığı durumlarla da karşılaşılıyor. Örneğin bir gün yerelden eşbaşkanlar birlikte yaşlı bir anayı ziyarete giderler. Ana, kadın eşbaşkanın duyacağı bir şekilde ciddi ciddi “Keça min, bihostek din ji te direjtir ba ye hin baştir biba (Kızım, senden bir karış daha uzun olsaydı daha iyi olacaktı)” der. Karşılaşılan bu gibi durumlar da elbette işin nükteli yanları olmaktadır.
Şu sıralar yine tartışılmaya başlanan eşbaşkanlık sisteminin ister yasal, ister iktidarsal zihniyetten kaynaklı karşılaştığı güçlükler ne olursa olsun katılımcı demokrasi ve yatay yönetimin önemli bir adımı olarak daha da yaygınlaştırılarak sürdürülmesi gerektiği açık. Ortak işbölümü, hizmetin de daha kolay ve kaliteli verilmesini sağlayacaktır. Merkeziyetçi, tekçi bir yönetim tarzından kaynaklı cereyan eden sorun ve sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Yönetimin ortaklaştırılması, birilerinin tekeli olmaktan çıkarılıp paylaştırılması toplumun kendi kendini yönetmesinin fırsatını verir.
Bu durumun önemli bir öznesi olan kadının sadece fiziki varlığıyla katıldığı, sırf siyasette bulunması için oluşturulan bir sistem olmadığı açıktır. Rengi, dili ve özünden de bahsetmeyeceğiz. Önemli olan özgür irade ve karar gücü olmanın açığa çıkmasıdır. Elbette bunun da benimsenen demokrasi anlayışı ve kadının özgürlük mücadelesi çerçevesinde olması önemli. Yoksa yönetimde kadının cins olarak varolduğu ancak erk zihniyetle yönetilen bir yapılanmanın ötesine geçilemez.
Karşılaşılan zorluklar ve engeller ne olursa olsun bu esas gayeden uzaklaşmadan yürütülecek eşbaşkanlık sistemi demokratik siyasetin geliştirilmesinde oldukça umut verici bir adım. Bunu sahiplenmek, doğru algılanılmasını sağlayıp yaygınlaştırmak ise hepimizin sorumluluğu. Zira toplumun kendi kendini yönetmesinin önünü açan bir sistemdir ancak kendini katmayan bir toplum, topluluk karşısında da eski eril ve tekçi sisteme giydirilen iki kişilik bir yönetim olmanın ötesine geçilemez. Bu nedenle eşbaşkanlık sistemini, hangi temellere dayanılarak geliştirildiğini doğru okuyarak desteklemek, geliştirici eleştirilerde bulunmak da toplumun öznesi olan bireylerin görevidir. (RŞ/HK)