El pueblo unido jamás será vencido. Birleşmiş bir halk asla yenilmez. Asıl tercümesi sanıyorum böyle.
Bu özlü söz, sözdeki gerçek, neredeyse üç yıl boyunca dilimizin her dönüşüne nasıl geldiyse, nasıl uyduysa öyle söylendi durdu.
9 Mart 21: Seçimde hile için ne yapılırsa yapılsın hızla ve hakkıyla oluşturulacak Seçim Güvenliği İttifakı’nın topluma vereceği özgüven, sandıkta dürüstlüğün hâkimiyetini sağlayacak milyonlarca gönüllünün ortaya çıkmasını, bunun ötesinde sayım ve sonuç aşamasında, sürecin denetimi için, milyonlarca seçmenin kendi sandıklarının başında, sayım merkezlerinde, sokakta olmasını sağlayacaktır. Bundan büyük güç yoktur. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.
17 Şubat 22: Oy hakkının savunulması esasına dayanan bir halk hareketinin meşruluğu tartışma götürmez. Halkın örgütlü gücünün karşısında hiçbir kuvvet duramaz.
11 Mayıs 22: … O zaman sokakta, meydanlarda büyüyüp gelişecek olan şey devasa bir halk hareketi olur ve bilindiği gibi örgütlü halkın üzerinde, onu yenebilecek güç yoktur.
"Sokak Korkusu"
21 Ekim 22: Örgütlü halk seçim günü sandık başında birbirini süreç boyunca çoktan tanımış, yoldaş olmuş görevliler olarak, gün boyunca birlikte sandıkları korurlar; ardından sayım-kayıt- sürecini sandıklarının başına gelen onlarca yüzlerce seçmen ile birlikte kitleler halinde izler, denetlerler. Bu niceliğe, bilgi donanımına, sükûnete ve özgüvene sahip halkı hiçbir kuvvet yenemez.
Böyle söylenmekle kalmadı; bir yıl boyunca süren çabanın sonunda 1 Aralık 21’de Seçim Güvenliği Platformu kuruldu. Birisi dışında muhalefet partileri de platformun tam ya da gözlemci katılımcısı oldular.
Ancak, kuruluşundan 40 gün sonra Platform, seçim güvenliğinin sokakta halk hareketi olarak örgütlenmesi düşüncesini kendi içinden tasfiye etti. Şaşkınlık verici gelebilir ama evet böyle oldu. Yazık ki böylece umut ile sarılınan varlık sebebi de berhava edilmiş oldu. Bu tasfiye işleminde Ana Muhalefetin platforma taşınmış ‘sokak korkusu’ amir etken oldu.
14 Mayıs’a sayılı gün kala şu sıralarda, muhalefetin en sorumlu ağzından işitince “Aman sandık görevlisi olun” şeklinde bir çağrı, içimizde acılı bir serzeniş duymamak kolay değil.
Ancak ne gam! Bu talihsiz icraat, telafi edilemez, enseyi karartacağımız bir duruma asla işaret etmiyor.
Kurtuluşumuz sokakta
Çünkü artık, 20 yıl boyunca halkın bu iktidardan gördüğü zulüm, ‘içinde çığ gibi kabaran değersizleşmeye, itilip kakılmışlığa, haysiyet kırıklığına karşı duyduğu isyan’, içine düşürüldüğü yoksulluk, gençlerini intihara sürükleyen kahredici geleceksizlik, kadınlarının duyduğu ezilenlerin de ezilenleri oldukları hissi, çok olan hem nasıl, ‘toprakta karınca, suda balık kadar çok’ olan bu halkta şu bilinci yarattı:
Kurtuluşumuz sokakta, sandığımızın başında, okulumuzun bahçesinde oyumuzu savunmaktadır. İstemez miydik koskoca iki yıl boyunca bu savunma sathının ilmek ilmek örülmüş olmasını.
Örülmediyse ne gam! İnanıyoruz, birbirimize güveniyoruz. 14 Mayıs gününde ve gecesinde dosta selam, düşmana inat sokakta olacağız. Binlerce olacağız, milyonlara varacağız. Seçmen irademizi koruyacağız, savunacağız. Ceplerimizde 138 sayılı genelgelerimiz olacak; mevcut olanı 22 sayfa; indireceğiz, birbirimiz için çoğaltacağız, edineceğiz, okuyacağız, öğreneceğiz.
Sandık başında nasıl isteniyorsak ne muamele görüyorsak duruşumuz ona göre olacak. İster genelgeyi harfiyen uygulatan, müzakere eden makul seçmen yurttaşlar, ister keyfiliğe, zorbalığa eyvallah etmez müdanasız komünarlar. Hepsine varız.
Kanuna uymayanı her kim olursa olsun uyaracağız; bunu her sandıkta onlarca sesimiz ile yapacağız.
Uymayanın, maraza peşinde olanın oyununa gelmeyeceğiz; ama bir yere, son bir noktaya kadar.
Daha Israr eden ile onun dilinden konuşacağız; zorun üstesinden geleceğiz. Örgütlü halk bahar günü sokakta olacağız. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.
(HA/EMK)