Türkiye 570 gündür OHAL’de. Haksız ve hukuksuz ihraç, açığa alma, sürgün, gözaltı, tutuklama, ev baskınları tüm absürtlüğü ile devam ediyor.
Dün hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada OHAL'in bir kez daha uzatılacağını duyurdu.
Yıllarca yerine getirilen kamu alanındaki görevlerinden her hangi bir açıklama yapılmadan işten atılan yüzbinler ve aileleri bu hukuksuzluğun bir şekilde bitmesinin beklerken AKP iktidarı ise hukukun, mahkemenin, kanuni uygulamanın önünü tıkamakla meşgul.
Olağan hukuk düzeninde işten atmalara karşı ülkenin tüm idare mahkemelerinde karşı dava açılabilecekken AKP çıkardığı KHK’lerini ne mahkemelerde ne de TBMM’de savunacak durumda değil. Hiçbir şekilde hukuk içerisinde kalınarak savunulamayacak olan AKP KHK’leri ancak OHAL hukuksuzluğu ile yine haksız bir şekilde ve çoğu zaman zor kullanılarak savunuluyor. Kendisi de olağan hukuka aykırı olan ve ihraçlardan bir yıl sonra kurulabilmiş OHAL Komisyonu ve OHAL uygulaması dışında hiçbir argümanı olmayan bu düzende KHK’liler için sistematik bir kolektif ayrımcılık uyguluyor.
Bu “Kolektif Ayrımcılık Sistemi (KAS)” içerisinde; işinden atılmak, uzun süre iş bulamamak, mesleğini icra edememek, hak ettiği ücretin altında çalışmak zorunda kalmak, sosyal çevresini yitirmek, aile içi sorun yaşamak, göç ettirilmek, sağlığını kaybetmek, ekonomik açıdan bağımlı hale gelmek, borçlarını ödeyememek “olağanlaşmıştır.”
OHAL’le desteklenmiş bu “Kolektif Ayrımcılık Sistemi (KAS)” içerisinde mahkemelerde hak arama yolları KHK ile yasaklanmıştır. TBMM onayından geçmesi gereken KHK ve yasalar geçirilmemiştir. Onaylanmama nedenleri KHK’leri genel yargı ve Anayasa Mahkemesi denetiminden kaçırmaktır OHAL’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama yetkisi kısıtlanmıştır. OHAL’le dolaylı olarak dahi ilgisi bulunmayan ve kanunla düzenlenmesi gereken birçok başlık, kuvvetler ayrılığı ilkesine, anayasaya, anayasa mahkemesi içtihatlarına ve meclis iç tüzüğüne aykırı şekilde sayıları 30’a çıkan OHAL KHK’leri ile düzenlenmiştir.
Bu hukuksuzluk düzenine maruz kalan önemli bir nüfus kesimi yaşam hakkını yitirmektedir yani ölmektedir. Telafisi hiçbir şekilde mümkün olmayacak bu haksızlığın tek müsebbibi OHAL-KHK rejimidir. OHAL’in uzadığı her dönem bu “ölüm listeleri” çoğalmaktadır. İlk başta yüzde bir bile hata yok denilen ihraç listelerinden binlerce insanın haksız yere atıldığı ortaya çıkmıştır.
Bu hukuksuzluk düzeni içerisinde haksızlığa uğrama ve çaresizlik düşüncesi, işsizlik olgusu ile birleşince bireyler üzerinde olumsuz birçok soruna neden oluyor. Bireyin intihar eğiliminin artması da bu olumsuzluklardan biridir.
Türkiye’de 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra ilan edilen OHAL kapsamında bir milyonu aşan sayıda insan mağdur olmuştur. Bu mağdurlardan bazıları[1] iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi, kimisi en yakınlarını çaresizlik içerisinde kaybetti[2] kimisi de Sevgi Hemşire gibi yaşamına kendisi son verdi[3]. OHAL KHK düzeni uygulamaları insanları canından bezdirmektedir.
OHAL Döneminde; 1 Ocak 2018 tarihine kadar medyaya yansıyabilen KHK nedeniyle intihar edenlerin sayısı 43’dir. 4 kişi, bir yakını tutuklu/ihraç/açıkta olduğu için bu veriye dahil edilmiştir. İntiharların 24’ü 2016 yılında, 19’u 2017 yılında gerçekleşmiştir. OHAL-KHK uygulamaları nedeniyle intihar edenlerin mesleki ve kurumsal dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
İntihar eden 43 kişiden 26’sının evli olduğu ve bu kişilerin 46 çocuğu olduğu görülmüştür. Bir kişinin nişanlı, 5’inin bekar olduğu tespit edilirken geriye kalan 11 kişinin medeni durum bilgilerine erişilememiştir.
Sonuç olarak; AKP dönemi OHAL-KHK uygulamaları, istatistiklere bir intihar nedeni olarak dahil olmuştur. İntihar vakaları genellikle ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın dönemlerde yaşanmıştır. İhraçların ve açığa almaların devam etmesi durumunda benzer vakaların yaşanma olasılığı yüksektir.
Medyaya yansıyan OHAL-KHK intiharı sayısı 43’e yükselmiştir. Son dönemlerde OHAL’in olumsuz etkilediği kişilerin ailelerinde de intihar vakaları gözlemlenmiştir. 30 yaş ve üzeri olanların intihar edenler içerisinde önemli bir ağırlığı bulunmaktadır. Hem ihraç edilenler hem intihar edenler içerisinde baskın cinsiyet erkektir. İntihar vakalarında “Emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlığı bulunmaktadır ve intihar vakalarının önemli bir kısmı cezaevlerinde gerçekleştirilmiştir.
Henüz intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar eğilimi içerisindedir. İntihar edenlerin dışında intihar girişiminde bulunan OHAL mağdurları ve ihraçlar bulunmaktadır[4]. KESK İhraç Araştırmasına katılanların yüzde 0,5’i OHAL-KHK uygulamaları nedeniyle bu yönde beyanda bulunmuştur. Genel olarak ihraç edilen sayısına genelleştirildiğinde 450-500 arası kişinin bu eğilimde olduğu ifade edilebilir. Söz konusu araştırmada yaklaşık 6.000-6.500 kişinin ise OHAL-KHK kaynaklı ağır psikolojik sorunları nedeniyle sıkıntı yaşadığı ifade edilmektedir.
Bu yazıda ifade edilen OHAL-KHK intiharları hakkında daha ayrıntılı bilgi ve intihar vakalarının tespitinde kullanılan haber metinlerine erişmek için hazırlanan ayrıntılı rapora linkten erişebilirsiniz.
AKP, OHAL’i uzattıkça bu ölüm listeleri uzayacaktır. OHAL'in uzatılması durumunda bu ölümlerden AKP’nin yetkilileri sorumlu olacaktır. Bu ölüm listelerinin siyasi ve hukuki sorumluluğunu, hiç tanımadıkları milyonlarca insanın yaşamını OHAL KHK’leri ile altüst eden AKP’liler er ya da geç verecektir. Referandumda mühürsüz oylara muhtaç kalan siyasal iktidar gelecek yerel seçimlerde bugünlerini de arayacaktır.
Ortaya çıkmıştır ki OHAL hukuka, topluma ve emeğe zararlıdır. İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik ve ölümü çoğaltan bir OHAL’le karşı karşıyayız. Bu nedenle toplum bütün kesimleriyle OHAL’e karşıdır. OHAL derhal kaldırılmalıdır veya uzatılacaksa referandumla uzatılmasına karar verilmelidir. Tüm OHAL KHK’leri derhal TBMM onayına sunulup yargı denetimine açılmalıdır. İhraç KHK’leri meclis genel kurulunda ret edilmelidir. OHAL komisyonu lağvedilip tüm idare mahkemelerine başvuru yolu açılmalıdır. (SO/HK)