İnsanların düşüncesini belirleyen, şekillendiren ve artık gündelik yaşamın bir parçası haline gelen medya, aynı zamanda sorunlu bir alana da işaret ediyor. Karmaşık ve çoklu yapısıyla medya üzerine çok şey söylenebilir.
Ancak burada medyanın etkisi, medyanın tekelleşmesi, global medya ürünleri, medya sektöründe istihdam ve çalışma koşulları ya da sektördeki farklı sorunlardan ziyade, konuyu sınırlama bakımından söz konusu alanda çalışacak olan geleceğin iletişimcilerinin yetiştiği, hem özel hem kamu üniversitelerinde giderek sayısı artan iletişim fakülteleri ve bu fakültelerdeki eğitim koşulları, olanaklar/olanaksızlıklar üzerinden konunun tartışılması doğru olacaktır.
Türkiye’de üniversite sayısının artması, üniversitelerin büyük kentlerle sınırlı olmaktan öte, en ücra kentlere ve kasabalara kadar uzanması ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak yorumlanabilir. Ancak, çok sayıda üniversite, bu üniversitelere bağlı fakülteler ve yüksek okullarda eğitimin kalitesi gibi, üniversitelerin kuruldukları kentlerin gelişimine ve değişimine nasıl katkı sağladıkları konuları tartışmalıdır.
Üniversite sayısındaki hızlı artışa karşın, söz konusu kurumlarda akademik kadroların ve eğitimin niteliğine etki edecek bilimsel etkinlikler son derece sınırlıdır. Bu durumda birkaç istisna dışında, bugün için büyük kentler de dahil olmak üzere üniversiteler, bulundukları kent/kasaba gibi yerlerin, değişim ve dönüşümüne olumlu katkılar sunmaktan öte, söz konusu kent/kasabaların bir yansımasına dönüşüyorlar.
Büyük umutlarla iletişim fakültelerine gelen öğrencilerin öğretim üyesi eksikliği, teori ve uygulama derslerinin örtüşmemesi, yeterince okul ortamında etkin eğitim olanaklarına sahip olamamaları, global bir pazarda yabancı dil yeterliliklerin sınırlı ya da hiç olmaması gelecek perspektiflerini daraltmakta, çoğu zaman mezun olduklarında istihdam sorunları ile karşı karşıya olacaklarının bilincinde daha ilk yıldan umutlarını kaybediyorlar.
Bu koşullar içinde, her şeye rağmen sınırlılıkları engel olarak görmeyen, bireysel gayretleriyle ve öğrencileriyle dayanışma içinde üretimler yapan, teori ve pratik eğitimini belli ders saatleri içine sıkıştırmayan, her yerde her şekilde eğitim olanakları yaratan akademisyenler de yer alıyor. Özellikle geleceğin yeni kuşak medya çalışanlarını önceki kuşak medya alanından ustalarla buluşturan, duyarlı, farkındalık bilinci ile yaptıkları haberleri kalıcı bir esere dönüştüren bir proje yaratmak, öğrencilerini Türkiye’nin farklı illerine, kasabalarına, köylerine göndererek araştırmalar yapmalarına olanak tanıyan ve çok farklı konuları farklı perspektiflerden görerek, unutulmuş birçok konuyu, sorunu yeniden gündeme taşıyan genç medya çalışanlarının ortaya koydukları ürünü kitaplaştırmalarına olanak tanımak ve tabii ki okulda öğrenilen kuramsal bilgileri uygulama alanına taşımak önemi yadsınamayacak bir çalışmadır.
“Objektifini Yüreğine Takan Çocuklar” adlı kitap böyle bir çalışma ve emeğin sonucunda ortaya çıktı.
Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin AKİL Haber Ajansı kapsamında farklı bölümlerden öğrencilerin yaptıkları haberler, ajansın sorumlu öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emel Arık’ın derlemesiyle ve Fikret Otyam’ın önsözü ile Literatürk yayınevince basıldı.
Kitapta 34 öğrenci tarafından yapılan 62 farklı haber yer alıyor. Haberlerin içeriği öğrencilerin araştırmaları ve röportajlarına dayanırken haber konuları toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik boyutlarıyla çeşitlilik gösteriyor.
Her bir haber tarihin izi sürülerek ve sansasyonel kaygılardan uzak konulara duyarlı, yansız ve objektif yaklaşılarak hazırlanmış. Örneğin “Tarihi Tüketim” başlıklı haberde, SİT alanı olan antik kent alanına AVM yapılması, “Mimar Sinan’ın İsimsiz Köprüsü” başlıklı haberde Mimar Sinan’ın eseri olan bir köprünün üzerine asfalt dökülmesi ve tarihi yapının özensizce yok edilmesi, “Cumhurbaşkanı Adayı Sokaklarda Yatıyor” başlıklı haberde 2009 seçimlerinde İran’da ülkesinde cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvuran bir öğretmenin siyasi baskılar nedeniyle Türkiye’ye sığınması ve çeşitli kentlerde sürdürdüğü zorlu yaşamı konu ediliyor.
Söz konusu haberlerde işlenen konular hem tarihi arkaplanı hem bağlamıyla işlenirken, aynı zamanda günümüzde oldukça gündemde olan sorunları ortaya koyması bakımından da önem taşıyor.
Kitabın önsözüne “Yüreklerini Bilgisayarlarına Takmış Gençler” başlığını atan Fikret Otyam ilk gazetecilik deneyiminden başlayarak, 88 yıllık yaşamında devam eden yazı yazma itkisini ve daktilodan bilgisayara geçiş öyküsünü anlatırken, geleneksel gazetecilikten günümüzde gazetecilik konusuna, değişen koşullarla birlikte her daim o koşullara uymanın zorunluluğuna dikkat çekiyor.
Böylece söz konusu uyum/uyma aynı zamanda kuşaklararası ilişkinin daha güçlenmesine ve birbirlerini anlama(yabilme)da önemli bir rol oynuyor.
Sonuç olarak bu kitapla Fikret Otyam ve Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, hocaları Emel Arık’ın desteği ve çabasıyla yaşadıkları aynı kentte birlikte üretme ve öğrenmenin bir örneğini sunuyor.
“Objektifini Yüreğine Takan Çocuklar” ya da Otyam’ın yorumuyla “Yüreklerini Bilgisayarlarına Takmış Gençler” kitabı iletişim fakültesi öğrencileri için her şeye rağmen üretebilmenin koşullarını ve kendine güvenmeyi, geleceğin medya çalışanlarına da geleceğe umutla bakmayı öğretmesi ve tabii ki farklı kuşakları bir araya getirmesi ve birlikte yaratabilmenin olanaklarını göstermesi bakımından bir rehber oluyor. Aynı zamanda henüz sektörün ticari, siyasi kaygılarından uzak, doğru ve güvenilir haber yapmanın da en güzel örneğini oluşturuyor.
Sonuç yerine...
Fikret Otyam kitap için yazdığı önsöz yazısını şu cümle ile bitirmektedir:
“Bir örnek a canlar a canlar!
İş bu yazıyı o canım yazıların hürmetine, elim titrediği için tek parmakla 3 Ağustos Salı günü 2013 tarihinde tarifsiz mutlulukla yazdım.
Gerçeğe Hü...”
İyi okumalar... (EUİ/YY)