Ayasofya Müzesi'nin Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün emriyle Orhan Camii'ne nasıl dönüştürüldüğünü öğrenmek amacıyla gittiğim İznik'te bölgenin tarihinde çok önemli bir yer tutan bu binanın halk için başka, devlet erkanı için başka bir anlamı olduğunu keşfettim.
İznik'i gezerken ilgimi çeken bir diğer unsur ise halkın ve memurların, devlete herhangi bir eleştiri yöneltmekteki çekincesi. Konuşanlar isimlerini vermek istemezken, gazeteci olduğumu fark edenler ya konuşmayı bıraktı ya da düşüncelerini "sansürleyerek" aktardı.
Bu baskı ortamına rağmen konuştuğumuz İzniklilerin çoğunluğu binanın müze olarak kullanılması gerektiğini belirtirken ilçede görev yapan bazı devlet memurları, Ayasofya'nın neredeyse Orhan Gazi İznik'i fethettiği 1331 tarihinden beri resmi kayıtlarda hep cami olarak gözüktüğünü dile getirdi.
İlçede yaşayanlara göre Ayasofya ya hem Müslümanların hem de Hıristiyanların ibadetine açılmalı ya da müze olarak kullanılmaya devam edilmeli.
İznik'te şu anda beşi Osmanlı Dönemi'nden kalma dokuz (Ayasofya ile birlikte 10) cami bulunuyor ki yaşayanlara göre bu camiler de genellikle boş. Herkesin altını çizdiği nokta şu: Ayasofya, Müslümanların ibadetine açıldığından beri yalnızca o "cami"nin namaz saatlerinde nispeten daha dolu.
Son "dönüşümden" sonra Bursa-İznik Müzesi Müdürlüğü'ne bağlı müze sayısı ise bire düştü. Görüşlerini almak için kapısını çaldığımız İznik Müzesi Müdürü Fatma Nurhan Turan, Bursa Valisi Şahabettin Harput gibi, konu hakkında yorum yapmaktan kaçındı.
Bir yerel gazetenin Ayasofya ile ilgili haber yapmaktan çekinmesi ise Türkiye'de medya organlarının, hükümet karşıtı yayın yapmaktan ne derece çekindiğinin göstergesi.
İznik halkıysa, ilçenin adeta bir açık hava müzesi olduğunu ve yapılanların siyaset amaçlı gerçekleştirildiğini düşünüyor. Örneğin, kıraathanelerden birinde oturan bir İznikli, Ayasofya'nın yalnızca cami olarak ibadete açılmasını "Bunu, Tayyipçiler hariç kimse onaylamaz" sözleriyle yorumluyor..
Çiniciler Çarşısı'nda çay içerken karşılaştığım ve bölgedeki bir okulda çalışan biri öğretmen iki memur, Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi için "Kesinlikle karşıyız ve şaşkınlık içerisinde izliyoruz." diyerek tepki gösteriyor.
"Sürgün üstüne sürgün" yediği için ismini vermek istemeyen bir çini öğretmeni "Öğrencilerimizi oraya götürüyorduk. Tarihi medrese de şimdi aşevi ve Kuran kursuna dönüştürülmek isteniyor" diye şikayet ediyor. Bir başkası bu kararı bir İzniklinin vermiş olamayacağını söylüyor; eskiden esnafmış şimdiyse memur o nedenle ismini vermek istemiyor.
Genel kanı ise bu dönüşümün bölgeye gelen turist sayısını kesinlikle azaltacağı yönünde; zaten AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri ilçeyi ziyaret eden turist sayısınınsa ciddi bir azalma olduğu söyleniyor.
"İznik'i yeniden fethetmeye çalışıyorlar. Burada bu kadar cami varken kilisede namaz kılmanın bir anlamı var mı?" diyor başka bir İznikli. Adını vermekten çekinmiyor o, adı Kemal Kumcu ve "Bu değişiklik yapılmadan önce ilçe halkına kesinlikle danışılmadı" diyerek bitiriyor konuşmasını.
Oysa "Müze demişlerse hata yapmışlar. Yanlışta ısrar edilmez" demişti AKP İlçe Başkanı Osman Sargın. İznik Belediye Başkanı Kadri Eryılmaz da aynı fikirde. O Ayasofya'nın hiçbir zaman müze olmadığını, Turizm ve Kültür Bakanlığı'nın bünyesine asla geçirilmediğini ileri sürüyordu. İznik Kaymakamı Nurettin Kakillioğlu da onlar gibi düşünüyor. Yaptığı açıklamada binanın tarihsel olarak önce Hıristiyanlarca kullanılmış olmasına rağmen şu anda cami olarak kullanılması gerektiğini söylemişti. Üç devlet yetkilisi de argümanlarını desteklerken Osmanlı İmparatorluğu'nun fetih politikasına atıfta bulunmayı uygun görüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlçe Başkanı İsmail Güleç ise Ayasofya'nın, 2000 yılında yalnızca bir kereye mahsus olmak üzere Hıristiyanların ibadetine açıldığını ancak o dönemden beri bir daha böyle bir uygulama gerçekleştirilmediğini belirtti. Güleç'e göre bu uygulama en çok İznik'in turizmini etkileyecek. Bölge halkının uygulamaya bu derece tepki göstermesinin en önemli sebebi de bu.
Eski Ayasofya Müzesi şimdiki Orhan Camii'ni ziyaret ettiğimde, binada Müslüman kadınların ibadet edebilmeleri için ayrı bir mekân tahsis edilmediğini fark ettim. "Ziyaretçilerden sorumlu" olarak görev yaptığını belirten Nurettin Bulut geçtiğimiz haftadan beri ibadete açık olarak kullanılan binada kadınların ibadet edebilmesi için özel bir bölüm oluşturulmadığını belirtti.
İznik'ten Bursa'ya dönerken minibüste tanıştığım Uludağ Üniversitesi İznik Meslek Yüksek Okulu öğrencisi Furkan Ökmen'nin yorumu ise şöyle: "Uygulamaya karşı çıkanlar din düşmanı gibi lanse edildiler ancak bu ne dinsizlik ne din düşmanlığı. Bu, Türkiye'nin tarih eserlerine sahip çıkılmamasının bir sonucu". Ökmen, arkadaşı Cavidan Çakıroğlu ile bir imza kampanyası başlattıklarını da söylüyor heyecanla: "Şimdiden yaklaşık 120 imza topladık" diyor. (IK/HK)