Arkadaşları, komşuları, birlikte sahne aldığı, hocalık yaptığı müzisyenler, çıktığı gazinonun garsonundan onu sadece sesiyle tanıyan sevenleri…
Sanat Müziğinin bir asırlık sanatçısı Müzeyyen Senar son yolculuğuna uğurlandı.
Bebek Camii'nden kalkan cenazede "kurallar" gereği şarkıları çalmasa da herkesin kulağında kendi mazisinden ve bahtından seçtiği bir Müzeyyen Senar şarkısı yankılanıyordu: Fikrimin İnce Gülü, Keklik, Benzemez Kimse Sana, Ormancı, Şarkılar Seni Söyler, Ömrümün Son Demi…
Kalabalık camiye sığmadığı için bir bölümü dışarıda kalmıştı. Müzeyyen Senar posteri altında son bir kez sanatçıya güle güle demek için beklediler.
Tarkan, Sezen Aksu, Bülent Ersoy, Emel Sayın, Sibel Can, Leman Sam, Şevval Sam, Muazzez Abacı, Yılmaz Morgül, Müjdat Gezen, Mustafa Keser, Safiye Soyman cenazeye katılanlar arasındaydı. Ajda Pekkan'dan, Kemal Kılıçdaroğlu'na kadar gelemeyenler ise birçok çelenk göndermişti. Taziyeleri kızı Feraye ve oğlu Ömer Işıl kabul etti.
Al broşu çeyizi kur
Cenazeler aslında gideni hatırlamanın ve hatırlatmanın da yeri olduğundan bianet, sevenlerine mikrofon uzattı. Sanatçının en çok tekrarlanan özellikleri güzel sesi, mütevazılığı, hoş sohbetiydi.
Senar'ın son öğrencilerinden İstanbul Radyo Ses Sanatçısı Leyla Boydaş ve Senar'ın 50 yıllık arkadaşı Bora Tüzel'in yanına gidiyorum. İkisinin de ağzından aynı anda "Çok özeldi" sözleri çıkıyor.
Leyla Boydaş, Tarabya'da eşinin açtığı gazinoda Müzeyyen Senar ile sahne almış. Onu disiplinli ve çok titiz olarak hatırlıyor. Gazino dolmadığı akşamlar ücret almadığını anlatıyor, "Garibanların dostuydu" diye iç geçiriyor.
Arkadaşı Bora Tüzel ise, onun bonkörlüğünü bir anısıyla hatırlıyor. "Bir gün gazinodan birlikte çıkmış çorbacıya gidiyorduk. Yolda çiçek satan bir Çingene kadın gördü. Muhabbet ederken kızının evleneceğini öğrenince broşunu çıkarıp 'al, sat çeyizi kur' dedi, gitti."
Elmayı bir ikiye bölerdi...
Gözleri doluyor, "Hayatı güzel yaşadı" diyor; aklına her gazinoya gittiğinde kendisi için söylediği "Ömrümün son demi" şarkısı geliyor. Ama Senar evde pek şarkı söylemezmiş, kendi sesini de dinlemezmiş. Köpekleri, çiçekleri, teknesini ne kadar sevdiğini hatırlatıyorlar. Bir de hoşsohbetini. Sofrasına kabulün bir kuralı olmazmış.
Caminin başka bir köşesinde ise Ankara Majestik gazinasonda garsonluk yapmış Osman Çoşkun var. Elinde 1959 yılında Senar ile çektirdiği fotoğraf. Senar'ın elleriyle elmayı ikiye bölüşünü anlatıyor. Müşterilerin bu meşhur hareket için en sert elmayı özellikle seçtiğini söylüyor.
Sahne kavgasına son noktayı koyar
Müzisyen Enis Andaç, onun ne kadar kaprissiz bir sanatçı olduğunu ise şu anekdotla aktarıyor:
"Bostancı Kültür Merkezi'nde Ercüment Batanay için bir konser verilmişti. Çok fazla ünlü müzisyen vardı. Herkes 'assolist' edasıyla en son ben çıkayım havasındaydı. Uzayan bir münakaşa başlamıştı. Müzeyyen hanım, ben ilk çıkarım deyip sahneye çıktı. Oradaki herkese gerçek assolistliğin mütevazılığını gösterdi. Bunu hayatım boyunca unutamadım. O bizim ekolümüz."
Üç kuşağın ortak paydası
Cenazedeki az sayıdaki gençlerden Meltem Uçan, "Onun şarkılarıyla büyüdüm, Türk sanat müziğini onunla sevdim" diyor. Annesi araya giriyor, "Annem de dinlerdi ben de kızım da. Üç kuşağın ortak paydasıydı. En güzel yanlarından biri de buydu" diyor.
Şevval Sam da "Alaturkayı onunla sevdim" diye anlatıyor. "Daha Müzeyyen Senar arşivi serisini çıkarmadan önce kapı kapı dolaşıp eski kayıtlarını arardım onun. Türk müziğinin ruhunu onunla tanıdım. Yakından tanımak da büyük bir şans oldu ve hele de beğenisini kazanmış olmak. Varlığına şahitlik etmek çok mutluluk verici."
Benzemez kimse ona
"O müziğin gerçek divasıydı" diyen Emel Sayın da "Hepimiz onun okulunda yetiştik" diyor. Safiye Soyman ise "O hepimizin hocasıydı. Ankara devlet korosunda beni görüp de keşfeden odur. O yüzden de bendeki yeri apayrıdır. Yeri doldurulmaz" diyor. "Onun nağmelerini yaşatmak boynumuzun borcudur" diye ekliyor Mustafa Keser. Tarkan kısa konuşuyor: "Benzeme kimse ona."
Aç bir Müzeyyen Senar
Senar'ın cenazesi Zincirli Kuyu Mezarlığı'nda defnedilmek üzere camiden çıkarılırken sevenleri kırmızı karanfiller bırakıyor naaşına, şarkılarını içimizden söylüyoruz.
Hani insan efkarlanınca bazen der ya "aç benim şarkımı", ya da sadece "Aç bir Müzeyyen Senar". Hangi şarkı olduğunun önemi yoktur. (NV)