Bir dönem Teoman’ın sürekli müziği bırakacağını dillendirmesi üzerine Hayko Cepkin ne güzel demişti, “Müzik bırakılmaz, ancak paylaşmayı bırakırsın” diye.
2013 yılında emekliliğini duyuran usta anime sanatçısı Hayao Miyazaki için de bu olmuş belli ki. 10 yıl aranın ardından incelikli bir görsel dünya ve hayal gücünün eseri olan “Çocuk ve Balıkçıl” ile sinemaya dönüş yaptı, Miyazaki dünyasının sıkı takipçilerinin yüzünü gldürdü.
Yılın en çok beklenen animasyon filmi olan “Çocuk ve Balıkçıl”, Toronto Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterildi. Türkiye’de ise ilk Filmekimi’nde izleyiciyle buluştuktan sonra dün sinemalarda gösterime girdi.
"Komşum Totoro", "Howl'un Yürüyen Şatosu", "Ruhların Kaçışı", "Prenses Mononoke", "Küçük Deniz Kızı Ponyo"da olduğu gibi Miyazaki'nin filmleri, kendilerini başka dünyalarda bulan çocuk ya da genç kahramanların maceralarıyla örülüdür.
Yoğun siren seslerinin içinde İkinci Dünya Savaşı gölgesinde açılıyor film. Küçük bir oğlan çocuğu olan Mahito, hastanede olan annesini bir yangında kaybediyor. Şimdilerde savaşlar devam ederken hepimizin maruz kaldığımız görüntülerle birleşiyor bu açılış sahnesi zihnimizde. Bir savaşın çocuk bedeni ve ruhunu ne kadar yaraladığını da izliyoruz bu açılış sahnesiyle.
Yas sürecinin içinde olan Mahito, alelacele babasının yanına, taşraya taşınmak zorunda kalıyor. Burada terk edilmiş, gizemli bir kulenin civarında oynarken, gri bir balıkçıl kuşu sürekli karşısına çıkıyor ve macera bundan sonra başlıyor.
Annesini kurtaramamanın verdiği suçluluk duygusu ve acıyla baş etmeye çalışırken hamile üvey annesi ortadan yok oluyor. Başta sıcak bir ilişki kuracağını zannediyoruz Balıkçıl ile. Ancak kısa bir süre sonra sinir bozucu olduğunu anladığımız kuş, türlü hilelerle küçük çocuğun aklını çeliyor ve Mahito, sürprizlerle dolu bir dünya olan kulenin içine girerek üvey annesinin izini sürüyor. Yaşayanlar ve ölülerin olduğu sihirli bir dünya burası.
Bu sırada birbirinden değişik, büyüleyici karakterlerle karşılaşıyor. Mahito'nun iki saat boyunca yaşadığı macerayla; mücadele, ölümü kabul ediş, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı üzerine düşünüyorsunuz.
Sevimli, komik, yaşlı kadınlar, dünyadaki doğumlarını bekleyen warawara'lar, yaygaracı pelikanlar ve dev muhabbet kuşları... Miyazaki yine canlı ve hareketli bir dünyanın içine çekiyor bizi.
Film bir yanıyla -belki de artık son filmini izlediğimiz- 82 yaşındaki usta Miyazaki’nin hayatından da izler taşıyor.
Başkahraman Mahito, Miyazaki’nin çocukluğundan ilham alıyor adeta. Küçük yaşta annesini kaybeden Miyazaki'nin babası da Mahito'nunkine benzer şekilde savaş uçağı parçaları üreten bir şirkette çalışıyordu. Belki bu nedenle de çoğu filmindeki kadın karakterin annesinden ilhamla yarattığı söyleniyor.
Bilinçaltı, tabular ve büyüme sancılarıyla örülü film, diğer Miyazaki filmlerine göre biraz daha dağınık ve karmaşık. Pek çok çocuk Miyazaki filmlerini ilgiyle takip ediyor. Ancak hatırlatmakta fayda var “Çocuk ve Balıkçıl”daki bazı karakterlerin tasviri çocuklar için korkutucu olabilir.
Miyazaki'nin kurucu ortağı olduğu Studio Ghibli'de yedi yılda 60 kişilik bir ekip tarafından elle çizilen “Çocuk ve Balıkçıl”, simgeler ve göndermelerle bezeli, büyümek ve yas tutmak hakkında derinlikli bir fantezi. (AÖ)