Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu, milli gelirle ilgili olarak yeni bir güncelleme yaptı. Yöntemde ve kapsamda yapılan değişikliklerle 1998-2007(9ay) milli gelirini yeniden tanımladı.
En basit ifadeyle, milli gelirin her yıl yüzde 30-35 dolayında eksik hesaplandığını, bu değişiklikle daha gerçekçi bir milli gelir datasına ulaştığımız bildirildi.
Basit tanımıyla bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin ifadesi olan milli geliri hesaplamak, tabii ki kolay iş değil. 1923’ten bu yana çeşitli bazlar değiştirildi. 1948, 1968 ve 1987 baz yıllı güncelleme çalışmaları yapılageldi. Uzun araklıklarla yapılan ve kapsam genişlemesi içeren güncellemelerde, toplam ve sektörel büyüklüklerde önemli farklılıklar ortaya çıktı, yine çıkacak.
Son düzenleme AB ile uyumu içeren bir yöntem ve kapsam düzenlemesi öngörüyor. Peki sonuç? Sonuçta diyor ki TÜİK, Türkiye’nin yıllık mal ve hizmet üretimi aslında, bugüne kadar ifade ettiğimizden üçte bir daha büyüktü, ama biz bunun fotoğrafını çekemiyorduk. Bu yöntemle çekmiş olduk, hatta 1998’e kadar gerçek fotoğrafı ortaya çıkardık. Böyle olunca, pastanın büyüklüğü de, nüfusa, kişi başına dağılımı da büyümüş oldu. Dolarla ifade edilince de daha büyük rakamlara ulaşıldı.
Hele ki cari fiyatları, düşük tutulmuş kurla ifade ettiğinizde kişi başına gelirin 7 bin 500 doları bulduğu görülebiliyor. Bir iki çabayla, Başbakan’ın sözünü ettiği kişi başına geliri 10 bin dolar olan Türkiye resminin kanıtı da ortaya çıkmış olacak.
Bir şey daha, yeni düzenleme, enflasyonda,bütçede,faiz dışı fazla hedeflerinde çuvallamış görünen hükümeti, büyüme hedefi konusunda ikmalden kurtarıyor; eski hesaplamada yüzde 3,8 olarak görünen büyümeyi, yeni hesaplamada yüzde 5 ve hedefi tutturmuş gösteriyor.
Suç ekonomisi nerede?
Daha sağlıklı milli gelir tespiti yapmak, bunun için de yöntem ve kapsam güncellemelerine gitmek , anlaşılır bir şeydir. Bunun altında bir hinlik aramak doğru olmaz. Sonuçta, AB’de nasıl yapılıyorsa biz de onu yapıyoruz, deniyor.
Zaten bu ülkede bu kadar mal ve hizmet üretilmiyor, kişi başına da bu kadar milli gelir üretimi yok demek, kendi başına önemli ve anlamlı değildir.
Ama bakın neler önemlidir: Bu revize edilerek yüzde 35 dolayında büyütülen milli gelir pastası bile gerçek milli gelir fotoğrafını vermez. Çünkü bu fotoğrafta, “suç ekonomisi”ndeki mal ve hizmet üretimi de eksiktir. Sıralayalım:
- Türkiye’nin önemli bir uyuşturucu koridoru üstünde olduğu, hızla artan bir tüketimin yanında transferin gerçekleştirdiği bir bölge olarak önemli büyüklükte uyuşturucu sektörü katma değerine sahip olduğu unutulmamalı.
- Kumar sektörü. Her sınıftan kesime kumar oynatılan işletmelerin faal olduğu, bu sektörde de hatırı sayılır kazançların oluştuğu biliniyor.
- İster bireysel ister örgütsel olsun, adli makamların bilgisi dışında önemli bir fuhuş sektörü, “hizmet” sektörünün suç kategorisinde yer alıyor.
- Adaletin tesisi, koruma, ihale ve diğerlerinin birilerinin lehine sonuçlanması, arazi, otopark, vb. mafyacılığının da suç ekonomisinin önemli bir ayağı olduğu unutulmamalı.
- Rüşvet, bahşiş. Çoğu kamu hizmetlilerine, politikacılara verilen rüşvetler ve bahşişler de resmi milli gelir dataları içinde yer almayan gelir türleri.
- Politik sadakalar. Özellikle AKP iktidarının sistemli bir şekilde parti örgütü üstünden yoksul kesime, oya tahvil etmek üzere dağıttığı “sadaka” türü yardımlar, milli gelir hesapları içinde görünmezler. Cemaatler, vakıflar üstünden gerçekleştirilen bu sözde “hayırsever politika”nın ürettiği milli gelir de resmi kayıtlarda yer almaz.
- Silah sektörü. Her tür bireysel ve örgütsel silahlanma talebine cevap veren önemli bir silah ve mühimmat üretim ve ve ticareti de milli gelir hesapları içinde yer almaz.
- Kaçak fuel-oilden, külçe altından, çeşitli tarihi eser kaçakçılığına kadar uzanan gümrüklerdeki kanunsuz ihracat ve ithalat da suç ekonomisinin unsurları arasında.
- Sahtecilik-taklitçilik. Sahte para basımından, pasaport üretimine, çeşitli ünlü markaların taklidine kadar uzanan bu alt sektördeki mal ve hizmet üretimi de resmi milli gelir hesaplarında yer almaz.
Özet olarak, gerçek milli gelir pastasının ortaya çıkarılması, ancak bu suç ekonomisi unsurlarının eklenmesiyle mümkün olurdu. Bu konuda TÜİK, tahminlerden kaçınsa bile Adalet, İçişleri Bakanlıkları ve gümrükler ile işbirliği yaparak Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bazı tahmin çalışmaları yapabilir.
Böylece ortaya çıkacak milli gelir fotoğrafı, daha doğru ekonomi, siyaset,sosyoloji, kültür analizleri yapmaya imkan verecektir.
Bölüşümden ne haber?
Gerçek milli gelir fotoğrafını ortaya çıkarmak ve bunu kişi başına gelirle ifade etmek yetmez. Bu pastanın nasıl bölüşüldüğü daha önemlidir ve gelir bölüşümü-tüketim harcaması olarak TÜİK’in ürettiği araştırmaların daha inandırıcı ve tutarlı olması gerekir.
Bundan önce yayımladığı gelir araştırmalarında, kullanılan gelirle, milli gelir datalarında işgücü ve işletme artığı toplamı olarak yer alan gelir arasında yüzde 35-40 fark vardı. Bu fark, daha çok varlıklı ailelerin eksik beyanından ya da anketörlerin onlara ulaşamamasından kaynaklanıyordu.
Dolayısıyla, son yıllarda gelir bölüşümünün iyileştiği savları da hiç bir zaman inandırıcı olamadı.
Şimdi bu düzeltme sonrası daha da büyüyen milli gelir pastasının nasıl bölüşüldüğünün açıklaması daha çok önem kazanacaktır. Bugüne kadar eksik hesaplanan milli geliri, sıra bölüşüme geldiğinde kim, hanesine götürmüştür ? Bu büyümüş pasta, nüfusun, yüzde 20’lik, 10’luk, 5’lik hatta birlik nüfus dilimleri arasında nasıl paylaşılmıştır? Dolayısıyla milli gelire yeni hesaplama yöntemleriyle getirilen düzeltmenin, gelir dağılımı araştırmalarına da yansıtılmasını TÜİK’ten bekleyeceğiz demektir.
Gösterge kolaylığı, zorluğu
TÜİK’in milli gelir büyüklüklerini güncellemeyle yukarı taşıması, bazı bakımlardan hükümete kolaylık getirirken bazı bakımlardan sıkacaktır.
Bilindiği gibi, borç stoku, cari açık, dış ticaret hep milli gelire oranlanarak uluslararası bir gösterge teşkil eder. Türkiye’nin 250 milyar doları bulan dış borç stoku, önceden 500 milyar dolar olarak ifade edilen 2007 milli gelirine göre yüzde 50’lik bir büyüklük demekti.
Yeni hesaplamayla milli gelir 2007 sonunda 600 milyar dolara ulaşacağı için bu oran yüzde 42’ye kadar düşüyor. 39 milyar doları bulan cari açık da bu durumda milli gelirin yüzde 6,5'ine düşmüş oluyor. Geçen yıl yüzde 8,5’ti.
Hükümet bu oranları kullanarak dıştan borçlanma iştahını kabarık tutabilir, kreditörlere de daha az riskli bir Türkiye fotoğrafı çizebilir. Ama, inandırıcı olabilirse.
Ancak böyle kabartılmış bir milli gelir pastası, faiz dışı fazlayı milli gelirinin yüzde 6,5’ine çıkar, diyen IMF’ye karşı ev ödevini de zorlaştırır. Daha çok kemer sıkmayı gerektiren bir mali disiplin daha zorunlu olur...
Yine böyle kabartılmış bir milli gelir pastası, başka göstergelerle tutarlı olmalı, aksi taktirde inandırıcılığı iyice azalır.
Mesela, "Bu milli geliri ne kadar istihdam ile yarattınız" sorusuna ne cevap verilecektir? Daha önceki istihdamla denirse inandırıcı olmaz. Türkiye işgücü arzı, işgücüne katılma oranı ve işsizlik oranlarını daha inandırıcı üretmelidir.
Yüzde 35 daha fazla olduğu iddia edilen milli gelirin bölgesel dağılımıysa en az 1998’den bugüne yeniden üretilmelidir ki, bölgesel farklılıkların neye ulaştığını da görebilelim. Çünkü bu konuda da 2001’den bu yana karanlıktayız, bölgesel uçurumun ulaştığı boyutları ölçemiyoruz. (MS/TK)
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sonuçları
Cari fiyatlarla GSYH | Gelişme hızı | Cari fiyatlarla GSYH | Gelişme hızı | Sabit fiyatlarla GSYH | Gelişme hızı | |
Yıllar | (Milyon YTL) | % | (Milyon $) | % | (Milyon YTL) | % |
1998 | 70 203 | - | 270 947 | - | 70 203 | - |
1999 | 104 596 | 49.0 | 247 544 | -8.6 | 67 841 | -3.4 |
2000 | 166 658 | 59.3 | 265 384 | 7.2 | 72 436 | 6.8 |
2001 | 240 224 | 44.1 | 196 736 | -25.9 | 68 309 | -5.7 |
2002 | 350 476 | 45.9 | 230 494 | 17.2 | 72 520 | 6.2 |
2003 | 454 781 | 29.8 | 304 901 | 32.3 | 76 338 | 5.3 |
2004 | 559 033 | 22.9 | 390 387 | 28.0 | 83 486 | 9.4 |
2005 | 648 932 | 16.1 | 481 497 | 23.3 | 90 500 | 8.4 |
2006 | 758 391 | 16.9 | 526 429 | 9.3 | 96 738 | 6.9 |
2007 (9 aylık) | 635 911 | 14.2 | 489 250 | 26.0 | 75 341 | 5.0 |