MeToo hareketinin başlama nedeni olan film yapımcı Harvey Weinstein, önceki gün (19 Aralık Pazartesi) Los Angeles'ta tecavüzden suçlu bulundu. Eski film yapımcısı 2020'de de New York'ta cinsel saldırı ve tecavüzden hüküm giymişti. Bunun için 23 yıl hapis cezasını çekiyor.
TIKLAYIN - Harvey Weinstein, bir kez daha cinsel saldırıdan suçlu bulundu
Weinstein, Los Angeles'ta birden fazla suçlamayla karşı karşıya kaldı. Dokuz gün süren müzakerelerin ardından jüri, Weinstein'ı bir tecavüz ve iki saldırı suçundan suçlu buldu. Bir suçlamadan beraat ederken, jüri üyeleri diğer üç suçlamada anlaşmaya varamadı. Gelecek yılın başında yargıç, eski Hollywood yapımcısına karşı bir ceza verecek. Weinstein yeniden 24 yıl hapis cezasına çarptırılabilir.
Los Angeles davası ekim sonunda başladı. Dört kadın onu 2004 ile 2013 yılları arasında Beverly Hills ve Los Angeles'taki otellerde cinsel saldırı ve tecavüzle suçladı. Weinstein masum olduğunu iddia ediyor. Avukatına göre kadınlar tecavüz hakkında yalan söylüyor.
70 yaşındaki Weinstein, çeşitli cinsel taciz iddialarının ardından 2017 yılında MeToo (Ben de) hareketinin yüzü oldu. Şubat 2020'de ilk olarak çeşitli tecavüz ve cinsel saldırı suçlamalarından suçlu bulundu. ABD medyasına göre sağlığının kötü olması nedeniyle hayatının geri kalanını parmaklıklar ardında geçirmesi muhtemel.
#MeToo 5. yılında
15 Ekim 2017'de aktris Alyssa Milano, Twitter'da şunları yazmıştı: "Cinsel saldırıya uğramış tüm kadınlar statülerini 'Me Too' olarak değiştirseydi, sorunun büyüklüğü hakkında bir fikir edinirdik."
Etiket viral oldu. Milano'nun tweet'inden yirmi dört saatten kısa bir süre sonra, 4.7 milyon kişi #MeToo'yu paylaştı. Çok sayıda kadın ve erkek cinsel saldırı hikâyeleriyle ortaya çıktı. Bu, şimdi #MeToo hareketi olarak adlandırılan hareketin başlangıcıydı.
Tweet'in nedeni, etkili ABD'li yapımcı Harvey Weinstein'a yönelik iddialar oldu. İddiaya göre, birkaç kadına cinsel saldırıda bulundu. Bunu, Hollywood film dünyasında gücün kötüye kullanılması ve cinsel şiddete ilişkin bir haber seli izledi.
"Ben de" terimi aslında ilk olarak 2006 yılında ABD'li aktivist Tarana Burke tarafından ortaya atıldı. Genç bir kız, babasının kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu gizlice ona itiraf etti. Kendisi de cinsel istismara maruz kalan Burke, onu bir danışmana götürdü, ancak sonradan pişman oldu. Kıza basitçe "ben de" demeyi ve ona yalnız olmadığını hissettirmeyi dilerdi.
'Cinsel şiddet'ten daha geniş bir anlam
MeToo'nun anlamı tam anlamıyla 'ben de"dir. Bu basit ifade ile cinsel saldırı mağdurları, başkalarının hikâyelerinde kendilerini tanıdıklarını gösterir. Bir mesajda - özellikle sosyal medyada - #MeToo hashtag'ini kullanan herkes, cinsel sindirme, saldırı veya istismara maruz kaldığını belirtir.
#MeToo hareketi sadece yasalarda yer alan cezai suç eylemlerini içermiyor. Cinsel olarak sınırları aşan davranışların her biçimini de sorguluyor ve kınıyor. Sokaktaki birinin arkasından laf atmak, birine bilerek fiziki olarak çok yaklaşmak, dokunmak veya herhangi bir ortamda o bilinen "şaka yollu kalçaya hafif bir şamar atmak" gibi zarasız(!) gözüken eylemler de MeToo hareketinin hassasiyet gösterdiği noktalar. Bütün bunlar eylemin hedefi kişide korku, utanma, kendine güven kaybı, endişe gibi duygular hissettirir. Hollanda'da aktüel istatistiklere göre her üç kadından ikisi sokakta tacize uğruyor ancak tacizcileri ceza almıyor çünkü bu eylem suç sayılmıyor.
Erkek mağdurlar da var
#MeToo'nun odak noktası genellikle kadınlar olsa da erkekler de cinsel açıdan sınırlarını zorlayan davranış biçimlerine maruz kalıyor. Fonds Slachtofferhulp (Mağdurlara Destek Vakfı) sitesinde yayınlanan verilere göre 25 Hollandalı erkekten 1'i tecavüze uğruyor ve her 10 erkekten 3'ü bir veya daha fazla fiziksel olmayan saldırgan davranış biçimi yaşıyor.
Vakıf, 30 yılı aşkın bir süredir Hollanda'daki mağdurlara hizmet veren ve devlet tarafından da finanse edilen bir kuruluş.
Tüm mağdurların travmatik bir deneyimden sonra doğru yardımı almasıdır.
Belçikalı seksolog Alexander Witpas, 2021'de cinsel şiddet mağduru erkekler için özel bir platform başlattı. Witpas, kurduğu web sitesinde erkeklerin istismar hikayelerini paylaşarak bunları okuyan diğer erkeklerin yalnız olmadıklarını hissetmelerini hedefliyordu. Böylece daha fazla erkek "ben de" demeye cesaret edebilecekti.
Hollanda'daki #MeToo
Hollanda'da da 2022 yılına damgasını vuran #MeToo'ya benzer bir olay yaşandı. YouTube'taki bir BNNVARA programı olan BOOS, The Voice of Holland'daki suistimalleri ortaya çıkardı.
"The Voice of Holland" Türkiye'deki "O Ses Türkiye" programının Hollanda versiyonu. Programın tasarımcısı Hollandalı John De Mol kendi yarattığı bu formatı onlarca ülkeye sattı. Türkiye'de "Biri Bizi Gözetliyor" olarak tanıdığımız televizyon program formatının yaratıcısı da olan John De Mol uluslararası üne sahip bir medya patronu aynı zamanda.
Onun programındaki cinsel saldırıların baş faillerinden biri ise programın en etkili kişilerinden biri olan, orkestranın şefi ve şarkıcı koçuydu. Bu kişi aynı zamanda John de Mol'un kız kardeşi ünlü televizyon programları sunucusu ve oyuncu olan Linda de Mol'un eşiydi.
Bu kişi tacizle suçlandı ve katılımcılardan biri tecavüze uğradığını açıkladı. Bu açıklamalardan hemen sonra medya ve kültür sektöründen sel gibi yeni açıklamalar yağdı.
Medyada patlayan bu olay sonucu televizyon kanalı yayınları durdurdu. Taciz haberini televizyonlara ilk taşıyan BOOS programının yayınlanmasından hemen ardındaki 3 günde 97 mağdur başvuru yaptı.
Toplum şok yaşayanlar ve "zaten biliyorduk" diyenler olarak ikiye bölündü.
Sendikalar hemen hemen tüm sektörlerde bu tür taciz, tecavüz vakalarını bildiklerini o yüzden şaşırmadıklarını söyledi.
Hollanda'da tüm siyasi partiler konuyu meclise taşıdı ve var olan önleyici kuralların ve organların neden eksik kaldığını hangi yeni yasal önlemlerin alınması gerektiğini tartıştı.
Kültür ve Medya'dan sorumlu Türkiyeli devlet sekreteri Günay Uslu acilen tüm kanal müdürleriyle toplantı yaptı. Medya ve kültür sanat dünyasında istismar olaylarının daha sık ortaya çıkma ihtimali üzerine bir dizi yeni önlemler alındı.
Her bir televizyon programı için film seti gibi mekânlarda mutlaka korku ve endişe hisseden kişilerin anonim kalarak yardım isteyebileceği destek alabileceği özel uzman kişilerin bulundurulması zorunluluğu gibi işverenlere yeni zorlayıcı görevler getirildi.
"Kim bana inanır?" korkusu hafifledi
#MeToo hareketi, kadın ve erkek arasındaki güçler dengesinde kalıcı bir değişime neden olmuş gibi gözüküyor. Failler ve mağdurlar arasında eşitsiz bir güçler ilişkisi var mutlaka. Mağdurlar tacizcisine "hayır" diyemeyecek kadar baskı ve korku içindeler. İş yerindeki pozisyonları ve yaşları da failden çok aşağıda.
Hollanda'da The Voice'u çevreleyen skandal bu gücü kötüye kullanma noktasını açığa çıkarınca toplum içinde konu daha sık ve daha kolay tartışılır hale geldi ve mağdurların inandırıcı olmaları kolaylaştı. Toplumsal duyarlılığın artması kapalı kapılar ardında kalan, herkesin bildiği ama kimsenin cesaret edip konuşmadığı konuların konuşulur hale getirilmesinin yolunu açtı. Tacize maruz kalanların "kim bana inanır" korkusu biraz hafifledi. En güzel gelişme The Voice skandalı sırasında genelde tacize maruz kalanlara yönelik olan oklar artık faillere yönelmişti.
Amsterdam Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nde Kültürel Değişim araştırmacısı Erik Essen "Şirketler ve kuruluşlar bu konudaki sorumluluklarının giderek daha fazla farkına varıyor. Daha fazla dikkat çekiyor" diyor.
Ancak Essen, önlemlerin genellikle doğası gereği hâlâ politikayla ilgili olduğunu söylüyor: "Örneğin, iş yerlerinde fazladan bir güvenilir danışman atarlar. Bu, çok iyi. Ama iş yerindeki kültürü değiştirmenin daha da önemli olduğunu düşünüyorum. Öncelik bu olmalı."
(SM/AÖ)