İnsanı ilk elli sayfasında şaşırtan hatta belki de yanıltan ve bu sebeple ‘yine mi erkeklerin dünyasını üstelik bir kadın yazarın anlatımıyla dillendiren bir roman’ deyip belki de yarım bırakmayı düşündür(t)en bir kitap "Şey"*.
Ama ısrar, hatta inat edip okunması sürdürülünce farkındalığı artan bir kitap. Kenan, erkek kahramanıyla hatta Erol’la erkeği erkek gibi adeta erkek gözüyle anlatıyor.
Amber ve Sokratpare (perihan) kadın kahramanlarıyla da kadını kadın gibi ve kadın gözüyle anlatarak çok güçlü profiller çiziyor.
Kitabın örgüsü
Bütün kitabın özeti gibi adeta 51. Sayfa:
“Kadını ve erkeği anlamak için kütüphaneler dolusu kitap yazmaya ya da okumaya gerek yok. Girenin çıkanın, çalanın kaçanın, belli olmadığı dünyada; erkekler kadını, kadınlar da parayı seviyor...
“Statüsünü değerlendiren erkekle, sınıf atlamak için kıvrak zekası yerine kıvrımlı bedenini çalıştıran kadın topluluğu” derken aslında romanın nasıl bir örgü üzerine kurulduğunun ip uçlarını da veriyor yazar...
Romanın sonunda; biri ta çocukluğuna giden geçmiş, biri bugün, üçüncüsü de geleceği işaret eden üç kadını aynı sahnede erkekle yüzleştirerek; erkeği adeta “ortadan ikiye” bölercesine altın vuruşunu yapmış oluyor.
Romanda çok ciddi bir yazı işçiliği var. Karakterler toplumun farklı kesimlerinden seçilmiş. Sanki kahramanlar ve ilgi alanları ile ilgili hayli özel çalışılmış. Öyle ki romanın kurgusunu ve doğal olarak okunmasını epeyce güçlendirmiş.
Romanda bir kadın “fahişe” var; Sokratpare ya da asıl adıyla Perihan. Çok güçlü ve hayatın imbiğinden geçmiş bir ‘halk filozofu’ gibi karakter. Romanın içinde sanki bir başına yazılacak tek ve ayrı bir roman kahramanı gibi duruyor. O denli güçlü bir karakter ki Stanislavski’nin “Bir karakter yaratmak” vurgusundan çıkıp romanda arzı endam eylemiş gibi. Sokeatpare Perihan sahici bir roman kahramanı...
Amber karakteri sanki biraz Sokratpare’ye eklemlenmiş gibi! Daha bağımsız bir karakter olarak yerini alması mümkünken Sokratpare’nin hayli gölgesinde kalmış.
Kağan ya da Kırıkçı Abdullah olarak zuhur eden karakter bilge bir kişilik olarak sanki Şey’den sıyrılıp gelecekte bir başka romanda daha güçlü bir varoluşla ortaya çıkması muhtemel gibi duruyor.
Mehtap Şafak, “Şey” romanının bir yerlerinde değil, çoğu yerlerinde var gibi. Çatısı ve kurgusu hayli iyi kurulmuş bir roman "Şey".
Adı “Şey” olsa da şey’den öte...
(ŞD/EMK)
*Mehtap Şafak, Şey, 2020, İstanbul