Eskisi kadar kalabalık mı bilmem ama, leylek sürüleri İstanbul’un Burgaz adası ve diğer Prens Adalarının üzerinden haftalardır geçmeye devam ediyor.
Aynı rotada mevsimlik göçünü gerçekleştiren başka kuşlar, sayıları epeyce azalmış olsa da onlara paralel olarak göğü hareketlendiriyor.
Hava şartlarının zorlayıcı olup ortalığın kararmaya yüz tuttuğu saatlerde bazı leyleklerin adaların ormanlarında gecelemek durumunda kaldığı da görülmüştür.
Kiminin ise yorgunluktan veya sakatlıktan dolayı mahalleye iniş yaparak en azından bir geceyi, mesela bir evin damında geçirmekten başka çaresinin kalmadığı da malum.
Bir de coğrafyadaki tabiat talanının had safhaya ulaşmış olması yetmezmiş gibi, “Rum âdetlerini yaşatmak” mazeretiyle Burgaz’da tuzağa düşürülüp hayatının geriye kalan kısmını kafeste geçirmek zorunda kalan sakalar var.
Fakat filmin esas mevzusu, bilhassa göç mevsimlerinde cam yüzeylere şiddetle çarpıp ölen kuşlar.
İnsanın her geçen gün daha geniş coğrafyaları işgal etmesi ve mimari unsur olarak camı daha çok kullanmasıyla maddenin şeffaflığını fark edemeyip hayatını yitiren kuşların sayısı tüm gezegende hızla artıyor.
"Kuş-Cam Çarpışmaları (Bird-window collisions)" adlı belgesel, kendini gezegenin hâkimi ilan etmiş insanların Tayvan’da doğaya verdiği zararı, kuşları ön plana alarak inceliyor ve seyircinin aklına ister istemez John Berger’ın “Kuş cama inanmaz”la başlayan sözleri geliyor.
ABD ve Kanada gibi ülkelerde bu meseleye ve gece ışıklandırmaları yüzünden mağdur olan kuşların vaziyetine yıllardan beri çözüm bulunmaya çalışılsa da Uzakdoğu’nun nadide diyarında bu yöndeki faaliyetler yeni sayılır, ya Türkiye’de?
Filmin yönetmenleri Cheng-ying Song ve Chin-ya Hu mevzuya coğrafyalarına has tevazu ve ağır başlılıkla eğilip söz konusu ölümlerin nasıl azaltılabileceği hususunda da seyirciyi malumatlandırıyor.
2023 Tayvan yapımı 24 dakikalık şirin belgeselin, tabiatla ahenk içinde yaşamanın ne kadar mühim olduğunu bize layıkıyla hatırlattığı muhakkak.
Kuş cıvıltıları azalırken…
Camı fark etmeyip hızla çarptığında kuşların bazıları hemen ölebiliyor. Toparlanıp tekrar uçanların büyük bir kısmının ise bir süre sonra iç kanama yüzünden öldüklerini öğreniyoruz. Veteriner yönetiminde yapılan bilimsel araştırmalarda birçoğunun akciğer kanamasından ötürü günlerce acı çekerek son nefeslerini verdikleri bizimle paylaşılan malumatlardan biri.
Duygusal olarak tesir altında kalmamaya ihtimam göstererek faaliyetlerini sürdüren çekirdek ekip gönüllüler aracılığıyla tüm ülkeden veri toplayıp ülkenin genel tablosunu oluşturmaya çalışıyor.
Kuşun ölü olarak bulunduğu nokta, bulunduğu zaman ve kuşun cinsi, katkıda bulunanların bildirmesi beklenen bilgiler.
Projeyi yürütenlerden biri kendini insanlara çok yakın hissetmediğini belirtirken daha çok hayvanlarla empati kurduğunu aktarıyor.
Gezegeni paylaştığımız kuşlara yönelik farkındalığımızın artması gerektiğinin, ekosistem mühendisliği yapmaya soyunmuş insanların diğer varlıkları yıkıcı etkisi altında bırakmamaya ihtimam göstermesinin şart olduğu kesin!
Belgeselde incelenen ortamlardan biri viyadük üzerinde hızla hareket eden raylı bir sistem. Kuşların yaşam alanlarına yakın olduğu için hem vagonların, hem de camlarla cömertçe donatılmış istasyonların kuşlar için birer tuzak vazifesi gördüğünü öğreniyoruz.
Güvercin, kumru veya baykuş gibi nispeten büyük kuş vakaları veri toplamak açısından daha elverişli; fakat nispeten küçük kuşlar mevzubahis olduğunda camdaki izleri neredeyse görünmez oluyor, görevlilerin mıntıkayı periyodik olarak temizlemesi de zaten bazı vakaların kayda geçirilmeden silinmesine sebebiyet veriyor.
Dünyada vaziyet içler acısı
Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 100 milyon ile 1 milyar arasında kuşun camla çarpışma sonucunda öldüğü biliniyor. Kanada’da ise 16 - 42 milyon arasında kuş her sene camların kurbanı oluyor.
Arsızlığını ve doyumsuzluğunu mimariye görgüsüzce yansıtmış insanların modaya uygun olarak kulelerini tepeden tırnağa camla donatması kuş ölümlerini artırırken mevzubahis binaların gece hoyratça ışıklandırılması ayrı facialara sebep oluyor. Bilhassa gece göç eden kuş türleri yalnız yönünü şaşırmakla kalmıyor, deyim yerindeyse cam binaların birebir hışmına uğruyor.
Neyse ki, Tayvan’da da uygulanan, camları görünür kılmak üzere şeffaf yüzeyin belirli bir düzen içinde beyaz veya siyah beneklerle süslenmesi epeyce işe yarıyor. Ne de olsa karayollarında sık sık karşımıza çıkan ve caydırıcı olması beklenen yırtıcı kuş çıkartmalarının artık pek işe yaramadığı düşünülüyor.
ABD ve Kanada’da, yerel yönetimlerin de dahil olduğu kanuni değişiklikler yalnız yeni binaların kuşları gözetmesini öngörmüyor, eski binaların restorasyonu sözkonusu olduğunda da kuşlara asgari zarar verecek tedbirlerin alınmasını şart koşuyor.
İnsanı merkeze koyan tüm diyarlarda kuş yoldaşlarımızın gerektiği ölçüde kollanması ve her şeyden önce hayatın yüceltilmesi temennimdir.
(RL/EMK)