1943 yılında İstanbul’da Dicle Talebe Yurdu müdürü olan Musa Anter, bir gün polislerce yaka paça dönemin birinci şubesine götürülür. Şubeden içeri girer girmez üç- beş polis ve komiser çullanır Anter’in üzerine…
Tekme, tokat küfür...
Sebebini sorar Anter. “Ulan hain oğlu hain. Kusurunu bilmiyor musun?” diye yanıtlar komiser. “Hayır bilmiyorum” deyince Musa Anter, yeni sorusunu yapıştırır komiser “radyonuz yok mudur?” “var” der Anter, “peki pikabınız?” diye devam eden komisere yine “var” cevabını verince Anter, komiser ancak ve sadece Türkiye’de duyabileceğimiz o tarihi cevabın haykırır:
“Peki it oğlu it, bu kadar güzel Türkçe plak varken ne bok yemeye yurtta Kürtçe ıslık çalıyorsunuz?”
Urfa Büyükşehir Belediyesi’ndeki işinden atılan Suphi Fırathan adlı işçinin hikayesini okurken aklıma geldi Musa Anter’in Kürtçe ıslık nedeniyle yediği dayak. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Osman Baydemir’in hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik hem de İçişleri Bakanı Sabahattin Öztürk’ün yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinden okudum Fırathan’ın hikayesini:
Başkan Celalettin Güvenç tarafından HDP’li olduğu gerekçesiyle işine son verildiğini iddia eden Fırathan, 16 yıl Suruç Belediyesi’nde çalıştıktan sonra büyükşehir yasası ile birlikte Urfa Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Kontrol Daire Başkanlığı kadrosuna geçirilmiş bir işçi. Emeklilik için daha 13 yıllık süresi olan Suphi Fırathan, Büyükşehir Belediyesi’nin Suruç’taki park ve bahçeler sorumlusu olarak görev yapıyormuş. Fiyakalı gibi duran unvanına aldanmayın; Fırathan ilçenin tek caddesini ikiye bölen refüjde yapılan yeşillendirme çalışmalarından sorumlu bir işçi. Görevi basit. İŞKUR tarafından bu işe görevlendirilen geçici birkaç personel ile birlikte refüjdeki ağaçları sulamak, otu çimeni temizlemek. Bu suya sabuna dokumayan mesaisini sürdüren Fırathan, 8 Haziran 2015 tarih ve 1932 sayılı başkanlık oluru ve görülen lüzum gerekçesiyle 14 Haziran 2015 tarihi itibarıyla iş akdinin feshedileceği Personel Şefliği yazısıyla tebliğ edilmiş.
“Hayatım alt üst oldu” diyor Fırathan, bunca yıllık işinin bir çırpıda elinden alınmasına dair konuşurken…
İş akdinin feshinin şokunu üzerinden atmakta zorlanan Suphi Fırathan yaklaşık 25 gün sonra, rica minnet kendisini Büyükşehir Belediyesi’nin AKP’li başkanı Celalettin Güvenç’le görüştürecek aracılar bulmuş…
Amacı feshin gerekçesine dair bilgilenmek olan Fırathan, Karaköprü ilçesinde bulunan İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’ndaki makamında başkanla görüşmüş. Sakınmamış lafını Celalettin Güvenç ve “HDP’li olduğun için birlikte çalışamayız” demiş.
Bir soru daha sormaya fırsat bulmuş Fırathan, kimin ispiyonladığını öğrenmek üzere. Yine net bir cevap vermiş başkan Güvenç “HDP’li olduğun ortada olan bir şey” deyivermiş…
Refüjdeki siyasi tehlike
Islığın Kürtçe olabileceğini düşünen devlet aklı park ve bahçelerdeki nebatatın da siyasi sularla yeşerip boy vereceğinden endişe etmiş. Bir park ve bahçeler sorumlusunun ilçedeki tek caddeyi ikiye bölen refüjdeki yeşillikler üzerinden yapacağı siyasetin sonuçlarını, insan düşünmek dahi istemiyor. Mesela yeşil çimenler kıpkırmızı ateş çiçekleri ektiğini düşünün (ki ateşçiçeği Suruç’un çölü aratmayan sıcaklarına gayet güzel direnebilecek bir türdür) ve yanına kadife çiçeklerinin örneğin sarı renklilerini ektiğini… Ve bunları devletin tankerleriyle getirilen sularla sabah akşam suladığını… Bu caddeden yayılan kokularla sarhoş olan gelen geçenin fena fena siyasi emeller beslemesi işten bile değil…
Espri kaldıracak bir mesele değil aslında bu mesele o yüzden tadında bırakıp Osman Baydemir’e kulak verelim. Zira o bu yapılanın bir nefret suçu olduğunu düşünüyor. Özelikle HDP’ye yakın olan belediye çalışanlarının gerekçesiz, keyfi olarak işten çıkarıldığını ya da görev yeri değiştirilerek emekliliğe zorlandığını ifade eden Baydemir’e göre Büyükşehir yönetimi nefret suçu işliyor. Uzun yıllarını insan hakları savunuculuğuna adamış bir avukat olan Baydemir iddiasını “Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesine dayandırıyor… (HK)