1984'ten bu yana 30 yılı aşkındır süren ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği bir ayaklanmada silahlar susar ve sorunların çözümü için barışçı yollardan ilerlenebilir mi? Geçtiğimiz günlerde Dolmabahçe'de AKP hükümeti yetkilileriyle HDP'nin İmralı Heyeti'nin yaptığı ortak basın açıklaması bu umudu ateşledi. Ancak hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik saldırıları ve ardından da Demirtaş ve diğer HDP sözcülerinden aldıkları cevaplarla tırmanan gerilim doğal olarak bu umuda gölge düşürdü.
Daha öncekilerin yanı sıra bir de otuz yıllık bu ayaklanmanın biriktirdiği ağır sorunları görüşerek, konuşarak çözmek, açılan yaraları sağaltmak mümkün mü? "Evet, mümkün" diyor Jonathan Powell. Kim bu Powell derseniz, deneyimi sözlerini gerçekten önemli kılacak nitelikte; İngiltere'nin yüz yılı aşan "IRA sorunu"nun çözümünde büyük rol oynamış, İngiltere hükümetinin baş müzakerecisi ve Başbakan Tony Blair'in baş danışmanı... Ne kadar kanlı, ne kadar uzun, ne kadar ağır olursa olsun her türlü anlaşmazlık, her türlü silahlı çatışma en sonunda konuşulup, el sıkışılarak sona erer. Nasıl olsa günün birinde oturup konuşacaksınız, neden bunu geciktirip daha çok can kaybına, acıya, gözyaşına yol açıyorsunuz, diyor Powell.
IRA sorunu çözüldükten sonra hükümetteki görevinden ayrılarak Londra merkezli bir sivil toplum örgütü olan Democratic Progress Institute (DPI)'un (Demokratik Gelişim Enstitüsü) kurulmasını sağlayan Powell, yirmi yıldır dünyanın dört bir yanında silahlı gruplar/örgütlerle hükümetler arasında arabuluculuk yapıyor, şiddetin sona ermesi için çalışıyor.
'Teröristlerle Konuşmak'
Kürt sorununu çözmeye çalışan Türkiye için gerçekten yol gösterici olacak kişilerden biri olan Jonathan Powell'ın Teröristlerle Konuşmak - Silahlı Çatışmalar Nasıl Sona Erdirilir? adını taşıyan kitabının tam da bugünlerde çıkmış olması iyi bir rastlantı ve gerçekten de bu sorunun tartışılmasına katkıda bulunabilir. Türkçe baskıya önsöz yazan Cengiz Çandar DPI'dan arkadaşının çalışmasını bir "anıt eser" olarak nitelendirmekten çekinmiyor:
"Jonathan Powell’ın Diyarbakır-Ankara seyahatinin arkasından neredeyse iki yıl geçti ve 'Çözüm Süreci'nin kritik bir döneminde bulunduğumuz sıralarda, imzasını taşıyan ve bir 'anıt-eser' özelliği taşıyacağına içtenlikle ve kesinlikle inandığım kitabı 'Teröristlerle Konuşmak', Türkçe olarak Türkiye’ye ayak bastı.
"Türkçe baskısı için, benden, Kürt sorununa ve 'Çözüm Süreci'ne değinen bir önsözün, yayınevi tarafından istendiğini ve Jonathan’ın bu isteğe katıldığını öğrendiğim vakit, konuya ömrünün önemli bir bölümünü ayırmış biri olarak gerçekten çok sevindim.
"İnsanın elinden bırakamayacağı bir roman kıvamında bir dil ve üslûp ile yazılmış olan Teröristlerle Konuşmak, okunmaya başladıktan kısa bir sonra dünyanın hemen her köşesinden edinilmiş olan paha biçilmez nitelikteki zengin bilgilerin yanı sıra adeta 'Kürt sorununu çözme el kitabı' ya da 'Kürt sorununu çözme kılavuzu' gibi okunmaya başlıyor."
13 örgüt ve deneyimleri
Baş müzakereci olarak doğrudan içinde yer aldığı IRA deneyiminin yanı sıra 12 ayrı ülkeden 13 silahlı örgütü ele alan Powell neden bazı çatışmaların görüşmelerle, barışçı ve demokratik yollardan çözülürken bazılarının ise çözülemediğini ve daha da ağırlaştığını anlatırken çok yararlı bilgiler aktarıyor.
Gerçekten de son yıllarda Kuzey İrlanda'da IRA, Kolombiya’da M-19, El Salvador'da FMLN, Güney Afrika'da ANC ve Mozambik'te RENAMO ile yapılan görüşmeler anlaşmayla sonuçlanırken Sri Lanka'da Tamil Kaplanları, Endonezya'da GAM, Kolombiya'da FARC ile yapılan görüşmeler ise başarısız oldu. Bu arada Filistin'de FKÖ, Peru'da Sendero Luminoso (Aydınlık Yol) ve Türkiye'de PKK ile süren ilişkilerin ne olacağı, nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil. Bu silahlı çatışmaların tarihsel arka planlarını aktarmakla yetinmeyen Powell esas olarak görüşme/müzakere sürecinde nasıl ilerlendiğini, ne gibi sorunlarla karşılaşıldığını da anlatarak benzer durumlarla karşılaşılmasını engelleyecek öneriler geliştiriyor. Ayrıca İspanya'da ETA, Filipinler'de MILF, Nepal'de HKO ile bu ülkelerin yönetimlerinin ilişkilerini de değerlendiriyor.
Elbette bizim açımızdan asıl önemli olan PKK ile süren görüşmeler ve Kürt sorununun barışçı ve demokratik bir çözüme ulaşma olanağı... Kitabının Türkçe baskısına yazdığı önsözde umutlu bir yaklaşım sergileyen Powell şöyle diyor:
"Dışarıdan biri olarak kimseye Kürt sorununu nasıl çözeceğini söylemek bana düşmez; asla bunu yapacak kadar küstah ve kibirli olamam. Fakat yukarıda anlattığım derslerin önemli olduğu başka yerlerde kanıtlanmıştır ve muhtemelen Türkiye’de de aynı şekilde önem arz edeceklerdir. Çözüm Süreci'ni birkaç yıldan beri yakından izleyen iyi bir gözlemci olarak meselenin barışçıl bir şekilde çözülebileceğine kesinkes inanıyorum, bu kez çözüm ihtimali gerçekten yüksek. Kesinlikle öyle olmasını umuyor ve bekliyorum. Ve bu kitap o başarıya en küçük bir şekilde katkıda bulunabilirse, sevinirim."
Sabırla pedal çevirin...
Her şeyden önce görüşme sürecinde sabırlı olunması gerektiğini vurgulayan Powell, aynı zamanda güçlü bir liderliğin de işlerin yürümesinde çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Erdoğan ve Öcalan'ın doğabilecek tepkileri göğüsleyebilecek ve çıkan sorunlara müdahale edebilecek güçte liderler olduklarına inandığını işaret ediyor. Barış veya çözümün anlık bir olay olmadığını ancak bir süreç sonunda oraya ulaşılabileceğini belirten Powell şöyle diyor:
"Dünyanın çeşitli yerlerinde yaptığım çalışmalarda sürecin ne kadar önemli olduğunu gözlemledim. Barış bir olay yahut bir anlaşma değil, bir güven oluşturma sürecidir. Güven bir günden ötekine oluşturulamaz, ancak diyalog ve en çok da iki tarafın yapmaya söz verdiklerini yürürlüğe sokmalarıyla yavaş yavaş oluşur. Bu süreç hareket ettirmeyi sürdürdüğünüz bir bisiklete benzer. Eğer devrilmesine izin verirseniz, yeniden hareket ettirmekte zorlanırsınız. Bisikleti hareket halinde tutmak iki tarafın da siyasi ve kişisel acılara katlanmasını gerektirir. Bunu yaparlarsa, en nihayet kalıcı bir barışa ulaşmaları mümkündür."
Kılavuz gibi...
Görüşmelerde iki tarafın da güvenine sahip üçüncü bir tarafın gözlemci veya hatta mümkünse bir tür hakem olarak bulunmasının yararlı olacağını belirtirken hükümetlerin ise hiçbir zaman bundan hoşlanmadığını, iç işlerine bir müdahale gibi algıladığını hatırlatıyor.
Powell'ın kitabı gerçekten de Çandar'ın dediği gibi "Kürt sorununa çözüm kılavuzu" gibi, gerçekten tam zamanında çıkmış görünüyor. Ve gerçekten de Çandar'ın dileğini paylaşmamak mümkün değil:
"Kitabın 'çözülmeyecek hiçbir ihtilaf yoktur' ana fikrinden ve bunun vazgeçilmez yöntemi olarak altı çizilen 'konuşmak'tan yola çıkarak, Türkiye’de 'Çözüm Süreci' ayakta kaldığı, ayakta tutulduğu ve zaaflarından arındırıldığı takdirde umutlu ve iyimser olmaya devam edilebilir.
"Teröristlerle Konuşmak-Silahlı Çatışmalar Nasıl Sona Erdirilir? uluslararası tecrübelerin derslerini sunarak, Türkiye’nin Çözüm Süreci’nin işini de bir bakıma kolaylaştırmış oluyor.
"Umut edelim ki, kitabın ileriki yıllarda yapılacak Türkçe baskılarında Türkçe önsöz yerine, Türkiye’nin Kürt sorunu çözüm tecrübesi de kitabın içinde yer almış olsun. Niye olmasın?"
Evet, niye olmasın?
*********************************************************************
Teröristlerle Konuşmak- Silahlı Çatışmalar Nasıl Sona Erdirilir?, Jonathan Powell, Mart 2015, Aykırı Yayınları, 464 Sf.