Tarihleri yazıya “giriş” olsun diye veriyorum: 7 Haziran seçimi, 1 Kasım seçimi, yeni seçilen henüz 6 aylık Başbakan Davutoğlu’nun istifasını sunuşu, 15 Temmuz darbe girişimi, 20 Temmuz OHAL’i…
Aralarda onlarca bomba patlaması, büyük yerleşim merkezlerinin neredeyse haritadan silinmesi, ölümler, ölümler, kalıcı sakatlıklar…
“Yargılamalar”, yargısız infazlar, sansür, yayın yasakları, on binlerce açığa almalar, KHK’lar, on binlerce memuriyetten atmalar, hukuk (?) arayışları…
Kabul zor, hatta öyle zor ve açıklaması karmaşık ki “yine düşürürüz” denilen, “biz düşürdük” denilen (ki aslında ‘sevgili dostumuz’un) “düşman” uçağını aslında biz düşürmüyoruz ama yetkililer niyeyse “biz düşürdük” diyor, Türk askeri Türk askerini öldürüyor (ki bir taraf aslında vatan haini), son olarak Türk polisi (ki saldırgan ya da terörist aslında) bir büyükelçiyi vuruyor.
Çok karmaşık, bu karışıklıkta “hata” yapmamak neredeyse imkansız! Ya hiç hareket etmemek, konuşmamak ya da en iyisi her gün her an bir tek kişiyi dinleyerek “o an” itibarıyla O’na göre davranmak “gerekiyor”.
Böyle bir zırva olamayacağına göre örnek(ler) üzerinden sadeleşmekte yarar var.
…
Bir hekim. Malum KHK’lardan biriyle memuriyetten atılıyor. İş arıyor, artık özelde çalışacak. Tabip odasına kaydı gerekiyor. Zaten üye ama başka bir ilde. Arıyor kaydını aldırmak için. Elbette diyorlar ama ödenmesi gereken 900 TL aidat borcunuz var. Hekim işsiz, iş arıyor, atılmış, paraya ihtiyacı var, söylüyor ama hayır, tabip odasının yapabileceği bir şey yok! Para bulunuyor ve tabip odası kaydı işe başvuru yapacağı ile alınıyor.
Türk Tabipleri Birliği Kanunu (Kanun No.: 6023)
Madde 9-İdare Heyeti, hastalık, ihtiyarlık veya yoksulluk dolayısıyla aidatını veremeyecek durumda olan oda mensuplarından geçici veya sürekli olarak aidat almamaya karar verebilir.
Hekim iki çocuklu (biri henüz 6 aylık bile değil), eşi çalışıyor, yaşı 40’ın altında. Kısacası ihtiyar değil, canının çok sıkıldığı açık ama hasta da değil… Yoksulluk? İşsiz.
Tabip Odası Yönetim Kurulu yasanın verdiği bir yetkiyi hekim lehine kullanmıyor. Neden? Görüşleri mi farklı? Bu bir “gerekçe” olabilir mi? Yönetim Kurulu olarak “devletin” memuriyetten attığı “biri”ne (suç?, kanıt?... ki olsa bile bu örnekte karşılığı yok) ne yapmalı? Yasa madde 1’de şöyle diyor:
… tabiplerin katıldığı Türk Tabipleri Birliği; tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak, (Değişik: Resmi Gazete:02.11.2011 - 28103 (Mükerrer); 663 s. KHK m.58) tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluştur. (663 sayılı KHK ile bu maddede yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesi'nin 25.6.2013 tarih ve 28688 sayılı R.G.' de yayımlanan, 14.2.2013 T., 2011/150 E. ve 2013/30 K. sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.)
Mesleki deontoloji, dayanışma nasıl korunacak? Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olmak mı engel buna?
“Kabul”, girişte belirttik “tablo” çok karışık ama bu şaşırmaya gerek olan bir durum değil, konu çok sade: Hekim işsiz ve yönetim kurulu kararıyla para/aidat geçici (iş bulana kadar) ya da sürekli olarak (gerekçe belirtilmeli, borçları vb) alınmamalı.
…
İkinci örnek uzmanlık derneklerinden. (Aralık ayı ortasında, Türk Tabipleri Birliği (TTB) uzmanlık derneklerine OHAL koşullarında faaliyetlere ilişkin bir yazı gönderdi)
Bilindiği gibi uzmanlık derneklerinin en öne çıkan etkinlikleri meslek mensupları için eğitim toplantıları, kongreler düzenlemek.
Kongre duyurusu, programı, konuşmacıları, bildiri sunumları, posterler vs. sıklıkla aylar öncesinden belirlenir. Genellikle ilgili uzmanlık derneğinin yönetim kurulunun/üyelerinin de içinde yer aldığı düzenleme kurulları aracılığıyla bu işler yapılır.
2016 sonbaharında yapılan kongrelerde konuşmacı olarak yer alan bazı isimler açığa alındı ya da memuriyetten atıldı. Bunun üzerine bazı dernekler söz konusu kişilerin konuşmalarını (poster, bildiri sunumlarını vb.) iptal ettiler, programdan çıkarttılar.
Neden?
Bu isimlere hangi gerekçeler gözetilerek (muhtemelen akademik, bilimsel bir yetkinlik nedeniyle) teklif götürülmüş ve konuşmacı olmaları istenmişti? Konuşmacı açığa alınınca ya da memuriyetten atılınca bu gerekçe mi değişti?
Ya “anlaşılır gibi değil” diyeceğiz ya da “çok anlaşılır” bulacağız ama insanlık/hekimlik değerleri ışığında kabul etmeyeceğiz.
Kabul etmeyip bu sorumsuz ve ilkesiz uygulamaları yapan yönetimlerden -her iki örnekte de- ilgili kişilere -en azından- özür açıklaması yapılmasını isteyeceğiz. (EB/HK)