Ekonomideki çöküş olağanüstü bir hıza ulaşınca Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bir sakinleştirme toplantısı düzenledi. Toplantının amacı belli ki endişeleri panik düzeyine yükselmeden dindirmek, iş çevrelerinin ve dış yatırımcıların sükûnet bulmasını sağlamaktı.
Toplantı boyunca Türk lirasının sürekli olarak değer kaybetmesine bakılırsa, amacına ulaşamadığı görülüyor. Hatta yeni bakanın sözlerinin içeriğine ve toplantı sırasında sergilediği üsluba bakılırsa, endişelenmek için çok sebep olduğu anlaşılıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı, toplantıya Türkiye’de bundan sonra uygulanacak olan yeni ekonomik modeli anlatacağını söyleyerek başladı. Toplantıya katılanların büyük bir dikkatle anlatılanları dinlediği belli oluyordu. Sıranın yeni modelin açıklanmasına gelmesini sabırla beklediler ama sonuna doğru anlaşıldı ki ortada bir model olmadığı gibi yeni olan bir şey de yok.
Berat Albayrak lafı uzatarak ve konuya dair bildiği her şeyden söz ederek hocayı veya jüriyi ikna etmeye çalışan kurnaz bir öğrenciye benziyordu. Takriben otuz küsur yıldır bütün hükümetler tarafından hemen her yıl tekrar edilen bildik cümleleri çok önemli bir açıklama yapıyormuş gibi sıraladı.
TIKLAYIN - Berat Albayrak Yeni Ekonomi Modeli'ni Açıkladı, Dolar 6.60'ı Geçti
İnsan, “Bakın burası çok önemli” diye başladıktan sonra, bütçe denkliği sağlanacak, cari açık küçültülecek, enflasyonla çok ciddi mücadele edilecek, gibi cümleleri duyunca, ortada bir ciddiyet sorunu olduğunu düşünmeden edemiyor.
İki yılda ekonomide dengelerin sağlanacağı, sonraki iki yılda hızlı büyümeye geçileceği, sonraki iki yılda da gelir dağılımının düzeltileceği açıklandı. “Pastayı önce büyüteceğiz sonra bölüşeceğiz” klişesinin tam sırasıydı ama unutuldu galiba.
Konuşmanın en acıklı yerlerinden biri, yeni bakanların çoğunun özel sektörden geldiğine ve tasarrufun önemini bildiklerine dair olan kısmıydı. Kamu harcamalarında önemli bir tasarruf yapılacağından söz etti. Kamu harcamalarında tasarruf kavramı, genellikle fotokopi kağıtlarının iki yüzünün de kullanılmasına kadar uzanır fakat anlamı olan ve sonuçları önem taşıyan tasarruf, yatırım harcamalarından tasarruftur.
Hazine ve Maliye Bakanı hem kamu harcamalarında tasarruf hem de denk bütçe diyerek kamu yatırımlarının kısıtlanacağını ima etti. Ya da bunu ima etmeyi düşünmediyse bile sözlerinin doğal sonucu budur. Hatta yabancı yatırımcılar anlasın diye “soft landing” falan da dedi.
Fakat o bunları söylerken kayınpederi de, ne engel çıkarırlarsa çıkarsınlar Kanalistanbul kesinlikle yapılacak, diyordu. Yine inşaatlardan, köprülerden, tünellerden, yine konut yatırımlarından söz ediyordu. Yatırımcıların hangisinin sözüne daha çok itibar ettiğini tahmin etmek zor değil.
Gerçi Hazine ve Maliye Bakanı da, açıkça söylememekle birlikte, konut yatırımlarına dayalı büyümeden vaz geçmeyeceklerini belli etti. Konuşmasında alışıldık genellemelerin dışında, somut olarak iki kurumdan söz etti. Bunlardan biri Emlak Bankası’ydı. Emlak Bankası’nın yeniden canlandırılıp sektörün büyümesinde önemli rol üstleneceğinden söz etti. Yani, ne kadar olacaksa, büyümenin motorunun yine inşaat olmasında bir beis görmedikleri anlaşılıyor.
İkinci olarak da, finans piyasalarında regülasyonları belirleyecek yeni bir kurum oluşturacaklarından söz etti. Daha birkaç yıl öncesine kadar finans sektöründe deregülasyondan başka kavram tanımayanların regülasyon için ayrı bir kurum oluşturmaları ilginç. Fakat bu kurumun hangi finans kurumları için ve ne amaçla düşünüldüğünden hiç söz edilmemesi daha da ilginç.
Bu toplantıda öncelikle, kayda değer bir hazırlık yapılmadan, ağzından çıkan sözlerin çok önemli olduğuna ve insanları etkileyeceğine inanan hırslı bir politikacının aşırı özgüvenine şahit olduk.
Ama bundan çok daha önemlisi iş çevrelerinin toplantıdan sonra yaptığı açıklamalardı. Hepsi söylenenlerin çok güzel, çok anlamlı olduğunu, umut verdiğini, işte bekledikleri konuşmanın geldiğini söyledi. Önemli olan devletin bekası diyenler, âlî menfaatlerden dem vuranlar, ekonomimizin büyüklüğünü, büyümemizin güçlülüğünü sayıp dökenler oldu.
Hiç biri bu anlatılanların yıllardır her hükümetin söylediklerinden hiçbir farkı olmadığını, Türkiye ekonomisinin bu tür klişelerle geçiştirilemeyecek kadar tehlikede olduğunu söylemedi. Belki toplantıdan sonra bir yere oturduklarında fısıldaşmışlardır.
Bence bu tavır toplantının kendisinden daha önemli. Son yıllarda, sık sık bir burjuva güzellemesiyle karşılaşılıyor. Yok burjuva demek zengin demek değilmiş, burjuvazinin rafine bir kültürü olurmuş, burjuva siyasal tavrı olan, gereğinde devlete meydan okuyan bireymiş. Böyle düşünenler toplantıya katılan ve toplantıdan sonra konuşanlara bir baksınlar. (BD/HK)
* Fotoğraf: Berk Özcan - İstanbul/AA