Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın
Yukarıdaki fotoğraf Zonguldak’ın kuzeydoğusunda yer alan Çatalağzı ilçesine ait. Sırayla hepsi işleyen ve inşaat halindeki kömürlü termik santraller.
Çatalağzı’na yaklaştıkça önce yükselen dumanı görüyorsunuz ardından hava kirliliğini genzinizde hissediyorsunuz. Zaten Greenpeace’in 2014’te ilçede yaptığı ölçüme göre hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün güvenilir limitinin üç katı.
Türkiye’nin en verimli taş kömür madenlerinin yer aldığı Zonguldak’ın hayatı “kömür ekmektir” sloganı üzerine kurulu.
Kent, aynı zamanda cumhuriyet tarihinin ilk kömürlü termik santralinin de yapıldığı yer. Çatalağzı ilçesine ilk kez 1946’da devlet eliyle termik santral (ÇATES) kurulmuş. Küçük çapta elektrik üreten bu santral kullanım ömrünü bitirince 1991’de kapanmış. Ardından yine devlet eliyle aynı yere yenisi yapılmış, şimdi onu da Elsan firması satın almış.
Ancak kenti nefes alınmaz hale getiren, 2010’da Eren Holding’in 1390 megavat gücünde kurduğu iki termik santral (ZETES 1-2) olmuş. Üstelik 2016’da bitmesi planlanan 1400 megavat gücünde yeni bir santralin daha inşaatı bitmek üzere.
Firma, daha ucuz olduğu için, yurtdışından kömür ithal ediyor. İthal ettiği kömür için de bir liman yapmış, kamyonlar vızır vızır kömür taşıyor.
Mavi ve yeşilin birlikteliğiyle anılan Karadeniz kentlerinin aksine Zonguldak artık tamamen kömür dumanında bir kara şehre dönmüş.
Kömürlü termik santrallar çevreyi en çok kirleten, hava kirliliğine en çok neden olan endüstriler arasında yer alıyor.
İlçede de halkın en çok şikayet ettiği husus bu. Herkes “artık nefes alamıyoruz” diyor. Sebze meyve yetiştiremediklerinden dert yakınıyorlar. Kapıyı açamadıklarını, balkon taşlarının bir günde kapkara olduğunu söylüyorlar.
Filtreler çalışmıyor iddiası
Santralin hemen karşısında oturan Ayşe ve İsmet Dinçer çifti, santralin yapıldığı yerde eskiden hayvan otlatıp sebze meyve yetiştirdiklerini söylüyor. Şimdi ise zorunlu kamulaştırma ile satmak zorunda kaldıkları arazilerinin karşısında santralin o boğucu sesi eşliğinde duman soluyorlar.
İsmet Dinçer, santralden çıkan dumanı göstererek “Millet bu beyaz dumana bakarak bacada filtre var sanıyor. Ne filtesi, filtre falan yok. Zonguldak'ın rengi bu değildi” diyor.
Genel kanı santrallerde elektrik harcadığı için bacalarda zorunlu filtreleme sistemine her zaman uyulmadığı yönünde. Denetleme konusunda güven eksikliği var.
Yaşanabilir Zonguldak Platformu’ndan Kadir Orhan, baca gazlarının yetkililerce denetlenmesini sağlayan online sistemin kurulmadığını söylüyor. Dolayısıyla filtre olup olmadığı ya da ne zamanlar olduğu hiçbir zaman tam olarak bilinemiyor.
Sağlığa etkisi
Yine Greenpeace’in yaptığı araştırma Zonguldak’taki santrallerin erken ölümlere neden olduğu ve doğumların beşte birinde gelişmemiş akciğer, astım, KOAH gibi hastalıkların görülmesine neden olduğu yönünde.
Kentte kanser sayısında da artış olduğu gözlemlenmiş. Ancak üçüncü santralin ÇED raporunda bu artışa neden olarak santral sahipleri sigara kullanımını göstermiş.
Henüz resmi bir sağlık araştıması yapılmamış, yapıldıysa da saklanıyor. Kentte sayıları çok fazla artan santrallerin etkileri önümüzdeki yıllarda daha net anlaşılacak.
Deniz kirliliği
Kadir Orhan, hava kirliliğinin yanında santrallerin ciddi şekilde Karadeniz’e zarar verdiğini söylüyor.
“Santraller soğutma için denizden günde 3 milyon metreküp su alıyorlar. Bu suyu pisletip denize geri veriyorlar. Santralde ısınan su denize geri verilirken deniz ısısını da yükseltiyor. Yeni santral de açılınca bu su miktarı 8 milyona çıkacak. Bu su alıverişi, iki türlü de balık ölümüne neden oluyor. Bir su santrale çekilirken balıklar ölüyor, ikincisi ısı değişimi nedeniyle ölüyor.”
Balık ölümleri, yerleşim yerlerine yakın olması gibi nedenlerle santrallerin beş yıldır geçici ruhsatla çalıştığına dikkat çeken Orhan, hukukun da çiğnendiğini belirtiyor.
İnşaatı devam eden yeni santral için Zonguldak Platformu’nun mücadelesi devam ediyor. ÇED raporuna karşı açtığı dava Danıştay’da beliyor. Orhan, bölgede birçok santral nedeniyle oluşan kümülatif etkiye bakılması gerektiğini vurguluyor.
İstihdam yanılgısı
En başta halkın santrallere çok da ses çıkaramamasının nedeni istihdam umuduymuş. Ancak zamanla umdukları kadar da bir istihdam olmadığını anlamışlar. Herkesin ortak cümlesi, “Zehirini biz soluyoruz ama ekmeğini başkaları yiyor” oluyor. Santrallere genelde dışarıdan eleman getirildiğini ve gelenlerin de hava kirliliği nedeniyle bölgede yaşamadığı için ilçeye bir getirisi olmadığını söylüyorlar. İlçede bir bir kapanan bakkal ve fırınları gösteriyorlar.
Ancak tüm bu etkilere rağmen kentte inşaatı devam eden santrallere karşı büyük bir direniş olduğu söylenemez. Bir esnafın “Biri de bir, bini de bir” ya da bir başkasının “Biz artık gölü yedik” cümleleri kara bulutların artık kentten kalkmayacağının kabullenişini gösteriyor.
Karadeniz'de 14 santal planı
Maalesef termik santral kabusu sadece Zonguldak’la sınırlı değil. Ereğli’den Amasra’ya 78 kilometrelik sahil şeridinde tam 14 termik santral yapımı planlanıyor.
Zonguldak’taki vahim durumu gören diğer kentler mücadeleyi baştan sıkı tutuyorlar. Amasra’daki direniş bunun en iyi göstergesi.
Termik santrallerin yerelde çok sözü edilmeyen en önemli bir diğer etkisi de iklim değişikliğine olan katkısı. Kömür en fazla sera gazı salımına neden olan enerji kaynağı. Bu sebeple de iklim değişikliğinin birincil nedeni.
Dünya kömürlü termik santrallerden vazgeçmenin yollarını ararken Türkiye tam tersine gidiyor.
Şu anda işletmedeki 24 termik santralın ve inşa halindeki 3 yeni santralın yanı sıra kurulu gücü 66,5 GW’ye ulaşan 70’den fazla yeni kömürlü termik santral planlanıyor.
İklim değişikliğine etkisi
Türkiye dünyada yeni kömür santrallari yapımında Çin, Hindistan ve Rusya’nın hemen ardından dördüncü sırada yer alıyor. Planlanan yeni kömür santrallarının mevcutlara ek olarak yılda yaklaşık 400 milyon ton sera gazı emisyonuna neden olacağı tahmin ediliyor.
Bilindiği gibi iki hafta sonra yapılacak Paris İklim Zirvesi’nde dünya liderleri yeni bir iklim politikası belirleyecek. Küresel ısı artışı iki derecenin altında tutulmazsa iklim değişikliğinin tüm insanlık için etkileri geri dönülemez olacak. Zaman daralıyor.
Zirvede tüm ülkelerin enerji politikalarını değiştirmelerini sağlayacak kararlar çıkması bekleniyor. Türkiye’nin ise planları kömüre hücum politikasına devam edeceğini gösteriyor. Bunda ne kadar başarılı olacağı ise yerelin mücadele gücüne bağlı. (NV)
G20 Zirvesi nedeniyle Zonguldak Çatalağzı'nda Yaşanabilir Zonguldak Derneği ile Yuva Derneği yaptığı yürüyüşle G20 liderlerine kömür teşviklerini geri çekmeleri talebinde bulundu. |