Midilli merkezli AegeanDocs Belgesel Festivali Ekim ayının başında Kuzey Ege'nin birçok adasında seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.
1-6 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek etkinlikte Türkiye dahil birçok ülkeden eserler yer alacak. Yunanistan yapımı filmler arasında adanın gündeminden düşmeyen mültecilerle ilgili filmlerin sayısı yine yüksek.
Geçtiğimiz senelerde ada halkının seferber olarak Türkiye kıyılarından gelen mültecilerin yardımına koşması hafızalardan çıkmadı. Fakat son zamanlarda AB ile Türkiye arasındaki anlaşma yüzünden birçok mültecinin insanlık dışı şartlardaki kamplarda bekletilmesi komşudaki yetkililerin sicilini kabartıyor.
Yüzyıllar boyunca iç içe yaşamış Akdeniz halklarından Ege'nin iki yakasındaki ahalinin ortak kaderi, çözüm bekleyen bu ve buna benzer birçok soruna rağmen geleceğe evrilerek aktarılıyor.
Festivalin geniş programında yer alan filmlerden özellikle bazıları asırlar boyunca sürmüş birlikteliklerin izlerini günümüze taşıyor. Çoğu dul kalmış olmasına rağmen yaşam coşkusunu yitirmemiş büyükannelerden birinin içli nağmelerine, kökleri Kars'ta olan Arşimet'in kemençe aşkına veya ünlü müzisyen Niko Papazoğlu'nun Anadolu Rock'la benzerlik taşıyan tınılarına ne kadar aşina olduğunuzu hissedecek, ayrıca Kıbrıs'ta sömürgeciliğin nelere malolduğunu göreceksiniz…
Büyükanneler
Yönetmen hanesinde Celi Hacidimitriu'yu gördüğümüz Büyükanneler (Grannies) adlı belgeselde Midilli'nin dört renkli karakterine odaklanıyoruz. Yaşlı olmalarına rağmen güçlü ruhlarını muhafaza etmiş, köklerine sıkıca bağlı, mizah yetilerini ve bilgeliklerini konuşturan dört büyükanne.
28 dakikalık filmin kahramanlarından Mirsini Anadolu kültürünün adadaki güçlü varlığını teyit eden bir amane tutturuyor. Bir diğeri müteveffa eşini hatırlamak üzere aynı adı taşıyan kedisini okşuyor.
Foto adlı büyükanne ise evliliğe hiçbir zaman değer vermediğini, tercihini daima hür olmaktan yana kullandığını belirtiyor. Büyükannelerin tümü de zaten hayatlarının başrolünde şahsen olduklarının teyidinden başka bir şey istemiyorlar…
Kemençe ustası Arşimet
Yönetmen Cina Yeorgiadu'nun amcası Arşimet ailesinin Kafkaslar'dan Yunanistan'a göç ettiğini anlatıyor. Kars kökenlerinin izi kesinlikle silinmiş değil, kemençesine sadakatle bağlı.
Çekirdekten yetişme bir müzisyen olduğunu, daha önce Türkiye'den gelen televizyon ekiplerince filme alındığını, hatta Türkçe bir gazete makalesine konu olduğunu belirtiyor. Türkiyeli bir kemençe ustasının kendisi hakkında müzisyenin kralı yorumunu yaptığını da aktarıyor.
Kendi yonttuğu enstrümanın tok bir tınıya sahip olmasını tercih ettiğini belirtiyor, meseleyi Pontuslular'ın ifadesiyle gabania kelimesini sarf ederek bağlıyor.
28 dakikalık Amcam Arşimet (My Uncle Archimedes) adlı belgesel Karadeniz bölgesinden göç etmiş insanların geleneksel Pontus kültürünü memleketlerinden uzak olsalar da nesilden nesile aktardıklarını bir kez daha ispatlıyor.
Anadolu'dan Selanik'e
1922 yılında Anadolu'dan Selanik'e göç etmiş bir ailenin çocuğu olan Niko Papazoğlu Türkiye'de de hayranları olan bir müzisyendi. Selanik'teki şartların zorluğuna rağmen atalarının yeni memleketlerine kök salmaya karar verdiklerini aktarırken yerleştikleri topraklara yaratıcılıkları ve çalışkanlıklarıyla katkıda bulunduklarının da altını çiziyor.
Selanik 1948 doğumlu olup 2011'de aynı kentte hayatını kaybetmiş, şarkıcı, besteci ve prodüktör Niko 60'lı yıllardan itibaren müzik çalışmaları sürdürmüş, hayatının bir döneminde Almanya'ya taşınıp uluslararası bir müzisyen olma şansını denemişti. Ben ve Gölgem: Niko Papazoğlu Hakkında Bir Belgesel (Me and My Shadow: a documenraty about Nikos Papazoglou) adlı film Atina'dan Nisiros Adasına, sanatçının hayatının geçtiği çeşitli ortamlara uğruyor. Yönetmen hanesinde Mihalis Aristidou ve Yanis Grigoropoulos adlarını gördüğümüz 90 dakikalık belgeselde müziğin ta kendisi rehberimiz oluyor; Niko'nun ilham aldığı unsurların yardımıyla kahramanımızın özel dünyasını tanımaya çalışıyoruz.
Kıbrıs'tan da ses var
Tercihlerini çözümsüzlükten kullanan siyasetçilerin kangrene dönüştürdüğü Kıbrıs meselesine yerleşik ada ahalisi kendine göre çareler üreterek direniyor. Mesela yönetmen Yeliz Şükrü AegeanDocs'a K.K.T.C. değil de Kıbrıs yapımı bir belgeselle katılıyor. Daha önce Selanik Belgesel Festivali programında yer almış Kayıp Fetine (Missing Fetine) adlı yapım adayı bölen duvarın iki yanındaki halkın engellenmesi imkânsız yakınlaşmasına kanıt oluşturuyor.
Adanın Birleşik Krallık sömürgesi olduğu dönemde, iktisadi zorluklar yüzünden yoksul Kıbrıs Türkleri'nin zorla evlendirilen kadınlarının hikâyesi seyircileri yine duygulandıracak.
Filmde Avustralya'dan memleketine geri dönmüş Pembe Menteş'i aile büyüklerinden Fetine'nin başına gelenleri araştırırken izliyoruz. Bilhassa Filistin ve Ürdün gibi coğrafyalarda yaşamak üzere aileleri tarafından belirli bir ücret karşılığında evlendirilmiş birçok kadın gibi Fetine de kaderine boyun eğmiştir. Yaydığı sıcak enerji sayesinde yabancı olduğu memleketlerde bile birçok kapının açılmasını sağlayan Menteş yalnız Fetine'nin izini bulmakla kalmıyor, coğrafyanın muhtelif köşelerinde daha önce varlığından bile haberdar olmadığı birçok akrabasına da kavuşuyor. 75 dakikalık belgesel günümüzde bile bir mal gibi kabul edilip satılığa çıkarılabilen kadınların mücadelesine katkıda bulunurken Menteş Kıbrıs'ta Fetine'yle ortak noktaları olan başka kadınların da izini sürmeye devam ediyor. (MT/HK)