Ölülerin izleri silinebilir mi? İnsan, cinayetleri yok sayarak, hayata hiç bir şey olmamış gibi devam edebilir mi? Peki izlenmek? Üstelik ölüleri izlemek zorunda iken, izlenmek? İnsan böylesine incelikli bir kurgunun parçası olmuşken; toplumsal bellek nasıl bir unutturma politikası ile karşı karşıya? Kötü kokular yükselirken, çiçek koklar gibi koşup eğlenmemizi öngörenler, nasıl bir temizlik peşindeler?
William Shakespeare’in Hamlet metni; egemen güçlerin yasalarına göre kurgulanan akıl ve eylem normlarını konu edinir. Bu yeniden düzenlemede, insan tabiatına aykırı görünen zamanla aykırı görünmemeye başlar. Körlük baş gösterir. Herkes işleyen politikanın bir parçası haline gelir. Biçilen roller için sahneye çıkılır. Bütün gözlerin çevrili olduğu an’da eylem yakıcılaşır. Var olmak için ölmek ya da öldürmek gerekir. Cinayet gerçekleşir ve hayat kaldığı yerden devam eder.
Shakespeare, Hamlet’in ‘var olma’ savaşını merkeze alarak, ‘kurgulanan hayatları’ gözler önüne serer. Hamlet metninde krallar, olayları kendi çıkarları doğrultusunda yeniden kurgulayan, azgın karakterlerdir. Sadece öldürmekle kalmazlar, kurbanlarına ait ne varsa ele geçirmeye çalışırlar. Ele geçirirken yağmacıdırlar. Politik güçlerinin pervasızlığıyla her şeyi parçalarlar fakat öylesine incelikli çalışırlar ki; körler görmez. Oğullar ise babalarının intikamını almaya ant içen birer kurban/cellatlardır. Peki kimdir bu krallar ve oğulları? Ya diğer ölenler?
Shakespeare; öncelikle sadık birkaç askere görünen Danimarka Kralı Hamlet’in ruhunu tanıtır bize. Asker Marcellus, bu huzursuz ruhu anlatırken toprağın altındaki haram hazineleri işaret eder. Bu hazinelerin bir kısmı Norveç Kralı Fortinbras’a aittir. Kral Hamlet, galip geldiği bir yağma savaşında, Fortinbras’ı öldürür ve içindeki halkıyla birlikte tüm topraklara el koyar. Hayalet, Danimarka krallığını izlemektedir çünkü tahtını ele geçiren kardeşi Claudius tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Bu arada Fortinbras’ın oğlu ise babasının yitirdiği toprakları almak için savaş hazırlığı içerisine girer. Shakespeare Hamlet metnini bu cinayet etrafında örer. Cladius en büyük oyun kurucudur. Tahtı ele geçirmekle yetinmez, ağabeyinin karısı Gertrude’la evlenerek saraydaki her şeye sahip olur. Sahip olamadığı tek kişi ise Hamlet’dir. Hamlet, babasının ruhu ile konuşup gerçeği öğrendikten sonra intikam yemini eder. Bilgisi, amcası Cladius’la aynı sahneye çıkıp oynama gücü verir ona. Katili alt etmek için deli rolüne bürünür. Oyun oynayarak, zaman kazanmaya çalışır. Uygun koşullar oluşmasına karşın eylemini sürekli erteler. Bu arada Kralın adamı olan Polonius’u yanlışlıkla öldürür. Cladius, babası Polonius’un intikamını almak için Danimarka’ya dönen Laertes’i ayartarak Hamlet’i öldürmesi için plan yapar. Ancak herkes kendi kazdığı çukura düşer. Hamlet dahil hiç kimse Danimarka krallığından sağ çıkmaz. Norveç Prensi Fortinbras tahtın yeni sahibi olur.
Hamlet metninde kadınlar; kral/babalar ve oğulların dünyasına eklemlenen, kaderlerine boyun eğmekten başka çareleri olmayan, yağmanın birer parçası olan kurbanlardır. Kraliçe Gertrude, Fortinbras’ın ele geçirilen toprakları gibidir. Kral Cladius’un karısı ve Hamlet’in annesi olmaktan başka çaresi yoktur. Bedeni üzerindeki yağmaya boyun eğer. Böylelikle var olacağını düşünür. Ophelia’nın ise hiç şansı yoktur. Kırılgan, saf ve itaatkardır. Benliği babası Polonius’a aittir. Hamlet’e duyduğu aşk politikaya bulaşmıştır bu yüzden de ancak aşkın rolü oynanabilir. Asker Marcellus’un da dediği gibi “Çürümüş bir şey var(dır) Danimarka krallığında.”
“Büyüklerin dünyasında telef olan gençlerin trajedisi. Olmak, ya da katil olmak, ya da olmamak, ya da ne olmak?” Yorumuyla yola çıkan Versus Tiyatro, William Shakespeare’in Hamlet’iniTalimhane Tiyatrosunda sergiliyor. Shakespeare’in klasik metnini epik bir anlatımla sahneye taşıyan Metin Balay, günümüz kurgu dünyasına mahkum olan gençlerin şiddet mekanizmasının bir parçası haline nasıl getirildiklerini “İzlemenin izlenmesi” başlığı altında tartıştırmayı hedefliyor.
Proje tasarımı da Metin Balay’a ait olan Hamlet oyununda klasik oturma düzeneği dönüştürülerek sahne işlevselleştirilir. İzleyici bir podyumdan geçer gibi izlenme hissi yaşayarak platformu geçip koltuktaki yerini alır. Sandalyeler, uzun ince platformun önüne karşılıklı bir şekilde konumlandırıldığından izleyicinin karşısındakini izlemekten başka şansı yoktur. Duvarın üst köşesine monte edilen TV’de çalan 68 kuşağına ait özgürlük şarkısı izleyiciyi rahatlatır. İçeriye giren Temizlikçi Kadın, şarkı eşliğinde yerdeki lekeleri silmeye başlar. Sağ ve sol taraftaki perdelerin açılması ile saray görünür, podyum kral tahtına giden yola dönüşür. Temizlik biter. Saraydaki gelişmeleri bildiren DRT’deki haberlerle oyun açılır. İzleyiciyi ‘oynanan oyunun’ merkezine yerleştiren bu tür bir sahne tasarımı ile eylem ortaklaştırılarak, pasifize edilir. Böylelikle ana metnin sunduğu ‘körleşme’ açık ettirilmeye çalışır. Yanı başında gelişen olayları haber alan izleyici kurgunun bir parçası haline gelir. Paparazzi programlarını aratmayan haberler, az sonra gelişecek eylemin trajikliğini yok eder, sıradanlaştırır. Tasarım, izleyicide böyle bir etki bırakırken, oyun kişilerine tersi bir durum yaşatır. Haberlerle kurgulanan hayatlar ana hedefe odaklıdır. Söylem ile eylem örtüşmek zorundadır. Eylem, zamanın uzamasıyla sekteye uğratılamaz. Bu nedenle ana metinde var olan, eyleme geçememe hali, sahnelemede görülmez. Az sonra verilecek cinayet haberi gerçekleşmelidir. Bu nedenle, hedefine yönelen bir Hamlet vardır sahnede. Aynı şekilde Leartes’de öyledir. Fortinbras’ın ise nerede, ne yaptığı görülmez, bilinmez. Saray odaklı öldürme eylemi-kurgu dünyasının işbirliği ile yaratılan bir mekanizmaya dönüşür. Bu nedenledir ki; Fortinbras’ın örtbas edilen eylemi, oyun sonunda karanlık militarist güç olarak ortaya çıkar. Fortinbras yüzü kapalı askerleri ile ülkeyi ele geçirir.
İçinde Kral’cılığın ve Kraliçe’ciliğin oynandığı yalandan sarayda iki ayrı zaman yaşanır. TV dünyasının yaşandığı zaman ile şamdanların kullanıldığı zaman iç içedir. Kostümler günümüzü yansıtan günlük kıyafetlerdir. Her şey gösterişsizdir. Taht, bir demir yığınından başka bir şey değildir. Kraliçenin başındaki taç da öyledir. Tellerle bükülmüştür. Gertrud, Kraliçe rolünü oynamaktan başka çaresi olmayan biri olarak vardır sahnede. Ophelia, beyaz kıyafeti içerisinde yine kırılgan, saf ve itaatkardır. Her ikisi de kendi sınıfının rolünü oynar. Balay, ana metinde olmayan bir kadın daha yerleştirir oyuna. Temizlikçi Kadın. Dönemsel kostümüyle diğer oyun kişilerinden ayrılan Temizlikçi Kadın, geçmişten günümüze aristokrat kesimin işlediği cinayetlere tanıklık eden, dökülen kanı temizleyen, ağlayan ve yaşama kaldığı yerden devam eden alt sınıfı temsil eder.
Metnin dramatik yapısını bozan, verili rollerin bilincinde olan oyunculuklar sergilenir. Konuşma biçimleri zaman zaman değiştirilerek, izleyiciyle konuşur gibi oynanan karakterler gösterilir. Böylelikle özdeşleşme kırılır. Kralın kanlı eli bir gestus’a dönüşür fakat izleyiciye boş alan bırakmayan bir kullanıma sahiptir. Oyunculuk skorları yaratıcı bir çalışma sürecinin ürünü olarak değerlendirilebilir. Özellikle Hamlet, Polonius ve Birinci Oyuncu’yu canlandıran oyuncuların performansları oyunun temposunu oldukça yükseltir.
“İstemedikleri ve beğenmedikleri bir dünyaya mahkum olan gençlerin yürek yakan öykülerini” sahneye taşımayı hedefleyen Versus Tiyatro, Hamlet yorumuyla çok şey anlatıyor. (ND/AS)