Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, genelde kendisine sorulan sorulara soruyla karşılık verip kendi sorduğu sorulara kendisi yanıt veriyor. Bu kızlı-erkekli mevzuda bir kadın gazeteciye yaptığı gibi; "Yok yarın anne olduğunuz zaman, ya da annesiniz bilemiyorum, kızınıza çocuğunuza böyle bir şeyi uygun buluyorsanız, size hayırlı olsun. Eğer bir yasal düzenleme yapılması gerekiyorsa biz bu konu ile ilgili yasal düzenlemeyi yaparız. Valiliklerin bu konuda inisiyatifleri varsa bu inisiyatifleri kullanması gerekir. Çünkü bunun bedeli yarın bizim karşımıza çok farklı bir şekilde gelebilir."
Benim de birkaç sorum var cevabını başbakandan ve bu konuda konuşan diğer hükümet yetkililerinden (Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Şamil Tayyar vs.) beklediğim…
* Esasa girmeden önce usule dair çok merak ettiğim bir şey var; acaba ne zamandır genel olarak bu ülkeye-hayata özelde de kent yaşamına dair şikayetlerimiz valiler ve emniyet müdürlükleri kanalıyla size kadar ulaşıp bu kadar karşılık buluyor ve yasal düzenlemeye gidiliyor? Varsa böyle bir katılım hakkımız bilmek isterim. Çünkü birçok vatandaş gibi benim de pek çok şikayetim var, size ulaştırmak ve çözüm bulmak istediğim. Acaba vatandaşlar şikayetleri başbakan nezdinde dikkate alınanlar ve hiçbir yerde dikkate alınmayanlar diye ikiye mi ayrılıyor?
* Asıl niyetiniz daha doğrusu bu coşmadan sonra atacağınız adımlar ne diye düşünmeden edemiyorum çünkü ne zaman sıkışsanız veya aklınızda bir çılgınlık olsa kadın bedenine saldırıp ülke gündemini inanılmaz bir biçimde meşgul edip, birçok insanı çıldırtıp sonra baklayı çıkarıyorsunuz ağzınızdan; örneğin Roboski katliamının hesabı sorulurken “her kürtaj bir Roboskidir” dediniz ve ardından kürtajı yasaklamaya kalkıştınız, yasal olarak başaramadınız ama fiili olarak büyük oranda istediğinizi elde ettiniz. Bu birçok konuda uyguladığınız bir taktik, bahsi en yüksekten açıp sonra gönlünüzden kopanla idare etmemizi sağlamak. Gerçekten merak ediyorum bunun arkasından ne gelecek?
* Devlet üniversitelerinde okuyan birçok öğrencinin ne şartlarda okuduğunu -devlete kredi borcu olan öğrenci sayılarından da-az çok tahmin edebilmelisiniz ki eve çıkmak, ev bulmak çok zor ve birçok üniversite öğrencisi için yurtlar; ders çalışma, yemek, barınma vs. açısından sıkıntılı olduğu için birkaç kişiyle ev tutmak veya apartlara çıkmak zorunda kalan öğrenciler çoğunlukta ki siz de devlet yurtlarının yetersizliğinin farkında iseniz neden daha yaşanabilir ve üniversiteyi her kazanın koşulsuz ve ücretsiz kalabileceği yurtlar yapmak yerine, kendi imkanlarıyla eve çıkmak zorunda kalan öğrencilerin özel hayatlarına müdahale etmeyi tercih ediyorsunuz? Ve neden gerekli bütçeyi ayırıp daha fazla sayıda ve insani koşullara sahip devlet yurtları yapılmasını sağlamıyorsunuz da yurt yapmayı kamu yararına faaliyet gösteren vakıf veya derneklere havale ediyorsunuz? Yoksa tüm bu “çılgın” açıklamalar dikkatleri öğrencilerin yaşadıkları evlere çekerek bu özelleştirme girişimlerinin üstünü kapatma çabası mı?
* İzinsiz apartlardan söz ediyorsunuz bunları kim nasıl açtı, kim izin verdi, belediyelerin-valilerin bilgisi dışında mıdır tüm bunlar? Eğer mesele sadece izinsiz apartlar ise bunları düzenlemenin/denetlemenin yolu kadın bedeninden mi geçiyor?
* Aile yapımız, değerlerimiz, emanetimiz dediğiniz kavramlarla neyi kast ediyorsunuz? 75 milyonun aynı değerlere, ahlaka, yapıya sahip olduğunu mu?
* Ayrıca istihbarı bilgi derken neyi kast ediyorsunuz? O evlerde ne dönüyor hala anlamış değilim ama Bülent Arınç biraz daha açıkladı karı-koca ilişkisi içinde yaşamayı ihbar etmiş muhbir vatandaşlarımız galiba? Eğer öyleyse, size ne? Kimin kiminle nasıl, nerede ve ne tür bir ilişkide bulunacağının denetlenmesi ne zamandan beri hükümetin görevleri arasında?
* Gençleri korumak gibi bir göreviniz olduğunu söylüyorsunuz hep bir ağızdan, peki polis kurşunuyla, gazıyla, copuyla öldürülen gençlerin yaşam hakkını neden koruyamadınız? Yaşam hakkını koruyamadınız da katillerini neden koruyorsunuz? Bu olayda talimat verdiğiniz valilerinize vatandaşların gösteri ve yürüyüş haklarını korumaları için talimat vermek hiç aklınıza gelmedi mi? Yoksa gençler korunmaya değer olanlar ve olmayanlar diye ikiye mi ayrılıyor?
* Ailelerin feryat figan ettiğini söylüyorsunuz, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım’ın ailelerinin feryatlarını duymuyor musunuz?
* Terör örgütü ve fuhuştan söz ediyorsunuz, zaten terör örgütü şüphelilerine ve fuhuşa karşı yasal düzenlemeler fazlasıyla mevcut. Neden ortalığı bulandırarak/manipülasyon yaparak özel hayata müdahale etmiyormuş gibi göstermeye çalışıyorsunuz?
* Önce karma yurtları ayırmaya başladınız. Kız yurtlarının kampüslere uzak, bakımsız olması, yeni yurtlara kızları yerleştirmek gibi çeşitli bahanelerle… Ama bu açıklamanızda öğrendik ki; tavrınız-niyetiniz çok açık; kızlı-erkekli bir hayata –evlenene kadar-tahammülünüz yok, hani eğilip bükülerek bir şeyi sürdürme hesabı içinde değildiniz?
* "Genç kızlarımızı fuhuşa sürükleyenler var. Kadınlarımızın, kızlarımızın kolayca harcanmasına göz yumamayız" diyorsunuz. Bu ülkede her gün onlarca kadının maruz bırakıldığı erkek şiddeti nedeniyle kolayca harcanması karşısında neden sesiniz duyamayacağımız kadar cılız çıkıyor ve bu konuda ne gibi önlemler alıyorsunuz –boşanmaları önlemek için arabuluculuk ve şiddet uygulayan erkekleri rehabilite etmek, çocuğunu göstermeyen annelere cezai yaptırım vs. dışında-? Her gün beş kadın öldürülürken, onlarcası tacize-tecavüze maruz bırakılırken, çocuk gelin sayısı yüz binleri bulmuşken kolluk kuvvetlerini, valileri gerekli önlemleri almaya davet etmek göreviniz değil mi? Ya da bunların sebeplerini ortadan kaldıracak yasal düzenlemeleri yapmak ve etkin uygulanmasını sağlamak? Bunun yerine katillerin, tecavüzcülerin haksız tahrik indirimleriyle salıverilmesine neden sesiniz çıkmıyor?
Bu ülkede kadına yönelik şiddet, ayrımcılık, işsizlik, yoksulluk, haksızlık, hukuksuzluk hayatımızı cehenneme çevirirken sizin göreviniz kadın bedenini zapturapt altına almak için bir yığın düzenleme yapmak değil, herkesin eşit, adil, özgür bir hayat yaşamasını sağlamak için çalışmaktır.
Kimin kiminle nerede sevişeceğine, çocuk doğurup doğurmayacağına, kaç çocuk yapacağına karışmak değil!
Ne “burası hukuk devleti” dedikçe burası bir hukuk devleti oluyor, ne de “kimsenin hayat tarzına müdahale etmiyoruz” dedikçe müdahale etmemiş oluyorsunuz… Sadece birilerini ve kendinizi kandırmaya çalışıyorsunuz ama biz buna kanmıyoruz! (AE/HK)