Pedro Almodovar'ın biçem olarak "Bağla Beni' ('Atame'), "Yüksek Ökçeler" ('Tacones Lejanos') gibi erken dönem komedilerini andıran fakat içerik olarak daha çok 'Dönüş' filmine yakın seyreden "Kırık Kucaklaşlamalar" ('Los Abrasoz Rotos') yönetmenin kendisinin de belirttiği üzere 'sinemaya yazılmış bir aşk mektubu' esasen. Yönetmenin "Kötü Eğitim"de bir karakter etrafında şekillenen öyküsü, bu sefer bir film setinde tezahür ediyor.
Filmin üç eksen karakteri de sinemayla ilintili: Bir senarist/yönetmen Mateo/Harry (Lluis Homar), bir aktris Lena (Penelope Cruz) ve sevgilisi Lena uğruna "Kızlar ve Bavullar" adındaki filmin yapımcılığına soyunan tek atımlık bir yapımcı Ernesto (Jose Luis Gomez). Bu noktada şunu belirtmeden geçmeyelim; "Kızlar ve Bavullar" Almodovar'ın "Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar"ının ('Mujeres ad Borde de un Ataque de Nervios') plan plan yeniden yorumlanan bir çeşitlemesi. Kanser olan babasını kurtarmak için sekreterliğin yanında yarı zamanlı "Bunuelvari gündüz güzelliği" yapan Lena, sonunda patronu Ernesto'nun metresi olmayı kabul eder. Lena'nın hayali ise büyük bir oyuncu olmaktır. Mateo'nun seçmelerine giren Lena, -biraz Ernesto'nun nüfuzunun yardımıyla da olsa- ilk rolünü kapar. Film çekimi esnasında Mateo ile Lena arasında doğan aşk, bütün kartları yeniden dağıtacaktır oyunculara...
Noir-(melo)dram
Zamansal sıçramalı bir dramatik yapıya sahip olan film, bu sürpriz aşkın gerilim hattı üzerinde yaratıyor evrenini. Çok karakterli bir "noir-(melo)dram" diyebiliriz "Kırık Kucaklaşmalar" için rahatlıkla. Çünkü bütün karakterler domino etkisiyle büyük bir gelişim içine giriyor hikâyede, figürasyon diye nitelendirilebilecekler bile. Almodovar sinemasının alâmetifarikası kodlar bu filmde de ziyadesiyle mevcut. Genç bir eşcinsel, zarar verebilecek kadar saplantılı seven bir adam, buna karşın güçlü adamı terk ederek kendini gerçekleştirmeye çalışan korkusuz bir kadın vs...
Çatışmanın odağındaki korkusuz kadın Lena karakterinde Penelope Cruz her ne kadar melodram öğeler daha baskın olsa da, hikâyenin mecbur kıldığı femme-fatale komposizyonu çizmeyi büyük ölçüde başarmış. Oyuncunun özellikle 'film içindeki film'in çekimleri sırasında Sophia Loren'den Audrey Hepburn'ye çeşitli büyük oyuncuların personalarını yansıttığı anlar filmin çarpıcı anlarından.
"Dönüş"teki ('Volver') dramatik kırılmanın bir benzeri "Kırık Kucaklaşmalar"da da yaşanıyor. Fakat bu ona nazaran daha hafif bir kırılma. 'Dönüş'te tamamen bükülen türün noir'e konumlanması gibi bir şey değil burada söz konusu olan. Bir noir olayı -zira buradaki trajik bir kaza- sebebiyle dramatik bir kırılma var fakat daha çok duygulanım düzleminde noir'e kayıyor film.
İlk döneme "Dönüş" ve göndermeler
Yönetmenin bir ressam edasıyla çerçevelediği Akdeniz peyzajları, kullandığı çeşitli akımlara ait tablolar, iç mekânlardaki 'de stijl' ve 'kübizm' etkisi taşıyan renkleri ve çizgileri de filmin en dikkat çekici noktalarından. Almodovar, dışsala yayılan noir atmosferi, filmin içindeki film 'Kızlar Ve Bavullar', karikatürize melodram kahramanları, biçem gibi etmenler vasıtasıyla nötrlemiş resmen. Karşıt kutuplardaki öğelerin birbirini etkisizleştirdiği bu denklem, Almodovar'ın melodramı noir ile çekimlemesine ve ilk dönem filmleri tadında fakat daha başka türlü bir şey ortaya koymasına olanak sağlamış. Bu bakımdan yönetmenin ilk döneme 'dönüş'ünün sinyali olarak da yorumlanabilir 'Kırık Kucaklaşmalar' pekâlâ.
Filmin parçalı yapısının ilkin çok dağınık gözükse de, gitgide toparlanıp tutarlı bir bütüne ulaştığını söylemek mümkün. Yönetmen "Konuş Onunla" ('Hable con ella'), "Annem Hakkında Her şey" ('Todo sobre mi madre') gibi son dönem filmlerinde de parçadan bütüne doğru yol alan bir anlatım şeklini denemiş ve gayet başarılı olmuştu. "Kırık Kucaklaşmar"da ise bu yapı biraz daha girift ve ayrıntılar daha muğlâk. Parçaların birleştirildiği -aynı zamanda yırtık fotoğraflarla da sembolize edilen- çözümlenme safhasından sonra gizemini yitiren hikâye çekiciliğini yitirse de finale çok dingin ve duru giren film burada da ilgiyi ayakta tutmayı başarıyor.
"Kırık Kucaklaşmalar", Pedro Almodovar'ın olgunluk dönemi başyapıtlarıyla eşdeğer bir seviyede. Fakat "görünmez otoritelerin" yüz çevireceği cinsten bir film olması dolayısıyla büyük ses getirmesi pek muhtemel gözükmüyor. "Kırık Kucaklaşmalar"ın sinefil tebaa tarafından başucu filmi olması içten bile değil. Zira Almodovar'ın kendi filmlerine ve dünya sinemasına -"Peeping Tom" ve "Viaggio in Italia"- yaptığı göndermeler, gölge oyuncunun eski bir Almodovar filmi gibi olması tam da bu kitlenin duyularına hitap ediyor.
Franco alegorisi
Almodovar'ın "Kırık Kucaklaşmalar"ı malum filmin belgesel görüntüleri ile açıp, kapanışı da aynı filmin kurgu masasında yapması rastlantı değil kuşkusuz. "Arzunun Kanunu" ('La ley del deseo') filmini de buna benzer kurmaca bir sahneyle açan Almodar ile "Kızlar ve Bavullar"ı finalde tekrar kurgulayan, aynı zamanda yönetmenin alter-egosunu temsil eden Mateo'nun amaçları temelde aynı. Gerçek ile kurgusal olan arasındaki geçide uzanıyor ikisi de. Kötü kurgulanmış hayatı, alegorik olarak çözümlersek; Mateo'nun trajedik geçmişini, Almodovar'ın Franco dönemini yeni baştan -tabii daha olumlu olarak- kurgulama çabasının izdüşümü olduğu savunulabilir son sahnenin. Oscar Wilde'nin da ifade ettiği gibi, en üstün gerçekliğe sanat yoluyla ulaşıyor her iki yönetmen de. Yaşam onların nezdinde kötü bir kurgudan ibaret sadece...(ED/BÇ)