“Rüyamda gördüm seni…
Parlak ve kızıl bir güneştin…
Işınlarının altında kendimi ısınmış hissediyordum…
Derken bir meteor çarptı sana…
Soğuk ve gri bir taşa dönüştün…”
Ölüm haberini aldığı arkadaşı Amin’e seslenen, şahsen yazdığı adeta bir aşk mektubunu tane tane okuyor Atefeh.
İran’ı ve arkadaşını terk edip çok uzaklara, Kanada’ya göç etmişti bir süre önce ne de olsa.
Amin’e âşıktı, oysa Amin bir erkeğe âşık olmuştu.
Gerici düsturlarla yönetilen İran’da ölümle cezalandırılan yasak bir aşktı bu.
Hekime görünmesini, HIV testi yaptırmasını ısrarla söylemişti ona, oysa Amin erteleyip duruyordu.
Gerçeklerin ortaya çıkmasıyla aile ve toplum tarafından reddedilmekten korkuyordu.
Bedeni zayıflıyor, hastalığı ilerliyordu.
Ailesi Covid’den öldüğünü beyan etmişti, oysa…
Kadın, yaşam, özgürlük
“Jin, Jiyan, Azadi” sloganının gezegenin tamamında yankılanmasını sağlayan, polis tarafından öldürülen Mahsa Amini protestolarıyla dile gelen sinemacı Atefeh Khademolreza memleketinden uzak olmasına rağmen daha önce molla rejimini eleştirmekten korkuyordu. Ne de olsa ülkesinde muhalif sinemacılar tutuklanmış, kendilerini serbestçe ifade etmekten alıkonmuşlardı. Günün birinde İran’a döndüğünde aynı kaderi paylaşmak istemiyordu.
Fakat kadınların ve kendini farklı hissedenlerin tahammül sınırı bir kez daha aşılıp hürriyet özlemiyle protestolar tüm dünyaya öfkeyle yayılınca çok sevdiği arkadaşının ölümü onu da harekete geçirmişti. Kendileri olmaya izin verilmemişler için bir bedel ödemeye hazırdı artık; Amin için, kendi için de mücadeleye devam edecekti.
2023 Uluslararası Toronto Film Festivalinde dünya prömiyerini gerçekleştiren “Meteor” adlı şiirsel belgesel, sürrealist görüntüleri, seyirciyi tesir altına alan Navid Fashâmi imzalı minimal müzik eşliği ve Atefeh’in tane tane okuduğu metinle duygusal bir atmosfer yaratıyor.
2023 Kanada yapımı 10 dakikalık belgesel, gerçek film görüntülerinin kopyalanarak animasyon filme aktarılması tekniği olan rotoskop estetiğiyle, kısa ama çarpıcı bir esere dönüşüyor.
Rotoskop estetiği ve daha fazlası…
Filmi ve seyirciyi adeta bir rüyaya, hatta kâbus âlemine sürükleyen parlak renklerin dansı büyüleyici vasıflara sahip. Rotoskop tekniği artık sık sık karşımıza çıktığından pek şaşırmıyoruz, fakat Atefeh’in duygusal evreninin neredeyse mahrem noktalarına değerken kendimizi estetik eserin yaratıcısıyla empati kurarken bulmamız işten bile değil. Arşiv kaynaklı görüntülerde kadınlar sokaklarda başörtülerini çıkarıp fırlatıyorlar, saçlarını kesiyorlar, arabaların üzerine çıkıp sabırlarının çoktan taştığını haykırıyorlar.
Polis göstericilere şiddet uygulamakta sınır tanımıyor, yakaladıklarını palas pandıras minibüslere bindiriyor; kalabalık memur grupları tek başına sıkıştırdıklarını coplarla dövüyor, gözyaşartıcı silahlarıyla dehşet saçıyorlar.
Amin ise karşımıza yakışıklı bir erkek, topuklu ayyakabılarıyla etrafını büyüleyen bir dansçı olarak çıkıyor.
Atefeh Türkiye dahil gezegenin muhtelif noktalarında olduğu gibi Kanada’da da her hafta tertiplenen protesto gösterilerine katılırken memleketlilerinin hürriyet ve adalet mücadelesine uzaktan destek veriyor. Filmiyle kadın düşmanlığı ve homofobinin boyutlarını sergilerken belgeselin bütün dünyada benzer vaziyette olanların dertlerini ifade edebilmelerine vesile olmasını diliyor. İran’da bir kadın olarak daima kendini sansürlemekten muzdarip olmuş Atefeh basit kelimeler ve samimiyetle hislerini ifade ederken mentörü Abbas Kiarostami’ye adeta selam çakıyor.
Bir hikâyeyi anlatırken mümkün olduğunca organik ve şiirsel bir yol izleyerek meseleyi fazla karmaşık noktalara girmeden aktarmayı seçiyor ve mümkün mertebe otantik olmayı başarıyor. (MT/AÖ)